Genel olarak genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi resim ve harçlarla benzeri mali yükümlülükler ve bunlara ilişkin zam ve cezalar ile tarifeler dolayısıyla ortaya çıkacak uyuşmazlıklar vergi davasının konusunu oluşturmaktadır. Kamu alacağının tahsiline ilişkin uygulamalarda vergi davasının konusunu oluşturabilir.Vergi davaları bu gelirlerin aslını olduğu kadar bunlara ilişkin ceza ve zamları da
kapsamaktadır.
Vergi Usul Kanununun 378. maddesine göre vergi mahkemesinde dava açabilmek için verginin tarh edilebilmesi, cezanın kesilmesi, takdir komisyonu kararlarının tebliğ edilmiş olması ve kesinti yoluyla alınan vergilerde de istihkak sahiplerine ödemenin yapılmış ve ödeme yapan tarafından verginin kesilmiş olması
gerekmektedir. Beyana dayanan tarhiyatlarda ise mükellef ihtirazi kayıtla beyanname verme ile tarhiyattaki hatalar dışında dava açamaz.
Diğer bir husus ise ilke olarak mükellef takdir komisyonu kararlarına karşı değil bu karara dayanılarak salınan vergiye karşı dava açabilmektedir (Özbalcı, 1982: 76-77). Vergi Usul Kanunu’nun 378. maddesinde belirtilen bu haller dışında 2577 ve 6183 sayılı kanunlarda yer alan hükümler dolayısıyla yine bazı hususlar dava konusu yapılabilmektedir. Bunlar 6183 sayılı kanunda yer alan mükelleflere tebliğ edilen ödeme emirleri ile ihtiyati haciz ve ihtiyati tahakkuk halleridir (2576 s. K. md. 13 ve 6183 s.K, md. 13, 58).
Bakanlar kurulunun tüzük ve kararnameleri ile maliye bakanlığının yönetmelik ve tebliğleri gibi objektif işlemler dava konusu olabileceği gibi yine idarenin bazı subjektif işlemleri de dava konusu olabilmektedir.