vergi daireleri, Danıştay’da temyizen müracaat edilebilmesi için mutlak surette üst makamlardan temyiz için muvafakat yani izin almak zorundadırlar. Başka bir ifade ile, vergi mahkemesi tarafından verilen bir kararının idare aleyhine neticelenmesi halinde bu kararın Danıştay’da temyizi gerekecektir. Dolayısıyla Danıştay’da da temyiz davası açılabilmesi için idarenin yani vergi dairesinin üst makamından muvafakat alarak bu kararı ancak temyiz edebilecektir. Uygulamada vergi daireleri muvafakat almadan temyiz davası açmaları olanaksızdır. Ancak zaman zaman uygulamada muvafakat alınması kimi zaman ihmal edilmekte veya muvafakat almaksızın temyiz davası açıldığı zaman zaman görülmektedir. Vergi daireleri tarafından, temyiz dilekçelerinde; temyiz edilen kararla ilgili olarak bilgiler kısmında Maliye Bakanlığı tarafından veya Maliye Bakanlığının yetkili kıldığı mali örgüt tarafından verilen muvafakatnamenin tarih ve sayısının da zikredilmesi gerekecektir. Muvafakatname alınmadan yapılan temyiz başvurularının reddi ilgili mahkeme tarafından reddedilmektedir. Kimi zaman da duruma göre davayı kaybeden taraf bu kararı temyizde bir sonuç alınamayacağı kanaatine vardığı takdirde anılan kararı temyiz etmeyebilir.
Vergi daireleri vergi mahkemesi tarafından verilen bir kararı temyiz edebilmek için almış oldukları bu muvafakatı da temyiz dilekçelerine eklemek zorundadırlar. Temyiz dilekçesinde eklenmeyen muvafakatname dolayısıyla idarenin temyiz istemi Danıştay tarafından geri çevrilmektedir.
Öte yandan, 2577 sayılı İYUK’nun 48. maddesine göre temyiz müracaatlarında muvafakatname koşulu da bulunmaktadır. itiraz veya temyiz başvurusunda, davayı kısmen veya tamamen kaybeden taraf bulunabilir.[1] Karşı taraf ise, davayı kısmen veya tamamen kazanan taraftır. Davayı kazanan taraf, lehine olan kararın veya kararın lehine olan hüküm fıkrasının temyizen bozulmasını isteyemez.[2] Böyle bir istemde bulunmakta herhangi bir menfaati yoktur. Dolayısıyla; temyize gelen (veya itiraz başvurusunda bulunan) tarafın, kararı (veya ilgili hüküm fıkrasının) bozulmasını istemekte menfaatinin bulunması gereklidir.[3]
İtiraz ve temyiz başvurusunda, ancak, davanın tarafları bulunabilir[4]; müdahil, tek başına itiraz veya temyiz başvurusunda bulunamaz; ancak, katıldığı tarafla birlikte hareket edebilir.[5]
Temyiz ve itiraz aşamasında da, davaya taraf olma ehliyeti ve davayı takip ehliyetinin bulunması zorunludur.[6] Aksi halde, başvuru, tıpkı ilk derece davasında olduğu gibi, incelenmeksizin reddedilir. Bu bakımdan; ilk derece mahkemesindeki davanın sonuçlanmasından sonra, davayı takip ehliyetini yitiren; örneğin, hacir altına alınan ve vasi tayin edilen (gerçek kişi) davacılar adına, kanuni temsilcilerinin itiraz ya da temyiz başvurusunda bulunması gereklidir. Aynı şekilde; ilk derece mahkemesi kararının verildiği tarihten sonra, tasfiyesi sona eren ve ticaret sicilinden silinerek tüzel kişiliği sona eren şirketin, aleyhine verilen bu kararın bozulması istemiyle temyiz talebinde bulunması olanaklı değildir.[7] Tüzel kişiler adına düzenlenen itiraz veya temyiz dilekçesinde imzası bulunanların, başvuru tarihinde, tüzel kişiliği temsil yetkilerinin bulunması zorunludur. İlk derece mahkemesinin karar tarihi ile kanun yolu başvurusunda bulunan tarih arasında kanuni temsilcilerinde değişiklik olan tüzel kişi adına, başvuru dilekçesinin yeni kanuni temsilci veya temsilciler tarafından imzalanması gereklidir.[8]
