vergilendirme ilgili olup, hüküm ifade eden bütün vesikalar tebligata yetkili makamlar tarafından mükellefe veya ceza sorumlularına, Limited şirket müdürlerine, Limited şirket ortaklarına, anonim şirket ortaklarına, anonim şirket yönetim kurulu üyelerine yazılı olarak tebliğ edilebilmektedir.
Öte yandan, 7201 sayılı Tebligat Yasasının 51. madde hükmüne göre mali mevzuları ilgilendiren tebliğlerin kendi yasalarında açıklık bulunmayan hallerde tebligat yasası hükümlerine göre yapılabileceği belirtilmektedir. Başka bir ifade ile, 213 sayılı VUK’a göre yapılamayan tebligatların 7201 sayılı Tebligat Yasasına göre yapılması mümkün bulunmaktadır.
Ayrıca hukukumuzda, vergilendirme işlemleri ile ilgili olarak e-tebligat yöntemi de ihdas edilmiş bulunmaktadır. E-tebligat yani elektronik ortamda tebliğ şekli VUK md.107/A hükümlerine göre düzenlenmiştir.
213 sayılı VUK’nun 21. maddesinde tebligatla ilgili hususlar düzenlenmiştir. Normal koşullarda mükellefin bilinen adreslerine 213 sayılı VUK’nun 93. ila 109. maddelerinde yer alan hükümlere göre tebliğ işlemi yapılmaktadır.
Vergilendirme ile ilgili olup, hüküm ifade eden bütün belgeler, mutlak surette vergi mükelleflerine veya ceza muhataplarına tebliğ edilmelidir. 213 sayılı VUK md.93 ila 109. maddelerine göre tebliğ yapılamayan durumlarda, “ilanen”  tebliğ yöntemi kullanılacaktır. İlan yoluyla yapılacak tebligatlar, posta ile kapalı zarf içerisinde tebliğ yapma olanaklarının tükenmesi hallerinde başvurulabilir.
Türkiye çapında “adrese dayalı” sayımlar nedeniyle TC kimlik numaralarına dayalı adres sistemi oluşturulmuştur. Bu ortak havuz sayesinde tebligatların kolaylaşmış olacağını söyleyebilir. Vergisel tebligatların PTT kanalıyla yapılması mümkün olmakla beraber, vergi dairesi bazı tebligatları kendi memurları eli ile (yoklama, icra, tahsildar memurları eli ile) yaptırabilir.
İlan yoluyla tebliğ yöntemi başlıca şu hallerde yapılabilmektedir.
a) Vergi veya ceza muhatabının adresinin vergi dairesi tarafından hiç bilinmemesi durumunda,
 


 

b) Tebligat muhatabının bilinen adreslerinin yanlış veya değişmiş olması ve bu yüzden posta yolu ile gönderilen evrakların geri dönmesi,
c) Mükellefin ikametgah veya iş yeri adreslerinde bulunmaması ya da adreslerini değiştirmesi,
d) Mükellefin TC kimlik numarasına göre bulunduğu adreste tebligat yapılmamış olması,
e) Anonim ve Limited şirketlerde sicil tasdiknamelerinde gözüken adreslerinde yapılan tebligatların sonuçsuz kalması,
f) Kooperatiflerde veya derneklerde bunlara yapılabilecek tebligatların herhangi bir nedenle kayıtlarda yer alan adreslerdeki bilinen adreslere gönderilen evrakların geri gelmesi ve dolayısıyla tebligatların gerçekleştirilememiş olması halleri,
g) Mükelleflerin bulundukları adreslerde geçici bir nedenle ayrılmış olması (tatile çıkma veya yurtdışında bulunma vs. nedenler),
İlanın şeklinin belirlenmesinde vergi aslı ve ceza tutarlarının toplamı değil, sadece vergi aslı tutarı dikkate alınır. Vergi aslı tutarı kanunda belirtilen haddi geçerse haddi geçen miktar esas alınmak suretiyle hem vergi aslı hem de buna bağlı ceza aynı şekilde ilan edilir.
Vergi aslına bağlı olmayan cezaların ilanen tebliğinde ise ceza tutarına göre ilanın şekli belirlenir.
İlan listelerinde mükellefin adı, soyadı (unvanı), vergi kimlik numarası, adresi, tebliğ edilecek vergi ve cezanın dönemi, nevi ve miktarı yer alır.[1] VUK’nun 104. maddesinde belirtilen tutara göre ilanın şekli üç bölüme ayrılmıştır.[2] Birinci bölüm; tebliğin konusu her biri için ayrı ayrı olmak üzere vergi veya vergi cezasının 1.600 TL’den az olması halinde,
a) İlan listesi tebliği yapan vergi dairesinin ilan koymaya mahsus mahalline asılır.
b) İlan listesinin bir örneği mükellefin bilinen son adresinin bağlı olduğu muhtarlığa gönderilir.
İkinci bölüm; tebliğin konusu her biri için ayrı ayrı olmak üzere vergi veya vergi cezasının 1.600 TL ile 160.000 TL arasında olması halinde,
a) İlan listesi tebliği yapan vergi dairesinin ilan koymaya mahsus mahalline asılır.
b) Vergi dairesinin bulunduğu yerin belediye sınırları içinde çıkan ve Basın İlan Kurumunca belirlenen bir veya daha fazla gazetede yayımlanır. (yerel gazete bulunmaması halinde vergi dairesinin ilanı yeterli kabul edilir.)
c) İlan listesinin bir örneği mükellefin bilinen son adresinin bağlı olduğu muhtarlığa gönderilir.
Üçüncü bölümde ise; tebliğin konusu her biri için ayrı ayrı olmak üzere vergi veya vergi cezasının 160.000 TL’yi aşması halinde;
a) İlan listesi tebliği yapan vergi dairesinin ilan koymaya mahsus mahalline asılır.
b) Vergi dairesinin bulunduğu yerin belediye sınırları içinde çıkan ve Basın ilan Kurumunca belirlenen   bir veya daha fazla gazetede yayımlanır.
c) Türkiye genelinde yayın yapan ve Basın ilan Kurumunca belirlenen günlük gazetelerin birinde yayımlanır.
d) İlan listesinin bir örneği mükellefin bilinen son adresinin bağlı olduğu muhtarlığa gönderilir.
İlanen tebliğin sonuçları; ilan üzerine mükellefler bir aylık süre içinde vergi dairesine kendileri veya vekilleri tarafından müracaat ederse yerinde, adres bildirirlerse bildirilen adrese posta ile tebliğ yapılır.
İlan tarihinden başlayarak 1 ay içinde, vergi dairesine müracaat edilmez veya adres bildirilmezse bir ayın sonunda tebliğ yapılmış sayılır.
VUK’nun 345 sıra nolu Genel Tebliği ile ilanen tebliğin esas ve usulleri ayrıntı olarak açıklanmıştır. İlan yazıları veya listesi vergi dairesinden tebliğ yapmaya mahsus divanname denilen ilan tahtasına asılmalıdır.[3] Vergi dairesinin ilan koymaya ait yerine asılan ilanlar ilanı takip eden 15.gün ilan tarihi olarak baz alınacaktır.[4] Bu tarihten itibaren de 1 ay içinde mükellefin ilgili vergi dairesine başvurmaması veya tebligata uygun adresini bildirmemesi halinde; 1 aylık sürenin sonunda tebliğ yapılmış sayılacaktır. [5]

