Takdir Komisyonları matrah tespitinde ve çeşitli ölçütlerin belirlenmesinde önemli fonksiyona sahiptir.
Takdir Komisyonu yetkili makamlar tarafından istenen matrah ve servet takdirleri yapmakla görevli vergi idaresi ve mükellef temsilcilerinden oluşan sürekli ya da geçici komisyon olma niteliğine haizdir.
Takdir Komisyonu, idarenin üç, mükellef tarafın iki temsilcisinden teşekkül, merkezi idare teşkilatlanması dışında kalan kuruluştur.
Komisyonlar mahkeme niteliği taşımadıklarından kararları organik bakımdan yargısal işlem niteliği taşımadığı gibi, işlevsel bakımdan da uyuşmazlık ve kesin hüküm unsuru taşımazlar.
Takdir komisyonları kendiliğinden karar alamadıkları gibi bu konuda bir isteğin olması da bir gerekliliktir. Bu isteğin olması halinde de takdir sebebi bulunup bulunmadığını inceleme yetkisine haiz değillerdir. Ancak hatalı görülen muamelelerdeki ilgili vergi dairesini yazı ile uyarmakla görevlidirler.
VUK’un 75. maddesi, takdir komisyonlarına görevleri dolayısıyla inceleme yetkisi tanımıştır. Bu noktadan hareket edecek olursak, Takdir Komisyonu ve incelemeye tabi olan mükellef arasında incelemeye başlama tutanağı düzenlenmesi veya kanunun kabul ettiği diğer hallerin varlığı halinde incelemenin başladığı kabul edilmelidir. Yoksa salt Takdir Komisyonuna sevk işlemi vergi incelemesinin başlangıcı sayılamayacaktır.
Takdir Komisyonları bazı hallerde de, ekonomik delil olarak kabul edilen çevre faktörlerini veya yaşantı düzeylerini dikkate alarak karar verebilmektedir. Ancak yargı kararları bu tür takdir işlemlerini onaylamamaktadır. Bu yüzden Takdir Komisyonu kararlarının mutlak olarak ciddi bulgulara dayanması gerekmektedir.
Bu konu ile ilgili olarak da Maliye Bakanlığı’nın bir Özelgesi’nde;
“… anılan Kanun’un 75. maddesinde ise 72. maddenin birinci fıkrasına göre kurulan takdir komisyonunun 74. maddedeki görevleri dolayısıyla bu kanunda yazılı yetkisine haiz olduğu hüküm altına alınmıştır.
Ancak 75. maddede belirtilen inceleme yetkisi komisyonların 74. maddede yazılı görevleri ile sınırlandırılmış olup, bu nedenle de takdir komisyonları 135. maddede sayılan vergi incelemesine yetkililer arasında sayılmamıştır.
Bu itibarla takdir komisyonunca düzenlenen sınırlı inceleme ve kaçakçılık suçu raporuna göre işlem yapılması mümkün değildir.
Ancak mükellef şirket hakkında bir inceleme elemanı marifetiyle vergi incelemesi yaptırılabileceği tabidir.”
Mükellef, Takdir Komisyonu tespitlerine karşı doğrudan uyuşmazlık çıkaramayacak olup, ancak komisyonun tespit ettigi, matrah üzerinden vergi dairesinin tarh ettiği vergi ve cezayı dava konusu yapılabilir. Bu durumda takdir komisyonlarının işlevi uzmanlığa dayanan teknik bir düşünce ve tespitten ibaret olup, vergi tarhı işlemine ön hazırlayıcı işlemler arasında yer aldığı savunulabilir.
Vergi mahkemeleri açısından ise takdiri delil niteliğine haiz olan Takdir Komisyonu kararlarının icrai nitelikte bir idari işlem olduğu söylenmesi mümkün değildir.
Bu şekliyle Takdir Komisyonu kararları bilirkişi kararlarına benzemektedir. Ancak aralarında bazı farklılıklar bulunmaktadır.
Örneğin; bilirkişi kararları hâkimi bağlamaz,
Takdir Komisyonu kararlarında ise, vergi dairesi bağlı olup bunun üzerine ancak mahkemeye başvurulabilir.
Dava açıldığı surette de, Takdir Komisyonunca yapılan tespit üzerine tarh edilen vergiye karşı ispatlama yükü mükellefe aittir. Bu konu ile ilgili de Danıştay kararları mevcuttur.
Bununla birlikte Takdir Komisyonunun takdir yetkisi mutlak değildir. Komisyon takdir kararlarının dayanaklarını göstermek ve bunları açıklamakla mükelleftir. Zira Danıştay dayanaktan yoksun Takdir Komisyonu kararlarını da iptal etmektedir.
