Danıştay 3. Dairesi
Tarih    : 19.11.2015
Esas No : 2015/4482
Karar No  : 2015/8437
VUK Md. 102, 103
TEBLİĞ EVRAKININ TESLİMİ VE İLANEN TEBLİĞ

Borçlu şirketin adresinde bulunamadığı hususunun 213 sayılı VUK’un 102. maddesinde belirtilen kişiler huzurunda ve anılan kişilerin imzalarıyla tespit edilmemesi halinde ilanen tebliğ şartları oluşmayacağından, şirket adına düzenlenen ödeme emirleriyle istenen kamu alacağının, borçlu şirkete usulüne uygun olarak duyurulduğundan ve kesinleştiğinden söz edilemeyeceği, bu durumda davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla ödeme emri düzenlenmesinde hukuka uygunluk bulunmadığı hk.
İstemin Özeti: (…) Ltd. Şti.’ne ait özel usulsüzlük cezası borçlarının tahsili amacıyla davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen 10.06.2014 gün ve 5 takip numaralı ödeme emrinin 2009 yılına ilişkin 31.600 TL’lik kısmının iptali istemiyle dava açılmıştır. Vergi Mahkemesinin kararıyla; dava konusu ödeme emirleriyle istenen cezaların davacının kanuni temsilcisi olduğu şirketten tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emirlerinin gerek posta marifeti ile gerek memur eliyle tebliğ edilmek istendiği ancak muhatabın adresinde bulunamadığı, bu nedenle ödeme

emirlerinin ilanen tebliğ edilerek kesinleşen ve şirketten tahsil edilemeyen kamu alacağının tahsili için davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla ödeme emri düzenlenmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Davacı tarafından, 01.08.2009 tarihinden önceki dönemler için özel usulsüzlük cezası kesilemeyeceği, tebligatın usulsüz yapıldığı, alacağın zamanaşımına uğradığı ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.
Karar: 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesinde, tüzel kişilerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri tarafından yerine getirileceği, temsilcilerin bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi veya buna bağlı alacakların, kanuni ödevlerini yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı kurala bağlanmıştır.
Kanuni temsilcinin tüzel kişi borçlarından sorumlu tutularak, 213 sayılı Yasa’nın 10. maddesi uyarınca takip edilebilmesi için kamu alacağının sorumlu sıfatıyla kendisinden tahsil edileceğinin duyurulmasından önce tüzel kişinin 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 54, 55 ve müteakip maddeleri uyarınca cebren takip edilmesi ve buna rağmen kamu alacağının tüzel kişinin mal varlığından tahsil edilememiş olması gerekmektedir.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 93. maddesinde; tahakkuk fişinden gayri, vergilendirme ile ilgili olup, hüküm ifade eden bilumum vesikalar ve yazıların, adresleri bilinen gerçek ve tüzel kişilere posta vasıtasıyla ilmühaberli taahhütlü olarak; adresleri bilinmeyenlere ilan yoluyla tebliğ edilmesi öngörüldüğünden ve aynı Yasa’nın 103. maddesinde; muhatabın adresinin hiç bilinmemesi, bilinen adresin yanlış veya değişmiş olması ve bu yüzden mektubun geri gelmesi yahut başkaca sebeplerden dolayı tebliğ yapılmasına imkan bulunmaması hallerinde tebliğin ilan yoluyla yapılması kurala bağlandığından, ilanen tebliğin geçerli kabul edilebilmesi için bu tebliğin kamu alacağının ilan yoluyla duyurulması, kesinleşmesi ve ödeme emriyle istenmesini zorunlu ve hukuka uygun kılan nedenlerin yasaya uygun düşmesi gerekir.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun “Tebliğ Evrakının Teslimi” başlıklı 102. maddesinde de, muhatabın zarf üzerinde yazılı adresini değiştirmesinden dolayı bulunamamış olması halinde posta memurunun durumu zarf üzerine yazacağı ve mektubun posta idaresince derhal tebliği yaptıran daireye geri gönderileceği, muhatabın geçici olarak başka bir yere gittiği, bilinen adresinde bulunanlar veya komşuları tarafından bildirildiği takdirde keyfiyet ve beyanda bulunanın kimliğinin tebliğ alındısına yazılarak altının beyanı yapana imzalattırılacağı, imzadan imtina ederse tebliği yapanın bu ciheti şerh ve imza ederek tebliğ edilemeyen evrakı çıkaran mercie iade olunacağı, bunun üzerine tebliği çıkaran mercii tarafından tayin olunacak münasip bir süre sonra yeniden tebliğe çıkarılacağı, ikinci defa çıkarılan tebliğ evrakı da aynı sebeple tebliğ edilemeyerek iade olunursa tebliğin ilan yoluyla yapılacağı ve anılan maddenin son fıkrasında ise, madde de belirtilen işlemlerin komşularından bir kişi veya muhtar veya ihtiyar heyeti üyelerinden veyahut bir zabıta memuru huzurunda icra ve keyfiyeti taahhüt ilmühaberine yazılarak tarih ve imza vaz’edilmek ve hazır bulunanlara da imzalattırmak suretiyle tespit olunacağı hükme bağlanmıştır.
Bu yasal düzenlemelerde; vergilendirme ile ilgili her türlü evrakın tebliğinin anılan Kanun’da yazılı usule tabi olacağı ve bilumum evrakların posta ile ya da memur eliyle tebliğ edileceği, ancak bu şekilde yapılan tebligatlara rağmen tebliğ yapılamaması halinde ilanen tebliğ yoluna gidileceği açıklanmıştır.
Dosyanın incelenmesinden; davacının kanuni temsilcisi olduğu şirket adına kesilen cezaların tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emirlerinin 14.08.2013 tarihinde şirketin bilinen adresi olan “(…) Bayraklı Karşıyaka/İzmir” adresine posta yoluyla tebliğe çıkarıldığı, şirketin adreste bulunmadığı ve tanınmadığının adreste bulunan (R.E)’nin sözlü beyanıyla öğrenildiği şerhi düşülen alındının tebliğ memurunca imzalandığı ve evrakın iade edildiği, bunun üzerine ödeme emirlerinin aynı adrese bu kez memur eliyle tebligata çıkarıldığı, şirketin faaliyetini 21.10.2009 tarihinde terk ettiği ve başka bir adresinin bilinmediğinin sadece tebligatı yapan memurun imzasını taşıyan 01.10.2013 tarihli adres tespit tutanağıyla tespit edilmesi üzerine ödeme emirlerinin ilanen tebliğ edildiği, kesinleştiği ve şirketten tahsil edilemediği ileri sürülen ödeme emirlerine konu kamu alacağının tahsili için davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla dava konusu ödeme emrinin düzenlendiği anlaşılmıştır.
Yukarıda açıklandığı üzere borçlu şirketin adresinde bulunamadığı hususunun 213 sayılı Kanun’un 102. maddesinde belirtilen kişiler huzurunda ve anılan kişilerin imzalarıyla tespit edilmediği anlaşılmış olup, olayda ilanen tebliğ şartları oluşmadığından, şirket adına düzenlenen ödeme emirleriyle istenen kamu alacağının, borçlu şirkete usulüne uygun olarak duyurulduğundan ve kesinleştiğinden sözedilemez. Bu durumda davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla ödeme emri düzenlenmesinde hukuka uygunluk görülmediğinden, aksi gerekçeyle verilen vergi mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle davacı temyiz isteminin kabulüyle Vergi Mahkemesinin kararının bozulmasına, kararın tebliğ tarihini izleyen onbeş gün içinde Danıştay nezdinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, oybirliğiyle karar verildi.