[1] Dnş. 4. D.nin, E:2008/2180-K:2010/4941 sayılı karar; “ihbarnameye ilişkin ilanen tebligatın usulüne uygun olarak tamamlanabilmesi için; kanun hükümlerine uygun olarak, normal ve mutad tebliğ usulleri denenerek sonuç alınamadığının kesin olarak belirlenmesi, daha sonra da ilanen tebliğ yoluna gidilmesi gerektiği” hakkında karar verilmiştir.
[2] İzmir 2. Vergi Mahkemesi tarafından verilen 23.2.2011 gün ve E:2011/101 sayılı YD kararında davacının beyan etmediği gayrimenkul sermaye iradının olduğunun tespiti üzerinde takdir komisyonuna sevk edildiği ve takdir edilen miktar üzerinden yapılan tarhiyatın posta yolu ile tebliğ edilmemesi üzerine ilanen tebliğ yoluna gidildiği; kesinleşen söz konusu kamu alacağının tahsili maksadı ile düzenlenen ödeme emrinin hukuka aykırı olduğu için yürütmesi durdurulmuştur.
[3] VUK 103. madde hükmüne göre tebligatın bilinen adreslerde yapılmaması durumunda ilan yoluyla yapılacağı, 104. maddesinde tespit edilen haddi aşmayan durumlarda ise ilanın vergi dairesinin ilan koymaya mahsus mahallinde yapılacağı ve gazetelerde yayımlanacağı, her iki halde de bir nüshasının en son ikametgahının bulunduğu muhtara göndereceği vurgulanmıştır. Konuyla ilgili İzmir 3. Vergi Mahkemesi tarafından verilen 8.4.2011 gün ve E:2010/1610-K:2011/555 sayılı kararda benzeri bir olay nedeniyle yapılan ilanen tebligat usule uygun olmadığı için mükellefçe açılan dava kabul edilmiş ve vergi dairesinin yapmış olduğu ilanen tebligat geçersiz addedilmiştir.
[4] Dnş. 4. D.nin, 21.02.1995 gün ve E:1994/3621-K:1995/816 sayılı kararda; “ilan yoluyla tebliğ mükellefiyet adresinin bilinmemesinde başvurulacak bir tebliğ şekli olup, adreste bulunmadığı usulüne göre tespit edilmeyen mükelleflere ilanen yapılacak tebliğ geçersizdir.” şeklinde karar verilmiştir.
[5] Yukarıda ilanın şekli bölümünde yapılan açıklamalar ile ilgili belli tutarın üzerindeki vergi veya ceza için ayrıca gazete ile de ilan yapılacak ancak gazete ilanı da ilan panosunda yer alacaktır.

 

 Kaynak:Av. Nazlı Gaye Alpaslan Güven -Hurses