Bilirkişilik, özel bilgi ve uzmanlık gerektiren  durumlarda hakimin kendisine yardım için  görevlendirdiği kişi veya kişilerdir.  Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanuna  göre getirilen bilirkişilik, bir davada  davanın çözümü için hakim tarafından  bilinmeyen özel  ve teknik bilgiyi gerektiren durumlarda görüş ve oyuna müracaat  edilen üçüncü kişi veya kişileri ifade etmektedir.  Delil sistemleri ve deliller yer ve zamana göre değişebilmektedir.  Bilirkişilik müessesesi de bu  değişen yer ve zamana göre teknik bilgi ve uzmanlığa göre ortaya çıkan bir durumdur.


Bir hukuksal ihtilafın çözümünde   hukuk bilgisine dayanılarak çözümleme olaya uygulanacak hukuk kuralını  bulma yetkisi ve görevi hakime aittir.  Anayasaya yargı yetkisinin bağımsız mahkemelere ait olduğunu  belirtmiştir.[1] Bu  yetkinin başlarına devri de mümkün değildir.  Ancak, hakimin  bir hukuksal ihtilafın   hukuk bilgisine dayanılarak çözülebilmesi, yani olaya hangi  hukuk kuralının  uygulanabileceğini anlayabilmesi için, uyuşmazlık konusu olayın niteliğinin  ortaya konulması hakkında uzmanlık  gerektiren  özel  veya teknik  bazı  bilgilere gereksinim duyulabilir.  Nitekim, günümüzde iktisadi, sosyal, sanayi ve teknik gibi alanlarda kaydedilen gelişmeler, bu  sahalarda ortaya çıkabilecek ihtilaflarda ihtisas  gerektiren bilgiye giderek ihtiyaç duyulmaktadır.  Bu gibi ihtiyaçlar nedeniyle bunları  dikkate alan yasa koyucular  yargıca, teknik veya özel bilgiyi gerektiren hususlarda bilirkişiye müracaat  yetkisi  vermektedir.[2] 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunun  67/6 md hükmüne göre Cumhuriyet Savcısı, katılan, vekili, şüpheli veya sanık, müdafii veya kanunî temsilci, yargılama konusu olayla ilgili olarak veya bilirkişi raporunun hazırlanmasında değerlendirilmek üzere ya da bilirkişi raporu hakkında, uzmanından bilimsel mütalaa alabilirler. Sadece bu nedenle ayrıca süre istenemez.
Bir davada tahlili hakim tarafından bilinmeyen  özel  ve teknik  bilgiyi icap ettiren  durumlarda oy ve görüşüne başvurulan üçüncü kişiye  veya kişilere bilirkişi denilmektedir.[3] Bilirkişi, görüşüne başvurulan husus hakkında, özel ve teknik bilgisine dayanılarak inceleme yapar ve vardığı sonuçları mahkemeye bildirir.[4]  Başka bir ifade ile, bilirkişi sahip olduğu ihtisas bilgisi ile yargılama  evresine yardımcı olur.[5]  Bilirkişi incelemesinde  dava ile ilgili olarak çözümü  hakimler tarafından   bilinmeyen özel ve teknik bilgisinin gerekli olduğu durumlarda müracaat edilir.   Başka bir ifade ile,  hakimin   teknik ve özel bilgisinin yeterli olmadığı hallerde, bilirkişi yargıca yardımcı olur.   Bu sebeple, bilirkişiye müracaat  edilmesine gerek olup olmadığına yargıç karar verecektir.  Bilirkişilik, özel ve teknik bilgiyi gerektirdiği için  herkes bilirkişi olamayacağı gibi  bilirkişi yapacak  kişiler de belli öğrenim koşulu ve tecrübe aranılacaktır.[6]  Vergi yargılamasında, ceza yargılamasında bilirkişiliğin  yanı  sıra 5271 sayılı CMK’nun 67/6 maddesine göre  uzman mütalaası  alınması yolunda sıklıkla kullanılmaktadır. [7] Bilirkişi raporu takdiri deliller arasında sayılmış olup, mahkeme hakimi bilirkişi raporu ile bağlı değildir. Dava dosyasındaki diğer deliller gibi bilirkişi raporunun takdiri de mahkemenin takdirine bırakılmıştır. Ancak hakimler, çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde bilirkişiye başvurdukları için genellikle kararlarını da bilirkişi raporlarına dayandırmaktadırlar.
