- Giriş
Devlet tarafından gerçekleştirilen işlemlerin, tüm kamusal yaşam ve yönetimin yargı denetimine bağlı olması demokratik hukuk devletinin gereklerindendir. Bu amaçla Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik bir hukuk devleti olduğu Anayasa’ mızda hüküm altına alınmıştır. Anayasa’nın 125’ inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır” düzenlemesiyle amaçlanan etkili bir yargısal denetimdir. Bu kural, idarenin kamu hukuku ya da özel hukuk alanına giren tüm eylem ve işlemlerini kapsamaktadır. [1]
Çağdaş vergi hukukunun temel ilkelerinden biri beyan esasıdır. Bu esas, vergi mükellefleri tarafından verilen bilgilere göre verginin belirlenmesi ve buna göre alınması üzerine kurulmuştur. Bu nedenle günümüzde vergi tarhı konusunda benimsenen en yaygın usul beyan esasıdır. Türk vergi sistemi de esas itibarıyla beyan esasına dayanmaktadır.
Vergi mevzuatının uygulanması sonucunda tesis edilen ve idari davaya konu edilebilecek işlemler 213 sayılı Kanun’un 378’ inci maddesinin birinci fıkrasında düzenlenmiştir.
Bu kapsamda mükellefler tarafından sonradan verilen düzeltme beyannamelerinde ihtirazi kayıt konulup konulamayacağı ve idari dava konusu yapılıp yapılamayacağı yazımızın konusunu oluşturmaktadır.
Vergi Davalarının Konusu
213 sayılı Vergi Usul Kanunun “dava konusu” başlıklı 378’ inci maddesinde “Vergi mahkemesinde dava açabilmek için verginin tarh edilmesi, cezanın kesilmesi, tadilat ve takdir komisyonları kararlarının tebliğ edilmiş olması; tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin yapılmış ve ödemeyi yapan tarafından verginin kesilmiş olması lazımdır.
Mükellefler beyan ettikleri matrahlara ve bu matrahlar üzerinden tarh edilen vergilere karşı dava açamazlar. Bu Kanunun vergi hatalarına ait hükümleri mahfuzdur.” şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir. Düzenlemeden anlaşılacağı üzere vergi davasının konusu esas olarak vergi idaresi tarafından gerçekleştirilen ve mükelleflerle idari arasında uyuşmazlık konusu olan idari işlemlerdir.
Beyanname sistemi, temel olarak güven esası üzerine inşa edilmiştir. Her ne kadar mükellefler kendi vergisinin matrahını bizzat kendisi hesaplamakta ise de beyan edilen bu matrah üzerinden vergi idaresi tarh, tahakkuk gibi idari işlemleri gerçekleştirmektedir. Bu nedenle Vergi Usul Kanunun 378’ inci maddesinde de yer aldığı üzere mükellefler kural olarak kendi beyanları üzerine tarh ve tahakkuk ettirilen vergilere karşı dava açılamayacağı düzenleme altına alınmıştır. Ancak bunun iki istisnası bulunmaktadır.
Bunlardan birincisi, 213 sayılı Kanun’un 378’ inci maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesinde hüküm altına alınan ve aynı Kanun’un 116’ ncı ve devamı maddelerinde düzenlenen vergi hatalarına ilişkin hükümlerdir. İkinci istisna ise uygulamada ortaya çıkan ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanun’un 27’ inci maddesinin (4) numaralı fıkrasında dolaylı olarak düzenlenen ihtirazi kayıtla verilen beyannamelerdir.
Düzeltme Beyannamelerinin İhtirazi Kayıtla Verilmesi ve Dava Konusu Yapılması
Vergi mükellefleri her ne kadar vergi matrahlarını kendileri hesaplasa da ve en doğru hesaplayabilecek olan kendileri olsa da, bazı durumlarda vergi mükellefleri gelirlerinin istisna ve muafiyet gibi nedenlerden dolayı vergiye tabi olup olmadığı konusunda şüpheye düşebilmektedirler. Bu gibi durumlarda vergi mükellefleri, ihtirazi kayıtla beyanname vererek daha sonra dava yoluna gidip haksız ödediklerini düşündükleri vergileri geri isteyebilmektedirler. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanun’un 27’ nci maddesinin (4) numaralı fıkrasında “Vergi mahkemelerinde, vergi uyuşmazlıklarından doğan davaların açılması, tarh edilen vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümlerin ve bunların zam ve cezalarının dava konusu edilen bölümünün tahsil işlemlerini durdurur. Ancak, 26 ncı maddenin 3 üncü fıkrasına göre işlemden kaldırılan vergi davası dosyalarında tahsil işlemi devam eder. Bu şekilde işlemden kaldırılan dosyanın yeniden işleme konulması ile ihtirazi kayıtla verilen beyannameler üzerine yapılan işlemlerle tahsilat işlemlerinden dolayı açılan davalar, tahsil işlemini durdurmaz. Bunlar hakkında yürütmenin durdurulması istenebilir. ” şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir. İhtirazi kayıtla verilen beyannamelere karşı dava açılabileceğinin kanuni dayanağını oluşturan bu düzenleme, yalnızca ihtirazi kayıtla verilen beyannameler üzerine açılan davaların, tahsil işlemini durdurmayacağını hüküm altına almaktadır.
