Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu
Tarih     : 15.06.2007
Esas No  : 2007/20
Karar No  : 2007/211
VUK Md. 322
ALACAKTAN VAZGEÇİLMESİ HALİNDE YAPILACAK KAYIT

1998 yılında alacak kaydedilen ve tahsil edilemeyen alacaktan, karşılıklı olarak tarafların feragati üzerine, mahkemece feragat nedeniyle davanın reddine karar verildiğinden, 2002 yılında zarar yazılmasında yasal düzenlemeye aykırılık bulunmadığı hk.
İstemin Özeti: 2002 yılı işlemleri incelenen davacı şirket adına ikmalen kurumlar vergisi, geçici vergi salınmış, fon payı hesaplanıp, vergi ziyaı cezası ve özel usulsüzlük cezası kesilmiştir.
Vergi Mahkemesi kararıyla; 1998 yılında yapılan iş nedeniyle düzenlenen ve hasılat olarak kaydedilen faturaların bir kısmının ilgili şirket tarafından kabul edilmemesi üzerine 1999 yılında bu alacak için dava açıldığı, ancak diğer firmanın da dava açması üzerine her iki davadan karşılıklı olarak feragat edildiği ve tahsil edilemeyen alacak için şüpheli alacak karşılığı ayrıldığı, davacı şirketin alacaklı olduğu şirket deprem bölgesinin mükellefi olmadığından 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun geçici 24. maddesinin uygulanması suretiyle şüpheli alacak karşılığı ayrılamayacağı, açılan davalardan karşılıklı olarak feragat edildiğinden, şüpheli halde kalan bir alacağın bulunmadığı, açılan davanın kaybedilmesi durumunda katlanılacak maddi külfetin bertaraf edilmesi karşılığında aynen tahsilinden vazgeçilen, başka bir anlatımla değerine eşit bir edim elde edilmek suretiyle tahsil edildiği ve şüpheli olmaktan çıktığı kabul edilen bir alacak bulunduğu, bu alacağın 2002 yılında kazancın tespitinde indirim konusu yapılamayacağı, davacı şirketin satıştan iadeleri ilgili hesaba kaydetmediği anlaşıldığından, kesilen özel usulsüzlük cezasının hukuka uygun bulunduğu gerekçesiyle kurumlar vergisi, geçici vergi, fon payı, özel usulsüzlük cezası ve vergi ziyaı cezasına karşı açılan davayı reddetmiştir.
 

Yükümlü şirketin temyiz istemini inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesi kararıyla; özel usulsüzlük cezasına ilişkin temyiz istemini reddetmiş, davacı şirketin 2002 yılı işlemlerinin incelenmesi sonucu düzenlenen raporda, tahsil edemediği alacak için 1999 yılında dava açtığı, ancak 2002 yılında şüpheli alacak için karşılık ayırdığı, açılan davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmesi nedeniyle 2002 yılında alacağın şüphelilik halinin devam etmediği sonucuna varıldığı, şüpheli alacak ayrılabilmesi için alacağın dava veya icra safhasında bulunmasının öngörüldüğü, 2002 yılında söz konusu alacakla ilgili dava sona erdiğinden şüpheli alacak sayılmasının mümkün olmadığı, ancak davacı şirketin 1998 yılında fatura düzenlediği, bedelini tahsil edemediği tutarı kayıtlarına intikal ettirdiği ve 2002 yılı sonunda bu alacağın tahsil edilemediğinin açık olduğu, bu alacakla ilgili olarak, borçlu şirketle davacı şirket arasında imzalanan 08.11.2002 tarihli protokolle “karşılıklı olarak açılan davalardan hiçbir bedel talep etmeksizin” feragat edilmesine karar verildiği, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 322. maddesinin 1. fıkrasında alacağın kazai bir hükme veya kanaat verici bir vesikaya göre tahsiline imkan kalmaması halinde değersiz alacak sayılacağının öngörüldüğü, imzalanan protokolün davacı şirketin alacağının tahsilinin imkansız olduğunu göstermeye yeterli belge niteliğinde olduğu, bu itibarla 1998 yılında kayıtlara intikal ettirilen hasılatın, 2002 yılı sonunda tahsil edilememesi nedeniyle zarar yazılmasında kanuna aykırılık bulunmadığından, aksi yöndeki Mahkeme kararında hukuka uygunluk görülmediği, gerekçesiyle mahkeme kararının vergi asılları ve vergi ziyaı cezasına ilişkin kısmını bozmuştur.
Bozma kararına uymayan Vergi Mahkemesi kararıyla; ilk kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca, davanın kurumlar vergisi ve fon payı ile ilgili kısmında ısrar etmiş, vergi ziyaı cezalarının ise Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı doğrultusunda bir katı aşan tutarının kaldırılmasına karar vermiştir.