Eğer bilirkişi raporu gerçeği yansıtmıyorsa ne olacak? İşte böyle bir durumda raporun gerçeği yansıtmadığını düşünen taraf 5271 sayılı kanunun 67/6.maddesi gereğince uzmanından bilimsel mütalaa alabilir. Hatta uzman mütalaasının bilirkişi raporundan önce bilirkişinin değerlendirmesine sunulmak üzere veya bilirkişi raporundan sonra, bilirkişi raporundaki hata ve çelişkileri ortaya koymak amacıyla alınması mümkündür.   Dileyen taraf, konusunda uzmanlığı bilinen herhangi bir kişi veya kurumdan dava konusu olayla ilgili olarak uzman mütalaası alarak, bu raporu dava dosyasına delil olarak sunabilir. Mahkemenin görevlendirmiş olduğu bilirkişi raporu ile tarafların kendi seçecekleri herhangi bir uzmandan alacakları uzman mütalaası arasında hiçbir fark bulunmamaktadır. Zira her ikisi de mahkeme nazarında takdiri deliller arasında yer almaktadır. Örnek olarak; Bir bina inşaatında kullanılan hazır betonun standartlara uygun olup olmadığı konusundaki bir davada, mahkemenin görevlendirdiği İnşaat Mühendisi bir bilirkişinin raporuna karşılık, davanın taraflarından birisi İnşaat Mühendisleri Odası veya İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi’ne müracaat ederek binada kullanılan hazır betonun kalitesi hakkında bilimsel mütalaa alabilir. Mahkemenin görevlendirdiği bilirkişinin ücreti hakimin takdir yetkisindedir. Uzman mütalaası için ödenecek ücret ise taraflar arasında serbestçe kararlaştırılabilir.
Uzman mütalaası konusu adeta bilirkişilik kurumunun otokontrol sistemi sayılabilir. Aynı zamanda da özel bilirkişilik kurumunun uygulamaya geçmesi anlamını taşımaktadır. Zaman zaman çevremizden duyarız; hatalı bilirkişi raporu yüzünden davayı kaybettim diye, bilimsel uzman mütalaası bu tür yakınmalara son verecektir. Mahkemelerin atamış olduğu bilirkişilerin de daha dikkatli rapor düzenlemeleri konusunda yönlendirici olacaktır.[8] Uzman bilirkişilik  müessesesi ile çeşitli uyuşmazlıklar daha kolay ve isabetli bir biçimde çözümleme olanağına kavuşmuş olacaktır.  Vergi uyuşmazlıklarında uzman bilirkişiye müracaat edilmesi daha çok  vergi tekniği gibi konularda düzenlenen  ve vergi inceleme raporlarından  kaynaklanan uyuşmazlıklarda uygulanabilmektedir.   Vergi  uyuşmazlıklarının  sonucu olarak  düzenlenen  gerek  vergi  tekniği raporları   ve gerekse vergi inceleme raporlarının  yorumlanmasından  doğan  uyuşmazlıklarda uzman  mütalaasına  başvurulmaktadır.   Uzman  mütalaaları daha çok asliye ceza mahkemelerinde veya konuyla ilgili olarak  Yargıtay’ın  çeşitli  ceza dairelerinde  değerlendirilmektedir.  Vergi uyuşmazlıklarında da uzman  mütalaası vergi mahkemelerinde veya Danıştay’ın  ilgili dairelerinde  5271 sayılı  CMK’nun 67/6. maddesine göre  uzmandan bilimsel  mütalaa alınabilmektedir.
Vergi uyuşmazlıklarında, bilirkişi ataması, seçimi gibi konular uyuşmazlığın durumuna göre tam isabetli olamamaktadır.   Ancak, bilirkişi raporlarına karşı  yapılan itirazlar nedeniyle bilirkişiler uygulamada daha çok düzenlenen iddianameler veya vergi inceleme raporlarının  tıpa tıp aynısı  yönünde bilirkişi raporu düzenledikleri  görülmektedir.