213 sayılı VUK’nun kapsamına giren vergi, resim ve harçlarla benzeri mali yükümlerin ve bunların zam ve cezalarının tarh, tahakkuk ve kesme işlemlerine karşı açılan davalarda verilen kararlara karşı, aleyhine karar verilen vergi idarelerince temyiz başvurusunda bulunulabilmesi için, duruma göre, Maliye Bakanlığının veya ilgili valiliğin muvafakatının alınmış olması gereklidir. Anılan kanunun 377. maddesine göre, muvafakat vermeyen yetkili makam, vergi daireleri için, Maliye Bakanlığı veya yetkilendireceği defterdarlıklar; il özel idareleri ve belediyeleri için ise, ilgili valiliktir. Temyiz başvurusunda bulunan vergi idaresi (vergi daireleri, il özel idareler ve belediyeler) açıklanan şekilde alınan muvafakatnameyi temyiz dilekçesine eklemek zorundadır. İYUK’nun 48. maddesinin 3622 sayılı kanunla değiştirilmeden önce, muvafakatname olmadan temyiz başvurusunda bulunulması halinde, muvafakatnamenin, Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 2.7.1985 gün ve E:1985/4-K:1985/5 sayılı kararı uyarınca, temyiz istemi hakkında karar verilinceye kadar dosyaya ibrazı mümkündü. Aksi takdirde; vergi idaresinin temyiz başvurusu incelenmeksizin reddedilirdi.[9] Bugün anılan maddeye göre işlem yapılması gerekmektedir.[10]
Öte yandan, bir başka Danıştay kararında: “Bu durumda, vergi dairesi başkanlıklarının faaliyete geçirildiği 16.09.2005 tarihinden sonra açılan davalarda, 5345 sayılı kanunun 24. maddesine göre, vergi uyuşmazlıklarını takip ve yargısal işlem yapma yetkisi, vergi dairesi başkanlıklarına, bu başkanlıkların bulunmadığı yerlerde vergi dairesi müdürlüklerine ve aynı kanunun geçici 5. maddesi kapsamındaki vergi dairesi müdürlüklerine aittir. 5345 sayılı kanunda, dava takip ve yargısal işlemler yapma yetkisinin, yetkinin sahibi olduğunu açıkladığımız idari birimler tarafından alt idari birimlere devrine izin veren bir düzenleme yoktur. Kanunun Gelir İdaresi Başkanlığının merkez teşkilatını oluşturan başkan ve başkanlık yöneticilerinin astlarına yetki devrine izin veren 27. maddesini ise, taşra teşkilatını oluşturan vergi dairesi başkanlıkları ile bu başkanlıkların bulunmadığı yerlerde vergi dairesi müdürlüklerinin, bu amaçla kendilerine dayanak almaları mümkün değildir.[11]
Maliye Bakanlığı 371 sayılı VUK Genel Tebliğinde …………TL’ye kadar olan uyuşmazlıklarda Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığının temyiz izni verebileceği belirtilmiştir. Bundan daha çok uyuşmazlıklarda ise temyiz iznini Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından verilecektir. Ancak 4353 sayılı yasa ……..TL’nin üstündeki uyuşmazlıklarda temyize başvurmama yetkisini, Danıştay’ın olumlu görüşü alınarak Bakanlar Kuruluna tanınmıştır. Ne, Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı’nın ve ne de Gelir İdaresi Başkanlığı’nın ……….TL’yi geçen uyuşmazlıklarda temyiz yolunu kapatma yetkisi bulunmamaktadır. ……….TL’yi geçen uyuşmazlıklarda Gelir İdaresi Başkanlığı’nın temyize gitmemeyi gerektirecek tasarrufta bulunma yetkisi yoktur.
Öte yandan, ……….TL’ye kadar uyuşmazlıklarda, temyize gitmeme yetkisi Başhukuk Müşavirliği’nin görüşü alınarak, Maliye Bakanı tarafından kullanılabilir. Maliye Bakanın bu yetkisini bir başkasına devredebileceği biçiminde bir tespit 4353 sayılı yasada yer almamıştır. Yetki, sadece Maliye Bakanlığı’na verilmemiştir. Yetki, sadece yasada Maliye Bakanına verilmiştir. Bu nedenle, bu yetkinin Gelir İdaresi Başkanlığı veya devredebileceği alt birimler tarafından kullanılması münakaşalıdır. [12]
[1] Dnş. 7. D. nin 29.11.2005 gün ve E:2005/5272-K:2005/2960 sayılı kararı : Temyizen bozulması istenilen kararın verildiği ilk derece davasının tarafı olmayan şirketin, bu karara karşı temyiz başvurusunda bulunamayacağı hk.
