Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu 13.11.2013 gün, 2012/353 E., 2013/546 k., sayılı kararı ile yönetim kurulu üyeliği sıfatının bulunmadığı dönemlerde genel müdür yardımcılığı unvanı ile kendisine tanınan 2. derece imza yetkisi, şirketi temsil yetkisi ve şirketin kanuni temsilcisi sıfatı tanımayacağına hükmetmiştir.

Vergi Mahkemesi’nin “asıl borçlu anonim şirket hakkında borcun kesinleştiği ve yapılan takibat sonucunda, kamu alacağının şirketten tahsil imkanı kalmadığı anlaşıldığından kanuni temsilcilerin sorumluluğuna gidilebileceği, dava konusu ödeme emirleri içeriğinde yer alan borçların davacının şirketi temsile yetkili kılındığı dönemlere ait olduğu” gerekçesiyle davayı reddi yönünde verdiği kararı bozan Danıştay 9. Daire: “Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre, bir şahsın anonim şirketi kanuni temsil yetkisinden bahsedebilmek için söz konusu kişinin yönetim kurulu üyesi olması veya yönetim kurulunca müdür olarak görevlendirilmiş yönetim kurulu üyesi olması ya da yönetim kurulu üyesi olmamakla birlikte yönetim kurulunca müdür olarak görevlendirilmiş olması gerektiği, borçlu anonim şirketin … ila … dönemlerine ait vergi borçlarının şirketten tahsilinin mümkün olmaması nedeniyle kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına ödeme emri düzenlenmiş ise de… Noterliği’nin … tarih ve … sayı ile onayladığı sirkülerden, davacının

 

… döneminde şirketin yönetim kurulu üyesi olmadığı, genel müdür yardımcısı olarak ikinci derece imza yetkisine sahip olduğu, … tarihinde yönetim kurulu üyeliğine seçildiği ancak yine ikinci derece imza yetkisine sahip olduğu, … tarihinde yönetim kurulu üyeliğinden ayrıldığı, … tarihinde ise genel müdür yardımcısı olarak ikinci derece imza yetkisine sahip olduğu, davacıya verilen genel müdür yardımcılığı unvanı ile ikinci derece imza yetkisinin, kanuni temsilci sıfatını kazandırması mümkün bulunmadığından, dosya içeriğindeki belgelerin mahkeme kararında değerlendirilerek, gerekli görülecek tüm belgeler davacı ve davalı idare ile Ticaret Sicil Memurluğundan temin edilmek ve davacının, anılan şirketin temsilcisi olup olmadığı, ihtilafın bulunduğu dönemler de dikkate alınmak suretiyle araştırma yapılarak ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle verilen kararda hukuka uygunluk bulunmadığı” gerekçesiyle kararı bozmuştur.
Vergi Mahkemesi kararında aynı gerekçeyle ısrar etmesi sonucu dosya kendisine gelen Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu gerekçeli kararı şu şekilde; “… A.Ş.’nin vadesinde ödenmeyen ve şirketten tahsil olanağı kalmayan … ila … yıllarına ilişkin katma değer vergisi, geçici vergi, gelir ( stopaj ) vergisi ve damga verisinden oluşan kamu alacağının tahsili amacıyla davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen … tarih ve … ila … takip numaralı ödeme emirlerinin iptali istemiyle açılan davayı reddeden vergi mahkemesi ısrar kararı, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesinde, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirileceği, yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların kanuni ödevlerini yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı hükme bağlanmıştır.
Sözü edilen düzenleme uyarınca, kanuni temsilcilerin, tüzel kişilerin vergi ve buna bağlı alacaklardan dolayı sorumlu tutularak takip edilebilmeleri için bu kişilerin borcun ait olduğu dönemde kanuni temsilci olmaları gerekmekte olup, sorumlulukları kanuni temsilci oldukları süre ile sınırlıdır. Öte yandan uyuşmazlık döneminde yürürlükte olan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 317. maddesinde, anonim şirketin yönetim kurulu tarafından idare ve temsil edileceği, 319. maddesinde, yönetim kurulunun en az bir üyesine şirketi temsil yetkisi verileceği, esas sözleşme ile temsil yetkisinin ve idare işlerinin hepsinin veya bazılarının yönetim kurulu üyesi olan murahhaslara veya pay sahibi olmaları zorunlu bulunmayan müdürlere bırakılabilmesi için genel kurula veya yönetim kuruluna yetki verilebileceği, 321. maddesinde ise, temsile yetkili olanların şirketin amaç ve konusuna dahil olan her nevi işleri ve hukuki işlemleri şirket adına yapmak ve şirket unvanını kullanmak hakkını haiz oldukları hükme bağlanmıştır.
Belirtilen yasal düzenleme gereğince, anonim şirketin genel olarak yönetim kurulu tarafından temsil ve idare edileceği ancak esas sözleşmede yer almak şartıyla genel kurul veya yönetim kurulu tarafından temsil ve idare yetkisinin tamamının ya da bir kısmının yönetim kurulu üyesi olan murahhaslara veya pay sahibi olmayan müdürlere devredilebilmesi mümkündür.
Dosyadaki belgelerden, … tarihli noter senedinde yer alan aynı tarihli yönetim kurulu kararıyla, şirketin, en az birisi 1. derece imzaya yetkili olmak üzere iki kişinin imzasıyla temsil ve ilzam edileceğinin kararlaştırıldığı ve davacının genel müdür yardımcısı sıfatıyla 2. derece imzaya yetkili kılındığı; … tarihli noter senedinde yer alan… tarihli yönetim kurulu kararıyla, şirketin, en az birisi 1. grup imzaya yetkili olmak üzere iki kişinin imzasıyla temsil ve ilzam edileceğinin kararlaştırıldığı ve davacının yönetim kurulu üyesi ve genel müdür yardımcısı sıfatıyla 2. grup imzaya yetkili kılındığı; … tarihinde tescil edilerek … tarihinde Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanan … tarihli yönetim kurulu kararında, şirketin, yine en az birisi 1. grup imzaya yetkili olmak üzere iki kişinin imzasıyla temsil ve ilzam edileceğinin kararlaştırıldığı ve davacının üç yıl süre ile yönetim kurulu üyesi olarak 2. derece imzaya yetkili kılındığı; … tarihinde davacının yönetim kurulu üyeliğinden istifasının yönetim kurulunca kabul edildiği; … tarihli noter senedindeki … tarihli yönetim kurulu kararıyla yeniden seçilen yönetim kurulu üyeleri arasında bulunmayan davacının 2. grup imzaya yetkili kılındığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, davacının bazı dönemlerde yönetim kurulu üyesi olarak şirketi temsil ve ilzama yetkili kılındığı açık olmakla birlikte, yönetim kurulu üyeliği sıfatının bulunmadığı dönemlerde genel müdür yardımcılığı unvanı ile kendisine tanınan 2. derece ve 2. grup imza yetkisinin davacıya kanuni temsilcilik sıfatı kazandırması mümkün olmadığından, kamu alacağının ilgili olduğu dönemler dikkate alınarak, Ticaret Sicili Memurluğundan ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinden edinilecek bilgiler doğrultusunda şirketin vergi borçlarından sorumlu olunan tarihler saptanmak suretiyle hangi vergi ödevinin ne şekilde yerine getirilmediği araştırılarak ulaşılacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğinden yazılı gerekçeyle davanın reddi yolunda verilen ısrar kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.”