Bilirkişi raporları, uzman mütalaası  veren kişilere göre düzenledikleri raporlar bilimsel  yorumlardan  uzak  olduğu söylenebilir.  Hatta, uygulamada bilirkişilerin  düzenledikleri raporların objektif, gerçekçi ve tutarlı olduğu konusunda çeşitli eleştiriler ileri sürülmektedir. Uygulamada bilirkişiler özellikle Asliye Ceza mahkemelerinde vergi inceleme raporlarının aynısını kendi raporları olarak kes/kopyala/yapıştır metodu ile tekrar etmektedirler. Bu tekrar, aynı zamanda idare tarafından düzenlenen “Vergi Tekniği Raporları” ‘nın aynısını bilirkişi raporu olarak aynen baz aldıkları sıklıkla rastlanmaktadır. Oysa ki bilirkişilerin baktıkları dosyalarda inceleme yetkileri vardır. Mükelleflerin defterlerini incelemesi konu ile ilgili evrak, fatura, irsaliye ve diğer evraklar bazında derinlemesine araştırma yetkileri mevcuttur. Bilirkişiler, herhangi bir inceleme ya da derinlemesine bir tetkikak yapmaksızın masa başında idarenin düzenlemiş olduğu vergi inceleme raporlarını tekrar ederek, bunu da kendi bilirkişi raporuymuş gibi mahkeme dosyasına sunmaları adalete ilkesine uygun düşmez.
————————–[1] Anayasa md.138.[2] HUMK md.275-286[3] HUMK Md. .275[4] Bilirkişi raporlarına itiraz edilebilir. Bilirkişiler tarafından düzenlenen rapor örnekleri duruşma esnasında Cumhuriyet  Savcısına, katılana, vekiline, şüpheliye veya sanığa, müdafiine veya kanunî temsilciye doğrudan verilebileceği gibi; kendilerine iadeli taahhütlü mektupla da gönderilebilir. (5271 s.k.  md. 67/4)    Bilirkişi incelemesi tamamlandığında, yeni bilirkişi incelemesi yapılması veya itirazların bildirilmesi için istemde bulunabilmelerini sağlamak üzere Cumhuriyet savcısına, katılana, vekiline, şüpheliye veya sanığa, müdafiine veya kanunî temsilciye süre verilir. Bu maddede belirtilen taraflar, dayandıkları gerekçeleri de göstermek şartıyla verilen süre içinde bilirkişi raporuna itiraz edebilirler. Süresi içinde itiraz edilmeyen bilirkişi raporu kabul edilmiş sayılır. Bu kişilerin istemleri reddedildiğinde, üç gün içinde bu hususta gerekçeli bir karar verilir. (5271 s.k.  md. 67/5)    Cumhuriyet savcısı, katılan, vekili, şüpheli veya sanık, müdafii veya kanunî temsilci, yargılama konusu olayla ilgili olarak veya bilirkişi raporunun hazırlanmasında değerlendirilmek üzere ya da bilirkişi raporu hakkında, uzmanından bilimsel mütalaa alabilirler. Sadece bu nedenle ayrıca süre istenemez. (5271 s.k.  md. 67/6).[5] KIZILOT Şükrü – KIZILOT Zuhal, Vergi İhtilafları ve Çözüm Yolları, 19 Baskı, Yaklaşım Yayınları, Ankara 2011, s.737.[6] GÜNEŞ Recep, “Vergi Davalarında  Bilirkişilik ve Bilirkişinin Sorumlulukları”, Muhasebe ve Denetime Bakış, Sayı:9, Mayıs 2003, s.13[7] 5271 sayılı CMK md. 63, 67 ve ilgili olarak 1086 sayılı HUMK md.275.[8] ASLAN Yaşar, “Bilirkişi Raporuna İtiraz ve Uzman Mütalaası”,İstanbul Bilirkişiler Derneği Başkanlığı Yayınları.

Kaynak:AV. NAZLI GAYE ALPASLAN GÜVEN-muhasebenet.net