213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre mükellef, üzerine düşen vergi borcunu ödemekle yükümlü gerçek veya tüzel kişidir.VUK’a göre vergi alacağı vergi kanunlarının vergiyi bağladıkları olayın vukuu veya hukuki durumun tekemmülü ile doğacağına ve vergi alacağının mükellef bakımından vergi borcunu teşkil ettiğine hükmedilmiştir.
VUK’da vergiye tabi mükellef olabileceklerin işe başlamayı bildirmek zorunda oldukları hüküm altına alınırken yine kanunun bazı maddelerinde bazı hallerde mükelleflerin işe başlamış addolunacağı belirtilmiştir.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun bir kazancın ticari kazanç olarak nitelendirilebilmesi, bir faaliyetten kazanç sağlanması ve faaliyetin devamlılığı koşullarına bağlanmıştır.
Maddi ve şekli anlamda bir ticari organizasyonun belirgin olmadığı durumlarda kazanç doğuran işlemin çokluğu devamlılık unsurunu belirleyen en nesnel ölçü olup, bir işlemin devamlılığı, işlemin aynı vergilendirme döneminde yinelenmesi ya da önceki vergilendirme döneminde de yapılmış olmasına göre belirlenebilir.
Devamlılık unsurunun gerçekleşmesi halinde, bu işlemlerin kazanç sağlamak amacıyla yapılmadığını kanıtlama yükü vergi mükelleflerine düşer.
Mevzuat düzenlemelerine göre ticari faaliyetlere tekemmül eden ancak vergi dairesine bildirilmeyen işlemler eğer bir ihbar veya idarece yapılan yoklamalar veyahut yaygın ve yoğun denetimler neticesinde tespit edilmesi halinde bu işlemleri gerçekleştirenler hakkında idare mükellefiyet tesis edilmektedir.
İdarece mükellefiyetin tesis edilmesinde mükellefiyetin başlangıç tarihi olarak devamlılığın başladığı tarih esas alınmaktadır. Bu durumda kişi hakkında geçmişe dönük olarak mükellefiyet tesis edilmesi halinde her mükellefin vergi kanunlarınca kendisine yüklemiş olduğu yükümlülükleri yerine getirmediğinden bahisle bazı cezai müeyyidelerle baş başa kalmaktadır.
Mükellefiyet tesisinden sonra vergi dairesi elinde bulunan donelere göre geçmişte elde etme ihtimali bulunan matrahın tespiti amacıyla kişiyi takdire sevk ederken diğer taraftan mükellefiyetin başladığı tarihten itibaren mükellefiyet tespitinin yapıldığı tarihe kadar olan sürede kanunların kendisine yüklemiş olduğu sorumlulukları yerine getirmediğinden bahisle (Beyannamelerin elektronik ortamda verilmesi, Ba-Bs verilmesi gibi) VUK’nun mükerrer 355. maddesine göre özel usulsüzlük cezaları kesmektedir.

 
Kesilen özel usulsüzlük cezaları yaptırım türleri içerisinde en ağır olanıdır. Çünkü elektronik ortamda verilmeyen KDV, Muhtasar ve Gelir Vergisi beyannameleri için her dönem bazında ayrı ayrı ceza kesilmektedir.
Geriye dönük olarak kesilen cezalar içerisinde hem vergi ziyaı hem de özel usulsüzlük cezalarının birleşmesi halinde mükellefiyet tesis edilen için ağır bir yaptırım söz konusu olmakta ve bu durum yargıya intikal etmektedir.
Danıştay 4’üncü dairesi 07.02.2013 tarih ve 2012/6286 esas ve 2013/462 karar numaralı kararında gayrimenkullerle ilgili olarak tapu sicil müdürlüklerince doldurulan bilgi formlarından ve elektronik ortamda yapılan sorgulama sonuçlarından hareketle,davacının 10.05.2005 ila 19.12.2008 tarihleri arasında yapmış olduğu taşınmaz satışları nedeniyle bu döneme ilişkin ticari kazanç mükellefiyetinin açılış ve kapanışının yapılması gerektiği yolundaki 25.10.2010 tarihli yazıya istinaden davacı adına mükellefiyet tesis edilerek ilgili dönem beyannamelerini vermemesi nedeniyle dava konusu özel usulsüzlük cezalarının kesildiğinin anlaşıldığı ve mükellefin işe başladığı tespit edilen tarih esas alınarak, geçmiş dönemleri de kapsayacak şekilde mükellefiyet tesis edilmesi halinde,işe başlama tarihi ile mükellefiyetin tesis edildiği tarih arasındaki dönemlerde elektronik ortamda beyanname verilmesi hukuken ve fiilen mümkün olmadığından dava konusu özel usulsüzlük cezalarını kaldıran Mahkeme kararında hukuka aykırılık görülmediği belirtilmiştir.
Ancak karşı oyda ise belirtilen faaliyetin belirli bir ticari organizasyon dahilinde sürekli olarak ve kar amacı güderek yürüttüğü bu faaliyetin ticari faaliyet niteliğinde olduğu ve kayıt dışı olarak ticari faaliyette bulunduğu tespit edilen davacı adına geçmiş dönemlere ilişkin olarak elektronik ortamda beyanname verme yükümlülüğünün ihlali nedeniyle özel usulsüzlük cezası kesilmesinde yasaya aykırılık bulunmadığı belirtilmiştir.