Muhasebe hilesi kavramı kanunlarda açık olarak tanımlanmamış olmasına rağmen, Muhasebe hilesi ile ilgili Vergi Usul Kanunu 359. maddesi a fıkrasında ‘’ Vergi Kanunlarına göre tutulan veya düzenlenen ve saklanma ve ibraz mecburiyeti bulunan defter ve kayıtlarında hesap ve muhasebe hileleri yapanlar,gerçek olmayan veya kayda konu işlemlerle ilgisi bulunmayan kişiler adına hesap açanlar veya defterlerle kaydı gereken hesap işlemleri vergi matrahının azaltılması sonucu doğuracak şekilde tamamen veya kısmen başka defter, belge veya diğer kayıt ortamlarında kaydedenler..’’ olarak bahsedilmiştir
Buna göre; Muhasebe hilesi belirli bir amaçla işletmenin kayıt ve belgelerinin bilerek ve isteyerek manipüle edilmesi olarak tanımlanabilir.
Muhasebe hilelerine her işletme farklı nedenlerden başvurur. Ülkemizde yapılan muhasebe hilelerin çoğu vergi kaçırmaya yöneliktir. İşletmeler genel olarak hile yaparken şu yöntemleri kullanmaktadır.
– Kayıt dışı işlemler,
– İşlemin gerçekleşmesinden önce ya da sonra yapılan kayıtlar,
– İşlemin içeriğine uygun olmayan hesapların kullanımı,
– Belgede sahtekarlık yapmak.
Bu noktada hata ve hile kavramlarının birbirinden ayırt edilmesi gerekir. Hile, “birini aldatmak, yanıltmak için çevrilen düzen, dolap, , entrika”. Hata ise, “istemeyerek ve bilmeyerek yapılan yanlış, kusur, yanılma, yanılgı” demektir. Özetle, hile, kişilerin birini aldatmak ya da yanıltmak için özellikle yaptığı bir davranışken hata, kişilerin istemeden bilmeden yaptıkları davranışlardır.
Kasıtlı olarak yapılan her türlü hesap ve muhasebe hilesi vergi kaçakçılığı suçunu oluşturur. Bu suçun işlenmesi genel kasıt ile olur. İhmali hareket ile yapılan eylem suçun oluşumunu önler. Bu noktada önemli olan suçun kasti olarak mı yoksa ihmali hareketle mi yapıldığının bilgi ve belgelerle kanıtlanmasıdır. Bu nedenle aşağıda belirtilen hususlar bu ayrımın yapılması açısından genel kıstasları oluşturur.
– Defter ve belgelerde yer alan tutar ve kayıtların mali tablolara farklı yansıması
– Muhasebe kayıtları ile gerçek durum arasında uyumsuzluk olması
– Muhasebe kayıtlarının vergi dairesi başta olmak üzere üçüncü tarafları yanıltmak adına yapılması
– Yapılan muhasebe kayıtlarında işletme lehine bir çıkar elde edilmiş olması
Hilenin aldatıcı nitelikte olup olmamasının suçun oluşmasına etki etmesi noktasında TCK 204. maddesinde yer alan resmi belgede sahtecilik suçunda ileri sürülen görüş ve kararlardan yararlanılabilir. Bu noktadan hareketle, belge veya kayıt üzerinde yapılan hilenin sahtecilik oluşturacağını söylemek mümkündür.
Resmi belgede sahtecilik suçunun işlemleri durumunda ise
“(1) Bir resmî belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmi belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmi belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Resmi belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması halinde, verilecek ceza yarısı oranında artırılır.”.
Burada özellikle belirtmek gerekirse; Sahteciliğin oluşması için aldatma kabiliyetinin bulunması gerekir. Böylece aldatma kabiliyeti bulunan hilenin yapılmasıyla birlikte suç tamamlanmış olur.
Defter ve kayıtlarda yapılan hesap ve muhasebe hilesi suçunda, hileli işlemin kayda girdiği tarih suç tarihi olarak kabul edilir.
Hileli işlemin aynı takvim yılına ait ve birden fazla olduğu durumda bu hileli işlemin son kayda geçtiği işlem tarihi dikkate alınır.
Yapılan hileli işlem farklı takvim yılı içinde olursa; yani hem 2016 hem de 2017 yılındaki kayıtlarda hileli işlem tespit edilirse her iki yıl içinde ayrı ayrı suç işlenmiş kabul edilir.
Kaynak:Ahmet Turgut-bursamuhasebe.net