Israr kararı yükümlü şirket tarafından temyiz edilmiş, 1998 yılında kurum kazancına hasılat olarak dahil edilen alacağın borçlu şirketten tahsil edilemediği, 2002 yılı kurum kazancından indirilmesinde yasaya aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.
Karar: 2002 yılı işlemleri incelenen davacı şirketin 1998 yılında üstlendiği işten dolayı düzenlediği faturaların hasılat olarak kaydedildiği, ancak bir kısmının borçlu şirket tarafından kabul edilmemesi üzerine ödeme yapılmayan kısımla ilgili olarak 1999 yılında dava açtığı, borçlu şirketin de dava açması sonucu tarafların karşılıklı olarak davalardan feragat ettiği, 19.11.2002 tarihinde davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmesi üzerine, davacı şirketin tahsil edemediği alacak için ayırdığı şüpheli alacak karşılığının gider kaydı kabul edilmediği anlaşılmakta olup, adına 2002 yılı için ikmalen salınan vergi ziyaı cezalı kurumlar vergisi ile geçici vergi üzerinden kesilen vergi ziyaı cezasına karşı açılan davanın reddi yolundaki vergi mahkemesi ısrar kararı, yükümlü şirket tarafından temyiz edilmiştir.
Vergi Usul Kanunu’nun “Alacaklarda ve Sermayede Amortisman” başlıklı İkinci Bölümünde yer alan 323. maddede; ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak koşuluyla dava ve icra safhasında bulunan alacaklar şüpheli alacak sayılmış, bu tür alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayrılabileceği, bu karşılığın hangi alacaklara ait olduğunun karşılık hesabında gösterilmesi gerektiği, şüpheli alacağın sonradan tahsil edilen kısmının, tahsil edildiği dönemin kar-zarar hesabına intikal ettirilmesi kurala bağlanmıştır.
Vergi Usul Kanunu’nun 323. maddesi, seçimini bu yolda kullanmayan ve şüpheli hale gelmiş alacağı için pasifte karşılık ayırmayan ticari ve zirai kazanç sahiplerinin bu alacağı doğrudan zarara atmalarına olanak tanımamıştır. Bu olanak, aynı Yasa’nın 322. maddesinde, tasarruf değerini yitirmiş sayılan alacaklar olan değersiz alacaklar için alınmıştır. Yasa’nın 322. maddesine göre tahsiline imkan kalmayan alacaklar tasarruf değerini yitirmiş olduklarından, kayıtlı değerleriyle zarara geçirilerek yok edilecektir.
Dava dosyasının incelenmesinden, yükümlü şirketin 1998 yılında alacak kaydettiği ancak tahsil edemediği fatura tutarları için 1999 yılında karşılık ayırmadığı, açılan davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmesi üzerine alacağın 2002 yılında şüpheli alacak olarak kaydedildiği, inceleme elemanınca alacağın şüpheli alacak ve değersiz alacak olarak nitelendirilemeyeceği kabul edilerek, şüpheli alacak kaydedilen tutar kurum kazancına ilave edilip ikmalen cezalı tarhiyat önerildiği anlaşılmaktadır.
Yukarıda yer alan hükümlere göre şüpheli alacak karşılığı ayrılabilmesi için alacağın dava veya icra safhasında bulunması öngörülmüş olup, 2002 yılında söz konusu alacakla ilgili dava sona erdiğinden, şüpheli alacak sayılmasına olanak bulunmamaktadır. Ancak, davacı; şirketin 1998 yılında fatura düzenleyip bedelini tahsil edemediği tutarı hasılat olarak kayıtlarına intikal ettirdiği ve 2002 yılı sonunda bu alacağın tahsil edilemediği de açıktır. Bu alacakla ilgili olarak davacı şirketle borçlu şirket arasında imzalanan 08.11.2002 tarihli protokolle, karşılıklı olarak açılan davalardan hiçbir bedel talep etmeksizin feragat edilmesine karar verilmiş ve Asliye 1. Ticaret Mahkemesinin kararıyla dava feragat nedeniyle reddedilmiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 322. maddesinin 1. fıkrasında alacağın kazai bir hükme veya kanaat verici bir vesikaya göre tahsiline imkan kalmaması halinde değersiz alacak sayılacağı öngörülmüş olup, imzalanan protokol davacı şirketin alacağının tahsilinin imkansız olduğunu göstermeye yeterli belge niteliğindedir. 1998 yılı kayıtlarına hasılat olarak intikal ettirilen tutarın, 2002 yılı sonunda tahsil edilememesi nedeniyle zarar yazılmasında kanuna aykırılık bulunmadığından aksi yolda verilen ısrar kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.
Bu nedenlerle, temyiz isteminin kabulüne, Vergi Mahkemesinin ısrar kararının bozulmasına, oyçokluğu ile karar verildi.