[2] Candan Turgut, “Açıklamalı İdari Yargılama Usul Kanunu”, Maliye ve Hukuk Yayınları, 2. Baskı, Ekim, 2006, s.926-928
[3] Dnş. 9. D. nin 9.12.1982 gün ve E: 1982/188-K:1982/5126 sayılı kararı, Danıştay Dergisi, S.50-51, sh.386; Dnş.3.D. nin 23.12.1987 gün ve E:1987/656-K:1987/2911 sayılı kararı; Dnş. 9.D. nin 5.2.1986 gün ve E:1984/813-K:1986/364; Temyiz incelmesinin, ilk derece yargı yerinin kararıyla hukuki menfaati zedelenen tarafın başvurusu üzerine yapılacağı, lehine karar verilenin temyiz isteminin incelenemeyeceği hk.; Dnş. 6. D. nin 9.5.1988 gün ve E:1987/1606-K:1988/652, Danıştay Dergisi, S.72/73, sh.373: Kanun yollarına, ancak, hukuki yarar bulunması halinde başvurulabileceği, lehine sonuçlanan bir davada idarenin temyiz isteminde bulunamayacağı hk.; Dnş. 7. D. nin 21.9.1999 gün ve E:1998/2480-K:1999/3001; Lehe olan hüküm fıkrasının temyizinde, davacının menfaatinin bulunmadığı hk.
[4] Dnş. 7. D. nin 5.10.1999 gün ve E:1999/368-K:1999/3195 sayılı kararı; Davada taraf olmayanın, verilen kararın temyizini istemeyeceği hk.; Dnş. 5. D.nin 6.12.1988 gün ve E:1988/2122-K:1988/2856 sayılı kararı, Danıştay Dergisi, S.74-75, sh.320; Dnş. 8. D. 27.5.1991 gün ve E:1991/715-K:1991-1997, Danıştay Dergisi, S.84-85, sh.609 aynı yolda kararları.
[5] Dnş. 8. D.nin 16.9.1985 gün ve E:1985/595-K:1985/759, Danıştay Dergisi, S.60/61, sh.366; Müdahilin katıldığı tarafla birlikte hareket etmesi yasa kuralı olduğundan, tek başına yaptığı temyiz başvurusunun ehliyet yönünden reddi gerekeceği hk.; Dnş. 6. D. nin 25.4.1994 gün ve E:1993/4593-K:1994/1594, Danıştay Dergisi, S.90, sh.678: Müdahilin yanında davaya katıldığı Belediye Başkanlığının temyiz isteminde bulunmadığı anlaşıldığından, müdahilin isteminin incelenmeksizin reddi gerektiği hk.
[6] Dnş. 7. D. nin 19.11.2002 gün ve E:2000/5830-K:2002/3620: Adi ortaklık olan ve tüzel kişiliği bulunmadığı için taraf olma ehliyeti de olmayan iş ortaklığı adına temyiz başvurusunda bulunulamayacağı hk.; Dnş. 10. D. nin 26.12.2003 gün ve E:200/6026-K:2003/5391, Danıştay Kararları Dergisi, Y.2, S.5, 2004, sh.263: Medeni hakları kullanma ehliyetinin, davanın her aşamasında bulunması gerektiği hk.
[7] Dnş. 7. D. nin 2.10.2002 gün ve E:2002/2963-K:2002/3068: Tüzel kişiliği sona eren şirketin, temyiz aşamasında da temsil edilemeyeceği hk.
[8] Dnş. 7. D. nin 8.3.2004 gün ve E:2004/351-K:2004/631: İflası nedeniyle tasfiyeye giren şirketin önceki kanuni temsilcisinin, şirket adına, temyiz başvurusunda bulunmayacağı; tasfiye memurunun, başvuruda bulunması gerektiği hk.
[9] Dnş. 7. D. nin 17.6.2004 gün ve E:2004/1611-K:2004/1862: Maliye Bakanlığının temyiz başvurusunda bulunulması için muvafakatname verilmesini reddettiği anlaşıldığından, vergi dairesi müdürlüğünün temyiz isteminin incelenmeksizin reddi hk.
[10] Dnş. 7. D. nin 7.12.2005 gün ve E:2005/3407-K:2005/3166, Danıştay Dergisi, Y.36, S.112, 2006, sh.219.
[11] Dnş. 7. D. nin 21.9.2006 gün ve E:2006/2174-K:2006/2494 sayılı kararı.
[12] VUK 377. madde hükmüne göre, vergi dairesi başkanlıkları ile vergi dairelerinin Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığınca belirlenen tutarları aşan davalarda Gelir İdaresi Başkanlığının iznini almadan vergi mahkemesi kararları aleyhine dava açamayacakları belirtilmiş; Gelir İdaresi Başkanlığının bu yetkisini vergi dairesi başkanlıklarına veya defterdarlıklara devredebileceği belirtilmiştir.
Kaynak:Av. Nazlı Gaye Alpaslan Güven-HURSES