Bir işleme karşı iptal davasının açılmış olması işlemin yürütülmesini durdurmaz. İdari işlemler. Geri alınmadıkça, iptal edilmedikçe hukuka uygunluk karinesinden yararlanırlar ve temelindeki kamu gücüyle yürütülmelerinin sürdürürler.
Vergi idaresinin vergi mevzuatının uygulanması, diğer anlatımla, vergilendirme faaliyeti sırasında almış olduğu kararlar, diğer idarelerin kamu hizmetinin yürütümü dolayısıyla aldıkları kararların tüm özelliklerini taşırlar. Verginin tarh. Tahakkuk ve tahsiline doğrudan doğruya veya dolayısıyla ilişkin bulunan bu kararlar, birer idari işlemdirler ve hukuka aykırı olmaları halinde hukuk düzeninden kaldırılmaları (hiç yapılmamış halde getirilmeleri) idari yargı yerinde açılacak bir idari dava ile istenebilir.
Kural, idari işlemlere karşı Danıştay’da ve idari mahkemelerde idari dava açılmasını, davaya konu edilen idari işlemin yürütülmesini durduramayacağıdır. Bu kurala, İdari Yargılama Usulü Kanununun 4001 sayılı kanununla değişik 27’inci maddesinin 3’üncü fıkrasında istisna getirilmiştir. 3’üncü fıkranın ilk cümlesinde yer alan hüküm, İdari Yargı sistemimizin bu konudaki tek istisnadır. Buna göre; vergi mahkemelerinde, vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümlerin ve bunların zam ve cezalarının dava konusu edilen bölümünün tahsil işlemini durdurmaktadır. Bunun için, davanın açılmış olması yeterlidir; mahkemenin ayrıcı bir karar vermesi gerek yoktur. Başka anlatımla, tahsilât isteminin durması kendiliğinden olmaktadır.
Dava konusu edilmekle tahsil işlemi kendiliğinden duran vergilendirme işlemleri. Yargı 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 20’inci maddesinde, vergi alacağından kanunlarında gösterilen matrah ve nispetleler üzerinden vergi idaresinin vergi dairesi tarafından hesaplanarak, bu alacağı miktarı itibariyle tespit eden idari muamele olarak tanımlanan tarh işlemi ile zam ve ceza kesme işlemleridir. Vergi Usul Kanununun 378’inci maddesinde. Mükelleflerin beyan ettikleri matrahlara ve bu matrahlar üzerinden tarh olunan vergilere karşı dava açamayacakları öngörüldüğünden; tahsil işleminin dava açılmakla durabilmesi, fıkrada yazılı olmamakla birlikte, tarh işleminin, ikmalen, re’sen veya idarece yapılmış olunmasına bağlıdır.
Bu işlemler dışında kalan diğer vergi dairesi işlemlerinin, örneğin;
1) İhtirazi kayıtla verilen beyannamelere dayanılarak yapılan tarh işlemlerinin,
2) Tahsilât işlemlerinin ( ödeme emri, haciz, ihtiyati haciz vs.),
3) 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun Mükerrer 116’ıncı maddesi uyarınca, hayat standardı esasına göre yapılan tarh işlemlerinin,
4) Vergi hatalarının düzeltilmesi ile ilgili başvurular nedeniyle Maliye Bakanlığı’nca tesis edilen işlemlerin,
5) Uzlaşma komisyonlarının kararlarının yürütülmeleri, dava açılmakla kendiliğinden durmaz.Vergi davalarında yürütmenin kendiliğinden durmadığı bir diğer hal ise, işlemden kaldırılan dosyaların işleme konulması halidir. Davacının gösterdiği adrese tebligat yapılmaması halinde, yeni adresin bildirilmesine kadar dava işlemden kaldırılmaktadır (İYUK.m.26/3). Bu şekilde işlemden kaldırılan dava dosyaların işleme konulmasına devam edilir. Ayrıca, işlemden kaldırılan dosyaların işleme konulması da tahsil işlemlerini kendiliğinden durdurması.
Bu durumda, tahsil işlemlerinin durdurulabilmesi için mahkemenin yürütmesinin durdurulmasına karar vermesi gerekmektedir( İYUK.m.27/3.)165

