Uygulamada, mükelleflere usulüne uygun olarak vergi ve ceza ihbarnamesi tebliğ edilmeden, ihbarnameler kesinleştirilmek suretiyle ödeme emri düzenlenerek tebliğ yoluna gidildiğini zaman zaman rastlamaktayız. Vergi daireleri, ihbarnameleri   mükelleflere tebliğ etme konusunda zaman zaman sıkıntıya düşebilmektedirler. Mükelleflerin son ikametgah adreslerinde bulunamayışı veya kısa süreli seyahatlere çıkması gibi nedenlerle uygulamada ihbarnamelerin tebliği ile ilgili olarak problemlerle karşılaşılabilmektedir. Ödeme emri düzenlenebilmesi için mutlak surette ihbarnamenin mükellefe tebliğ zorunludur. Usulüne uygun olarak mükellefe ihbarname tebliğ edilmediği takdirde ödeme emrinin tebliğ de mümkün bulunmamaktadır(1).
Ortağı olduğu limited şirketin “vergi kaçakçılığı suçu” işlemesi dolayısıyla vergi ziyaı cezası kesilen mükellefe potansiyel mükellef olarak bağlı olduğu vergi dairesi tarafından ihbarname tebliğ edilememiştir. Bilahare, aynı mükellefe ödeme emri tebliğ edilerek mükelleften bu borcu ödemesi için tebligat yapılmıştır.
Konuyla ilgili olarak mükellef kendisine ödeme emri tebliğ edilmeden önce bilinen adresine ihbarname tebliğ edilmeden ödeme emrinin hukuka aykırı olduğunu iddia ederek vergi mahkemesinde dava açmıştır.
Olayda mükellefe vergi dairesi ihbarnameyi adresinde tebligat yapamadığı gerekçesiyle gazetede ilanen tebligat yoluna gittiği ve ihbarnameyi bu şekilde ilanen tebliğ ettiğini ileri sürmektedir. Ödeme emri aşamasında konuya dahil olan mükellef ödeme emrini dava konusu yaparak ödeme emrinin iptalini talep ederek meseleyi yargıya taşımıştır.
Vergi mahkemesi mükellefin açmış olduğu davayı reddedip, idarece yapılan ödeme emri ile ilgili tebligatın yasal ve isabetli olduğunu kabul etmiştir. Mükellef bu defa yerel vergi mahkemesinin kararını itiraz yoluyla Bölge İdare Mahkemesine taşımıştır. Sonuçta mükellef vergi mahkemesi tarafından verilen kararın bozulması için bölge idare mahkemesine itiraz yoluyla müracaat etmiştir.
Bölge idare mahkemesi ise, konuyu etraflıca inceleyip araştırarak yerel vergi mahkemesi tarafından verilen kararı bozmuştur. Bölge idare mahkemesinin, vergi mahkemesi kararını bozma gerekçeleri kısaca şöyledir:
“Dosyanın incelenmesinden; davacı adına düzenlenen ceza ihbarnamelerinin, davacının idarece bilinen ……….. adresine tebliğ çıkarıldığı, ancak tebliğ edilemediği, ………….. adresine çıkarılan tebligatın, bu adreste oturmadığına dair apartman görevlisinin beyanı alınmak suretiyle, ………….. adresine çıkarılan tebligatın ise posta memurunun, bu adreste oturmadığına dair beyanı ile iade edildiği, ayrıca komşularından bir kişi veya muhtar veya ihtar heyeti üyelerinden biri veyahut bir zabıta memurunun beyan ve imzasının alınmadığı, olay tarihinde yürürlükte olan yasa hükmü uyarınca yerel gazetede yapılan ilan yazısının bir suretinin de mükellefin bilinen son adresinin bağlı olduğu muhtarlığa gönderilmediği anlaşılmıştır.
Bu durumda, usulüne uygun olarak yapılmayan tebligat işlemlerine dayalı olarak, alacağın vadesinde ödenmeyerek kesinleştiğinden söz edilemeyeceğinden, dava konusu ödeme emirlerinin düzenlenmesinde hukuka uyarlık bulunmadığından, aksi gerekçeyle verilen hakimlik kararında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, itirazın kabulüne, İzmir 2. Vergi Mahkemesi Hakimliğince verilen 25.05.2005 gün ve E:2006/961-K:2007/505 sayılı kararın bozulmasına, davanın kabulüne, dava konusu ödeme emirlerinin iptaline, ….. YTL yargılama giderinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, posta gideri avansından artan kısmın istemi halinde davacıya iadesine, 18.10.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.” (2).
Yukarıda yer verilen Bölge İdare Mahkemesinin bozma kararı gerekçeleri ve yorumu kısaca şöylece özetlenebilir:
1) Ödeme emri düzenlenmeden önce mutlak surette bilinen adreslere ihbarnamelerin tebliğ edilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
2) Ödeme emri tebliği nihai aşama ile ilgili bir işlemdir. Başka bir deyimle, ihbarname tebliğ edilmeden ödeme emri tebliği söz konusu olamaz.
3) Vergi dairelerinin ihbarnameleri mükelleflere tebliğ edemediği durumlarda, ilanen tebliğ yoluna gidebilmesi için bu durum mutlaka tespit etmesi ve yerel gazete ile yapılan ilanın bir suretinin de mükellefin bilinen en son adresinin

bağlı olduğu muhtarlığa yollaması gerekmektedir. Başka bir ifade ile, tebliğ edilemeyen ihbarnamelerle ilgili olarak, yerel gazetelerde ilanen tebligat yapılabilmesi için mükellefin tebligatın vaki olmadığı adreste oturmadığına dair apartman görevlisinin beyanı alınarak bu durumun muhtar veya ihtiyar heyeti üyelerinden biri veya bir zabıta memurunun beyanı alınmalıdır. Yerel gazetede yapılan ilan yazısının bir nüshasının da mükellefin bilinen son adresinin bağlı olduğu muhtarlığa gönderilmesi zorunludur.
4) Usulüne uygun olarak tebliğ edilemeyen ihbarnameler için, kamu alacağının müddetinde ödenmeyerek, kesinleştirilerek bilahare ödeme emri düzenlenmesinde hukuka uyarlılık bulunmamaktadır.
5) İhbarnameler ile ilgili ilanen tebligatlarda mutlak surette 213 sayılı VUK’nun 104/2 maddesinde de belirtildiği gibi ilan yazısının bir suretinin mükellefin bilinen son adresinin bağlı olduğu muhtarlığa gönderilmesinin gerektiği hususu yasada açıkça yer almıştır.


 
(1) Dnş. 9. D.nın 9.3.2005 gün ve E:2003/2571-K:2005/494 sayılı kararlarında, “bilinen adreslere postayla tebliğ yoluna gidilmediği tespit edilmediğinden, daha önce terk edildiği bilinen adreste düzenlenen adres tespit tutanağına dayanılarak ilanen tebliğ şartlarının oluşturulmayacağı hk.”
(2) İzmir Bölge İdare Mahkemesi kararı 18.10.2007 gün ve E:2007/2094-K:2007/3173 sayılı kararı.
Kaynak:Av.Nazlı Gaye Alpaslan Güven