Vergi hukukunda zamanaşımı, vergi idaresinin vergi alacağını tahakkuk ettirme ve tahsil etme yetkilerini ortadan kaldıran bir neden olduğundan alacaklı kamu idaresi, zamanaşımına uğramış kamu alacağı için ödeme emri düzenleyemez, haciz veya diğer cebri takip işlemlerini yapamaz. Vergi daireleri tarafından zamanaşımına uğramış bir kamu alacağının terkin edilerek kayıtlardan çıkarılması gerekmektedir. A Seri 1 Sıra No.lu Tahsilat Genel Tebliği’nin üçüncü kısmının birinci bölümünde, zamanaşımına uğramış amme alacaklarının terkin işlemlerinin alacaklı amme idarelerince, tayin edilmiş mevzuat hükümlerine göre sonuçlandırılacağı belirtilerek, bu mevzuat hükümleri belirtilmiştir. Tebliğ’in anılan kısmında da işaret edildiği üzere terkini gereken vergiler ile tahsili zamanaşımına uğrayan Hazine alacaklarının kanunlar gereğince terkin edilmesiyle ilgili işlemlerin yerine getirilmesi görevi Gelir İdaresi Başkanlığı’na verilmiştir.
5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na dayanılarak hazırlanan ve yayımlanan Merkezi Yönetim Muhasebe Yönetmeliği’nin 510. maddesine göre bir mali yılın başından sonuna kadar yapılan zamanaşımı nedeniyle terkin işlemlerinin Yönetmelik eki “Bütçe Gelirleri Tahakkuk Artıklarından Zamanaşımına Uğramış Olanlara İlişkin Ayrıntı Cetveline” mükellefler ve gelir çeşitlerine göre ayrıntılı olarak kaydedilerek, mahsup dönemi sonu itibarıyla görev başında bulunan muhasebe yetkilisi (vergi dairesi için vergi dairesi müdürü) tarafından yönetim dönemi hesabı adı altında oluşturulacak bir dosya ile en geç mahsup dönemini izleyen bir ay içerisinde Sayıştay Başkanlığı’na gönderilmesi gerekmektedir. Diğer taraftan söz konusu cetvelin, tahsil daireleri tarafından gerekli terkin iznini almak için de ayrıca Gelir İdaresi Başkanlığı’na gönderilmesi icap etmektedir.
Zamanaşımına uğramış alacaklarla ilgili ayrıntılı diğer işlemler Otomasyonlu Vergi Daireleri İşlem Yönergesi’nin 131. maddesinde açıklanmış olmakla birlikte temel olarak vergi daireleri tarafından zamanaşımına uğramış bir kamu alacağının terkin edilerek kayıtlardan çıkarılması gerekmektedir. Kanunen yapılan bu terkin sonrasında söz konusu kamu alacağı, devlet alacaklarından çıkarılmış olmaktadır. Devlet varlığından bir kayıp olması nedeniyle kamu alacaklarından zamanaşımına uğramış olanlar bütçe denetimine ve Sayıştay’ın görev alan girmektedir.
KONUYLA İLGİLİ BİR DANIŞTAY KARARLARI
Vergi daireleri tarafından beş yıllık zamanaşımı süresinin sonunda da borçlu ödenmeyen veya tahsil amme alacakların zamanaşımına uğramaması için borçlu mükellefler adına onların bilgisi ve rızası dışında 1 TL gibi cüzi

ödemelerin yapılarak zamanaşımın kesildiği ve yeniden işlemeye başlatıldığı görülmektedir. Ancak Danıştay tarafından verilen kararlarda, bu nitelikteki ödemelerin mükellef tarafından rızaen ve yasaya uygun olarak yapılan bir ödeme olmadığı, bu nedenle bu ödemelerin geçerli bir ödeme sayılmaması nedeniyle hukuka uygun bir işlem olarak kabul edilmeyeceği ve zamanaşımının kesilmesinin söz konusu olmayacağına hükmedilmiştir.
Danıştay 7. Dairesi’nin verdiği bir Karar’da, “İlgili tarafından mahsup isteminde bulunulmamış olunmasına karşın, salt zamanaşımını kesmek amacıyla alacaklı tahsil dairesince re’sen yapılan mahsup işleminin, işlemekte olan zamanaşımını kesmeyeceğine” hükmedilmiştir. Yine Danıştay 3. Dairesi tarafından verilen bir başka Karar’da; “Mahkemelerince 21.01.2010 tarihinde verilen ara kararı üzerine davalı İdare tarafından dosyaya sunulan belgelerin incelenmesinden, iptal edilen ödeme emirleri içeriği kamu alacakları için daha önce şirket adına düzenlenen ödeme emirlerinin 07.07.2003 tarihinde ilanen tebliğ edildiği, 22.11.2008 tarihinde ise her kamu alacağı için ayrı ayrı olmak üzere 1 kuruş ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır.
22.11.2008 tarihinde yapılan 1 kuruş tutarındaki ödemenin davacı tarafından yapıldığının kabulü iktisadi icaplara uygun düşmediği gibi hayatın olağan akışına göre normal bir durum da sayılamayacağından söz konusu ödeme nedeniyle zamanaşımı süresinin kesildiğinden bahsedilmesine olanak olmayıp, ödeme emirlerinin ilanen tebliğinin ardından zamanaşımını kesen herhangi bir durumun ortaya çıkmadığı da dikkate alındığında, tahsil zamanaşımı süresinin dolduğu ve 31.12.2008 tarihine kadar tebliğ edilmesi gereken vergi ve cezalara ilişkin ödeme emirlerinin, zamanaşımı süresinin dolmasından sonra, 14.12.2009 tarihinde davacıya tebliğ edildiği açıktır.” ifadelerine yer verilmiştir.
Danıştay söz konusu kararıyla; zamanaşımı süresinin dolmasından önce yapılan cüz’i tutardaki ödemelerin mükellef tarafından yapıldığının kabulünün ticari icaplara uygun düşmediğine, söz konusu ödeme nedeniyle tahsil zamanaşımı süresinin kesildiğinden bahsedilmesine olanak bulunmadığına hükmetmiştir. Böylelikle yargı organları da zamanaşımını kesmek amacı ile vergi idaresinin mükellef yerine geçerek yaptığı işlemlerin zamanaşımını kesmeyeceğine hükmetmiştir.
Tahsil zamanaşımının kanunla mükellefe tanınmış bir hak olduğu açıktır. Vergi idaresinin zamanaşımı süresi içinde vergi alacağını tahsil etmek için üzerine düşen yükümlülüklerini yerine getirmemesi ve zamanaşımına uğrayacak olan borç için söz konusu zamanaşımı süresini kesmek için mükellef adına sembolik olarak çok cüzi bir miktar ödeme yapması bu hakkın mükellefin elinden alınması olarak değerlendirilebilir. Böyle bir uygulamanın mükellef hukukuna aykırı olduğu aşikardır. Hatta sadece mükellef hukuku değil ayrıca hukuk devletinin en önemli ilkelerinden hukuki güvenlik ilkesi açısından da sakıncalı bir durum olarak değerlendirilebilir.