1 – Yürütmenin Durdurulmasının Şartları

Genel kural olarak bir idari davanın açılması, dava konusu edilen işlemin icra ve infazını durdurmaz; işlem icrailiğini sürdürür. İşlemin icrailiğinin durması için davacının yargı yerinden yürütmenin durdurulmasını izlemesi, yargı yerin de bu istemi kabul etmesi gerekir.Maddenin 2 inci fıkrası bir idari işlemin yürütmesinin durdurulabilmesini iki şartla bağlı tutmuş olup, bunlar ;
1) İdari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması,
2) İdari işlemin açıkça hukuka aykırı olması halleridir. Ancak hemen belirtmek gerekir ki bu şatlardan yalnız birinin varlığı yürütmenin durdurulması kararı verebilmek için yeterli değildir; YD kararı verebilmek için bu iki şartın birlikte gerçekleşmesi lazımdır. Yürütmenin durdurulması kararı verebilmesi için gerekli koşullardan bir, işlemin uygulanması halinde giderilmesi güç veya imkansız zararların doğması halidir. Bu zararlar maddi ve manevi nitelikte olabilir. İşlemin uygulanması halinde, muhatabının maddi ve manevi yönden “ zor durumda “ kalması ve bu zor durumun “ tahammül edilmesi güç ağırlıkta olması”, kanunun kabul etiği “ giderilmesi güç veya imkânsız zarar “deyiminin objektif niteliğini belirler. Yürütmenin durdurulması istemin kabulü için ikinci koşul, işlemin açıkça hukuka aykırı olması koşuludur.
Bu koşul, idari hukuka aykırılığının bizatihi kendisinin hukuk düzenini ve oradan da kamu düzenini bozucu niteliği nedeniyle özelde kişiye, genelde de toplum ve hukuk devletine vereceği zarar göz önüne alındığında, yürütmenin durdurulması kararı verebilmenin asıl ve ağırlıklı koşuludur. Ancak belirtmek gerekir ki kanun koyucu, idari işlemin bünyesinde hukuka tahribatı, yürütmenin durdurulması kararının gerekçesi olarak görmemiş; zararın kişiselliğini ön planda tutmuştur. Hukuka aykırılık, yalnızca kanuna ve mevzuata aykırılık hali değildir. Hukuka aykırılık, kanuna ve mevzuata aykırılığı kapsayan daha geniş ve genel bir kavram olup eşitlik, adalet, hak ve hakkaniyet kurallarını da içine alan bir kavramdır.
Dava dilekçesinin veya yürütmenin durdurulması istemine ilişkin dilekçede yapılan açıklamaları ve dava dosyasına konulan belgeleri inceleyen idare yargı yeri, her iki koşulun birlikte gerçekleşmiş olduğu kanısına varırsa, gerekçe göstermek suretiyle yürütmenin durdurulmasına karar verilir.
Yürütmenin durdurulabilmesi için, yargı yerinden, ya dava ile birlikte, ya da dava açıldıktan sonra yürütmenin durdurulması isteminde bulunulması gerekir.
Dava açılmadan, yürütmenin durdurulması isteminde bulunulmaz. Dava açıldıktan sonra, her zaman yürütmenin durdurulması isteminde bulunulabilir. Yürütmenin durdurulması kararı verilen dosyalar öncelikle incelenir. Burada söz konusu olan “ öncelik”, davanın karar bağlanmasından önceki aşamaya ilişkin yargısal işlemlere yöneliktir. Dosya, esas hakkında karar verilecek hale öncelikle getirilir ve öncelikle karara bağlanır. Yürütmenin durdurulmasına karar verilmesi, ileride kararın iptal edilmemesi durumunda, idare için zara doğurabilir. Bu gibi zararları karşılamak üzere, yürütmenin durdurulması isteminde bulunan taraf,” teminat” göstermek zorundadır. Ancak duruma göre, iptal davalarında mahkeme güvence isteminden yürütmenin durdurulmasına karar verebilir. İdareden ve adli yardımdan yararlanan taraftan “ güvence “ alınmaz. Uygulamada genel olarak, akçalı işlerde güvence aranmakta, buna karışlık, kamu görevlisi, emekli öğrenci gibi kişilerden güvence alınmamaktadır. Yürütmenin durdurulmasını istemli davalarda İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 16. Maddesinde öngörülen tebligat süreleri kısaltılabileceği gibi tebliğin memur eliyle yapılması da karar verilebilir ( m.27/4). Eğer yargı yeri, yürütmenin durdurulması istemli hakkında karar vermeden önce, karşı tarafın savunmasını alma, ya da bazı konularda bilgi edinme gereksiniminde ise, özel tebligat yoluna gidilebilir. Bu yolla, dava dosyasının daha kıza süre içinde tekemmül etmesi sağlanır.

2 – Yürütmenin Durdurulması Kararına İtiraz

2577 sayılı İdari Yarılama Usulü Kanununun 27’inci maddesinin ilk düzenlemesinde (esik halinde) yürütmenin durdurulması kararına karşı başka bir yargı yerin itiraz yolu kapalıydı. Ancak tarafların yürütmenin durdurulması kararlarına karşı, kararı veren yargı yerlerine müracaatla, eğer ki yürütmenin durdurulması isteminin kabulü yolunda bir karar var ise bu yoldaki kararın kaldırılmasını; yok eğer ki yürütmenin durdurulması isteminin dedi yolunda bir karar var ise, istemin yeniden incelenmesi ek bir fıkra eklenmesine dair 10.4.1990 gün ve 3622 sayılı Kanunun 10 uncu maddesiyle olaya yeni bir boyut getirilmiş ve yürütmenin durdurulması istemlerine ilişkin olarak verilen “ret” ya da “kabul” yolundaki kararlara karşı başka bir yargı yerinde itiraz yolu açılmıştır.
İtiraz başvurusunda bulunmak, ancak, yürütmenin durdurulması istemi hakkında verilen kararın tebliğini izleyen günden itibaren yedi gün içinde ve bir defaya mahsus olmak üzere mümkündür. Bu süre geçtikten sonra yapılacak başvuru incelenemez. Aynı şekilde; ilk başvurunun reddi ya da kabulü üzerine, bu yolda verilen karara itiraz olanağı da yoktur. İtiraz hakkı, yürütmenin durdurulması istemi hakkında verilen karardan menfaati ihlal edilen tarafça kullanılabilir.
Bu taraf istemin dedi halinde davacı; kabulü, yani yürütmenin durdurulmasına karar verilmesi halinde ise, davalı idaredir.
1) Danıştay’ın dava dairelerinden biri tarafından verilmişse konusuna göre, idari veya Vergi Dava Daireleri Genel Kurullarından birine,
2) Böle idare mahkemesince verilmişse en yakın bölge idare mahkemesine,
3) İdare veya vergi mahkemesince, kurul halinde veya tek hakimli olarak verilmişse, kararı veren mahkemenin yargı çevresine dahil olduğu bölge idare mahkemesine,
4) Çalışmaya ara verme süresi içinde (adli tatilde ) kurul halinde oluşan idare ve vergi mahkemelerinden biri tarafından verilmişse, kararı veren hakimin katılmadığı nöbetçi mahkemeye, yapılır.