Takdir Komisyonlarının inceleme ve karar verme yetkisi VUK’un 135 maddesi ile aynı olmayıp sadece VUK’un 74. maddesinde yer alan görevler ile sınırlandırılmış bulunmaktadır. Yasal idare ilkesi gereği olarak Takdir Komisyonlarının kararlarının içeriğinde yer alması gereken unsurlar da VUK md. 31’de özellikle sıralanmaktadır.
Zira bu konuya ilişkin Danıştay 3. Daire Kararı’nda; “213 sayılı VUK’un 31. maddesinde öngörülen bilgiyi içermeyen takdir komisyonu kararına istinaden yapılan tarhiyatta isabet olmadığına karar vermiştir.”
Vergi Usul Kanunu’ nda Takdir Komisyonu yetkileri çeşitli maddelerce hüküm altına alınmaya çalışılmıştır.
Bunlar;
– Re’sen vergi tarhı; VUK md.30,
– Matrah takdir işlemleri; VUK md. 72-75, 87-92
– Düzeltme hükümleri; VUK md. 116-126
– Özel kanun hükümleri; Örn; KDVK md. 20
şeklinde sayılabilir.
Re’sen vergi tarhı, VUK’un 30. maddesinde; “Vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitine imkân bulunmayan hallerde takdir komisyonları tarafından takdir edilen veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca düzenlenmiş vergi incelemesi raporlarında belirtilen matrah veya matrah kısmı üzerinden vergi tarh olunması” şeklinde tanımlanmıştır.
Maddede ayrıca tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitinin mümkün olmadığı kabul edilen haller bentler halinde sayılmaktadır.
Bu tespitler,
yükümlülük denetimine yönelik olarak farklı aşamalarda, vergi dairelerince mükelleflerin tarh dosyaları üzerinden yapılan kontroller; mükellefler nezdinde veya işyerinde yapılan yoklama-kontroller;
vergi daireleri otomasyon sistemi üzerinden yapılan merkezi ve mahalli taramalar veya mükellef nezdinde yürütülen vergi incelemeleri sırasında yapılabilir.
Bu tespitlerin vergi incelemeleri aşamasında vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlar tarafından yapılması halinde, düzenlenmiş olan vergi inceleme raporlarında belirtilen matrah veya matrah kısmı üzerinden vergi dairesince vergi tarh olunabilecektir. Ancak bunun dışındaki tespitler üzerine, vergi dairesi, mükellefin ilgili dönem veya dönemlere ait vergi matrahlarının Takdir Komisyonu tarafından takdir edilmesini isteyecektir.
Takdir Komisyonunun bu konudaki görevi, VUK’un ilgili hükümleri gereği, istenilen dönem veya dönemlere ilişkin olarak matrah veya matrah farklarının takdiridir.
 

Takdir Komisyonunun yapacağı çalışma sonucunda matrah veya matrah farkı belirlenmesi durumunda vergi dairesi tarafından bu matrah veya matrah farkı üzerinden vergi tarh edilecektir.
Zira Takdir Komisyonu vergi matrahını takdir etmekle yetinir. Tarhiyatı yapmak görevi ise vergi idaresinin yetkisi çerçevesindedir. Bu amaçla komisyon takdir kararlarını imza karşılığında vergi idaresine tevdi eder.
Örneğin; re’ sen tarh edilen matrah yükümlü tarafından bildirilen matrahtan fazla değilse, re’ sen vergi tarh edilmez. Eğer ki, fazla ise sadece aradaki fark üzerinden tarh olunur.
Matrah takdir işlemlerinde, VUK ilgili maddelerde düzenlenmiş olup bununla “Yetkili makamlar tarafından istenilen matrah… takdirlerini yapmak” şeklinde takdir komisyonlarının görevleri arasında yer aldığı belirtilmiştir.
VUK’ ta düzenlenen muhtelif komisyonların çalışmalarıyla ilgili müşterek hükümlere yer verilmiş olup, bu hükümlerin takdir komisyonları için de uygulanacağı aşikârdır.
Ancak Varlık Barışı Kanununda yer alan “matrah indirimi fonu” nun yalnızca vergi incelemelerine bağlı tarhiyatlar sonucu matrah farkından indirilebileceğini belirtiliyor.
Önemli olan nokta ise, vergi tarhiyatlarının tek dayanağı vergi inceleme raporları değildir. Vergi inceleme raporları dışında Takdir Komisyonu kararları da, daha önce belirtildiği gibi re’sen tarhiyatların dayanağı olmaktadır.
