Yargıtay 17. Hukuk. Dairesi |
Tarih : 07.06.2012 |
Esas No : 2012/1406 |
Karar No : 2012/7467 |
DAVA DİLEKÇESİNDE TALEBİN AÇIK OLMAMASI |
Dava dilekçesi içeriğinden davacının talebinin ne olduğunun açık ve net bir şekilde anlaşılamaması halinde, mahkemece davacı tarafa isteğinin ne olduğunun açık ve net bir şekilde açıklattırılması ve ondan sonra karar verilmesi gerektiği hk.
İstemin Özeti: Davacı vekili davalı (A) Ltd. Şti.’nin müvekkiline kamu borcu bulunduğunu bu şirketin diğer davalı şirket içerisinde eritilerek yok edildiğini, bu nedenle her iki şirketin tek tüzel kişilik üzerinden faaliyetini sürdürdüğünün, her iki kurum arasındaki devrin yapıldığına ilişkin hukuki ilişkinin varlığının ve her iki şirketin tüm amme borcundan müteselsilen sorumlu olduklarının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece eda davası açılması mümkün olan hallerde tespit davası açılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Karar: Mahkemece davanın reddine karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Davacı vekili dava dilekçesinde müvekkilinin davalı (M) Ltd. Şti.’nden olan alacağı için hakkında icra takibi başlattıklarını, alacağın tahsil edilemediğini, ancak borçlu şirketin varlıklarının diğer davalı şirkete devredilip borçlu şirket varlıklarının eritildiğini öne sürerek her iki şirket faaliyetinin tek tüzel kişilik içinde
sürdürüldüğünün, iki şirket arasında devir yapıldığının ve her iki şirketin amme borcundan müteselsilen sorumlu olduklarının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece eda davası açılması mümkün olan hallerde tespit davası açılmasında hukuki yarar bulunmadığından davanın reddine karar verilmiştir. Dava dilekçesi içeriğinden davacının talebinin aslında 6183 sayılı Yasa uyarınca borçlu şirket hakkında yapılan icra takibi sonucu alacağın tahsil edilmediği, bu nedenle şirket mal varlığı ile diğer varlıklarının üçüncü kişi konumunda olan davalı (A) Ltd. Şti.’ne devrinin iptaline ilişkin olduğu anlaşılabilir ise de davacı tarafın hangi yasa maddesi uyarınca iptal istediği ve borçlu davalının hangi tasarruflarının iptal edilmesi gerektiği hususu yeterince açık olmadığı da görülmektedir. Talep soncu açık değilse, 1086 sayılı HUMK’nun 75/2 (6100 sayılı HMK’nın 31.) maddesi uyarınca mahkemenin davacı tarafa talep sonucunu açıklattırması gerektir. Bu madde hükmünde, hakim müphem ve mütenakız gördüğü iddia ve sebepler hakkında izahat isteyebilir denilmekte ise de bunu sadece hakime tanınan bir yetki şeklinde değil, aynı zamanda hakime verilen bir görev olarak anlamak gerekir. Somut olayda mahkemece davacının isteğinin ne olduğunun açık ve net bir şekilde belirlenmesi için açıklama yapılmasına izin verilmeden davanın reddine karar verilmiştir. Bu durumda mahkemece davacı tarafa 1086 sayılı HUMK’nın 75/2 (6100 sayılı HMK’nın 31.) maddesi uyarınca davacı tarafın isteğinin ne olduğu, davayı 6183 sayılı Yasa’nın 24 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali davası mı yoksa salt, tespit davası olarak mı açtıklarının açık ve net bir şekilde açıklattırılması ondan sonra taraf delillerinin toplanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmiş olması doğru bulunmamıştır.
Davacı vekilinin temyiz itirazları yerindedir, kabulü ile hükmün yukarıda açıklanan nedenlerden ötürü bozulmasına oybirliğiyle karar verildi.