Yapılan düzenlemeden kanuni süresinde ihtirazi kayıtla verilen beyanname üzerine tahakkuk eden vergilere karşı dava açılabileceği anlaşılmasına rağmen beyan dönemi sonrasında verilen ve uygulamada düzeltme beyannamesi olarak bilinen beyannamelere ihtirazi kayıt konulup konulamayacağı ve konulması durumunda dava konusu edilip edilemeyeceği net olarak anlaşılmamaktadır ve tartışma konusu olmaktadır. Çünkü kanuni süresinden sonra verilen düzeltme beyannamelerinde esas olarak ilk beyannameye ilave olarak bu beyanname üzerinden mükelleflerce tespit edilen ve beyana dahil edilmesi gerektiği anlaşılan konular beyan edilmektedir. Bu nedenle bu ilave beyannamelere de ihtirazi kayıt konulması mantık sorgulamasına neden olmaktadır. Ancak yasal düzenlemelere bakıldığından söz konusu düzeltme beyannamelerinde de ihtirazı kayıt konulup konulamayacağına dair herhangi bir hüküm bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Vergi Usul Kanununda yer almayan ihtirazi kayıtla beyan temel olarak 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanun’un 27’ nci maddesinin (4) numaralı fıkrasından hareketle vergi idaresince kabul görmektedir. Buna istinaden “ihtirazi kayıt” Vergi Daireleri İşlem Yönergesinin 39’ uncu maddesinde “Mükelleflerce kanuni gerekçe gösterilerek beyan edilen matrah veya matrah kısmı üzerinden tarh edilen vergiye dava hakkının saklı tutulması yolunda beyannameye yazılı nota ihtirazi kayıtadı verilir.” şeklinde tanımlamıştır. Ayrıca Yönerge’ nin 46’ ncı maddesinin 4’ üncü fıkrasında “ihtirazi kayıtla verilen beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilere dava açılmaz ise tahakkuk kesinleşir. İhtirazi kayıtla verilen beyannameler üzerine yapılan işlemlerle ilgili açılan davalar tahsilatı durdurmaz.”şeklide düzenlemeye yer verilmiştir. 2577 sayılı Kanun’un 27’ nci maddesinde ve Vergi Daireleri İşlem Yönergesi ile yapılan düzenlemelerden anlaşılacağı üzere düzeltme beyannamelerinin ihtirazi kayıtla verilmesine engel herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Dolayısıyla ihtirazi kayıtla verilen düzeltme beyannamelerinin dava konusu edilebilmesinde de yasal herhangi bir engel bulunmadığını düşünmekteyiz.
Yazımızda yapılan tüm açıklamaların yanında 2577 sayılı Kanun’un 27’ nci maddesinin (4) numaralı fıkrasının yorumundan kaynaklanan tartışmalar nedeniyle bir birinden farklı yargı kararları ve içtihat kararları bulunmaktadır. Son olarak İstanbul 9. Vergi Mahkemesinin itirazı üzerine verilen Esas No:217/24, Karar No:2017/112 sayılı Anayasa Mahkemesi Kararında düzeltme beyannamelerinin ihtirazi kayıtla verilip verilemeyeceğinin ve dava konusu yapılıp yapılamayacağı konusunda içtihat farklılıklarının bulunmasının Anayasaya aykırı bir durum olmadığı ve içtihadı birleştirme yoluna gidilmesi gerektiği yönünde karar verilmiştir. [2]
[1] http://www.bursa-smmmo.org.tr/yazarlar/makaleler/126MYU.pdf, Erişim Tarihi 28.07.2017[2] Esas No:217/24, Karar No:2017/112 sayılı Anayasa Mahkemesi Kararı
Kaynak:YMM Yusuf Akdağ- www.MuhasebeTR.com