Ne var ki; varlık barışına dinamizm getiren ve en önemli avantajı olan “matrah indirim fonu” nun vergi incelemelerine bağlı matrah farkından mahsup edileceği belirtildiği halde, Takdir Komisyonu kararları bu mahsubun dışında tutulmaktadır.
Aynı zamanda Takdir Komisyonlarında vergi idaresi dışındaki kişilerin de yer alması, bunlara yönelik‘özerk’ nitelendirmesini de gündeme taşıyacaktır. Bu özerkliğin ise sınırlı olduğunu söylemek mümkündür.
Bunun göstergesi ise, Takdir Komisyonları bu ölçüde bakılması durumunda, idarenin herhangi bir hiyerarşisine ve vesayet denetimine tabi olmamaktadır.
Zira komisyon kararlarının idare tarafından değiştirilmesi olanağı bulunmamaktadır. Ancak komisyon kararları idari işlem niteliğinde değildir. Mükellefler ancak vergi idaresinin komisyon kararına dayanarak yapılan tarh işlemine karşı yargı yoluna başvurulabilecektir.
Bu yüzden Takdir Komisyonlarının geniş anlamda vergi idaresinin içinde yer aldıkları konusunda tereddüde mahal yoktur. Bu yüzdendir ki; Takdir Komisyonu kararlarının takdirinde bir dayanak aranması gerektiği Danıştay kararlarına da yansımıştır.
Matrah takdiri işlemlerinin de mükellef üzerinde salt etki yaratmaması ve bunun ancak tarh işlemine konu edilerek mükellefe yansıtılması durumu gerçekleştiğinden mükellefin matrah takdir işlemine karşı gideceği hukuki imkân bulunmamaktadır.
Matrah takdiri işleminin idari bir işlem olarak kabul edilmesi durumunda bunun hukuk devleti ilkesine aykırılığının ileri sürülmesi ve yükümlünün bunu yargıya taşıyamaması durumları ortaya çıkacaktır.Zira idari işlem olarak kabulü bir takım sorunları da beraberinde getirecektir.
Yükümlünün yasal düzenleme çerçevesinde ancak matrah takdirine dayanan tarh işlemine karşı hukuki durumunda değişiklik yaptığı için yasal haklarını bu işleme karşı kullanabilmesi yer almıştır.
Düzeltme hükümlerinde ise, “Vergi Hatalarını Düzeltme ve Reddiyat” başlıklı maddelerde düzenlenmiş olup, vergi hatalarının bir grubunu oluşturan hesap hataları açıklanmış, hataların meydana çıkarılma yolları belirtilmiştir.
Özel kanun hükümlerinde ise, KDVK md. 20, teslim ve hizmet işlemlerinde matrahı, “bu işlemlerin karşılığını teşkil eden bedel” olarak tanımlamaktadır. Vergi matrahına veriye tabi işlemler için geçerli vergi oranı uygulamak suretiyle mal veya hizmeti satın alanın ödemesi gereken KDV hesaplanacaktır.
Müşteriden bu tutarlar tahsil edilmekle birlikte, vergi mükellefi tarafından herhangi bir vergilendirme döneminde bu şekilde hesaba tutulan miktarların tamamı vergi dairesine ödenmeyecektir.
Bir vergilendirme döneminde indirilmesi gündemde olan KDV toplamının mükellefin vergiye tabi işlemleri dolayısıyla hesaplanan KDV toplamından fazla olması halinde, o dönemde indirilmeyen kısım sonraki dönemlere devredilecek olup, izleyen dönemlerde indirilebilecektir. Bu indirimlerden sonra, hesaplanan KDV tutarının fazlası ödenmesi gereken KDV olarak vergi dairesine yatırılacaktır.
Ancak, vergi dairelerince vergi inceleme elemanı veya takdir komisyonları tarafından belirlenen matrah veya matrah farkları üzerinden doğrudan vergi tarh edilmesi, KDV uygulamasında her zaman doğru olmaz.
Zira vergi matrahına KDV uygulamak suretiyle hesaplanan KDV mükellefin ödemesi gereken KDV değildir. Takdir komisyonlarının ise, bu konudaki görevi belirtildiği gibi, matrah veya matrah takdiridir.
Takdir komisyonları tarh olunması gereken vergiyi hesaplamaz. Takdir komisyonları tarafından belirlenen KDV matrahı veya matrah farkları üzerine tarh olunması gereken KDV tutarlarının, indirim konusu KDV tutarları dikkate alınarak vergi dairesi tarafından hesaplanması gerekir.