Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu |
Tarih : 01.10.2014 |
Esas No : 2014/543 |
Karar No : 2014/823 KVK Md. 17 VUK Md. 10 |
ŞİRKETİN TASFİYESİNİN TAMAMLANMIŞ OLMASI NEDENİYLE KANUNİ TEMSİLCİ ADINA CEZALI TARHİYAT YAPILMASI |
Tasfiyesi tamamlanarak tüzel kişiliği sona eren şirketin tasfiye dönemi ve öncesi dönemde ortaya çıkabilecek vergi kayıp ve kaçağının kanuni temsilcilerden tarhiyat yapılarak aranmasını öngören 5520 sayılı Kanun’un 17. maddesinin 9. fıkrasının 03.07.2009 tarihinde yürürlüğe girdiği dikkate alındığında bu hükmün geçmişe dönük olarak uygulanamayacağı, bu şekilde şirketin tasfiyesinin tamamlanmış olması sebebiyle kanuni temsilciler adına cezalı tarhiyat yapılamayacağı gibi Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesi uyarınca da kanuni temsilci adına tarhiyat yapılamayacağı hk.
İstemin Özeti: Tasfiye Halinde (…) Ltd. Şti.’nin kanuni temsilcisi sıfatıyla davacı adına Nisan-Haziran 2005 dönemi için salınan vergi ziyaı cezalı gelir (stopaj) vergisi davaya konu yapılmıştır.
Davayı inceleyen Vergi Mahkemesinin kararıyla; davacının ihtilaflı dönemde kanuni temsilcisi olduğu Tasfiye
Halinde (…) Ltd. Şti.’nin işlemlerinin incelenmesi sonucu düzenlenen rapora göre, şirketin bir kısım hasılatını kayıt ve beyan dışı bıraktığı ve bundan kaynaklanan kazancında ortaklara dağıtıldığının saptandığı, dolayısıyla dağıtılan bu kârdan tevkifat yapılmadığı gerekçesiyle de şirket adına tarhiyat önerildiği, ancak, şirketin tasfiyesinin tamamlanmış olması sebebiyle kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına cezalı tarhiyat yapıldığı, Tasfiye Halinde (…) Ltd. Şti.’nin 04.01.2008 tarihinde tasfiyeye girdiği ve bu durumun 15.01.2008 tarihinde tescil edildiği, 30.04.2009 tarih ve 27 sayılı ortaklar kurulu kararının 26.05.2009 tarih ve 7318 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde yayımı suretiyle de tüzel kişiliğinin sona erdiği, tasfiyesi tamamlanarak tüzel kişiliği sona eren şirketin tasfiye dönemi ve öncesi dönemde ortaya çıkabilecek vergi kayıp ve kaçağının kanuni temsilcilerden tarhiyat yapılarak aranmasını öngören 5520 sayılı Kanun’un 17. maddesinin 9. fıkrasının 03.07.2009 tarihinde yürürlüğe girdiği dikkate alındığında, bu hükmün geçmişe dönük olarak uygulanamayacağı, bu şekilde kanuni temsilcilere cezalı tarhiyat yapılabilmesinin olanaksız olduğu gerekçesiyle cezalı tarhiyatı kaldırmıştır.
Vergi idaresinin temyiz istemini inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesi, 29.03.2013 günlü ve E. 2012/4465, K. 2013/1618 sayılı kararıyla; 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10. madde hükmüne değindikten sonra; anılan madde uyarınca takip edilen kamu alacaklarının, hangi vergilendirme dönemine ilişkin olarak tahakkuk etmiş ise, şirket hakkındaki kanuni takip yolları tüketilmek koşuluyla bunların ödenmemesinden de yine aynı dönemde kanuni temsilci olan kişilerin sorumlu olacağı sonucuna ulaşıldığı, öte yandan, ticaret şirketlerinin tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmeyle sona erdiğinden ve bu tarihten sonra hak ehliyeti sona eren şirketin hak sahibi olması ve borç altına girmesi mümkün olmadığından, şirket adına tarhiyat yapılmasına da olanak bulunmadığı; bununla birlikte, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesinin son fıkrasında yer alan düzenlemeyle, tüzel kişilerin tasfiye edilmiş olmalarının kanuni temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağının hükme bağlanmış olması karşısında, kanuni temsilcilerin bu borçlardan sorumluluğunun, şirket tüzel kişiliği sona erdikten sonra da devam ettiğinin açık olduğu, kanuni temsilcinin tasfiye döneminden önceki borçlara ilişkin sorumluluğunun devam etmesi nedeniyle, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesinin son fıkrası kapsamında, vergi ve cezanın ilgili olduğu dönemdeki kanuni temsilci hakkında yapılacak takibe vergi ve ceza ihbarnamesi düzenlenip tebliğ edilerek başlanılması gerektiğinden, uyuşmazlıkta vergilendirme işleminin bu usule uygun olduğunun görüldüğü, öte yandan, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 17. maddesine 5904 sayılı Kanunla eklenen ve tasfiye edilerek tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmiş olan mükelleflerin tasfiye öncesi ve tasfiye dönemlerine ilişkin olarak salınacak her türlü vergi tarhiyatı ve kesilecek cezaların, müteselsilen sorumlu olmak üzere; tasfiye öncesi dönemler için kanuni temsilcilerden, tasfiye dönemi için ise tasfiye memurlarından herhangi biri adına yapılacağını öngören 9. fıkra hükmü, 03.07.2009 tarihinde yürürlüğe girmekle birlikte, yukarıda belirtildiği gibi uyuşmazlık döneminde mevcut düzenlemelere göre de kanuni temsilciler yönünden aynı doğrultuda uygulama yapılması gerektiği, bu durumda, davacı adına salınan vergi ziyaı cezalı gelir (stopaj) vergisinin hukukiliği incelenerek karar verilmesi gerektiğinden, aksi yöndeki vergi mahkemesi kararında hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle kararı bozmuştur.
Bozma kararına uymayan Vergi Mahkemesi kararıyla ilk kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçeye ek olarak; Danıştay 4. Dairesince benzer olaylar hakkında verilen 05.04.2013 günlü ve E. 2012/5769, K. 2013/1962 sayılı, 23.12.2013 günlü ve E. 2013/8217, K. 2013/10378 sayılı, 30.05.2013 günlü ve E. 2012/3645, K. 2013/3939 sayılı, 11.11.2013 günlü ve E. 2013/6314, K. 2013/7552 sayılı kararların da aynı mahiyette olduğu gerekçesiyle ilk kararında ısrar etmiştir.
Israr kararı vergi idaresi tarafından temyiz edilmiş ve şirket tüzel kişiliği sona erse dahi şirketin tasfiyesinden önceki dönemlere ait borçlarından kanuni temsilcilerinin sorumluluğunun devam ettiği ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.
Karar: Dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçesi yukarıda açıklanan Vergi Mahkemesinin ısrar kararı, aynı hukuksal nedenler ve gerekçe ile Kurulumuzca da uygun bulunmuş ve temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, kararın bozulmasını gerektirecek durumda görülmemiştir.
Bu nedenlerle, temyiz isteminin reddine, oyçokluğu ile karar verildi(*).