I-GİRİŞ
Üçüncü kişilerin kendi iradeleri ile davanın taraflarından birisinin yanında yer almasına, davaya müdahale veya davaya katılma denilmektedir. İdari Yargılama Usulü Kanununun “davaya katılma” konusunu, ayrıca düzenlememiş olup, bu konuda, Hukuk Usulü Mahkemeleri Kanununun 53. md.hükümlerine yollamada bulunmuştur. Başkası tarafından açılmış ve devam eden bir davanın sonucundan bir hakkı veyahutta borcu etkileyecek olan kimse, duruma göre, davacı yada davalının yanında yer alma hakkına sahiptir (1).
İdari Yargılama Usulü Kanununda, davaya katılma ve davanın ihbarı, ayrıca düzenlenmiştir. Kanunun 31/1.maddesinde, birçok müessese ile ilgili olarak yapmış olduğu gibi, bu konuda da, Hukuk Usulü Mahkemeleri Kanununa yollamada bulunmuştur (2).
 
Diğer yandan, davaya katılma müessesesi, üçüncü şahısların menfaatlerinin görülmekte olan bir davada kafi derecede korunamayabileceği kanaatine dayandırılmaktadır. Halbuki, idari yargılama usulünde, kendiliğinden araştırma prensibi bahis konusu olduğu için, tarafların dışındaki kimselerin haklarının zarar görmesi ihtimalide yoktur. Hakimler, tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları ile bağlı olmadığı gibi, her türlü ve her şekilde inceleme ve araştırmayı da re’sen (kendiliğinden ) yapabilirler. Bu sebepledir ki, bu yargılama sırasında davaya katılma konusunda düzenleme yapılması da gerekmektedir (3).
 
II- DAVAYA KATILMA KOŞULLARI VE KATILMA YÖNTEMİ
 
Davanın tarafları haricindeki, üçüncü bir şahsın davaya katılabilmesi için öncelikle davaya katılacak kimsenin davanın kazanılmasında veyahutta davanın kaybedilmesinde bir menfaatinin bulunması icap etmektedir. Yine de davaya müdahil olmadan söz edilebilinmesi için halen açılmış ve görülmekte olan bir davanın derdest olması icap etmektedir. Bu durumda davaya katılan, yanında katıldığı kişinin yardımcısı durumunda olduğundan, yanında davaya katıldığı tarafın taleplerinden farklı bir talepte bulunması olanaksızdır.
 
Davaya katılma talebi ayrı bir dilekçe ile mümkündür. Katılma talebi, davanın sona ermesine kadar, herhangi bir aşamada yapılabilir. Dava neticelendikten sonra; temyiz safhasında, katılma isteminde bulunulamaz. Davaya katılan, katılma gerekçelerini de, işbu dilekçesinde ve katıldığı yeni dilekçesinde özellikle belirtmelidir.
Taraflar, katılma isteğine karşı itiraz edebilirler, mahkeme katılma koşullarının gerçekleşip, gerçekleşmediğini re’sen karara bağlar.
 
III- DAVAYA KATILMANIN SONUÇLARI
 
Üçüncü kişilerin davaya katılmış olması, davanın taraflarından birisinin, taraf olduğu anlamına gelmez. Katılan, yanında katıldığı taraftan müstakil hareket etme hakkına veya imkanına malik değildir. Kendiliğinden yasal müracaat yollarına başvuramaz. Duruşma talep edemez. Ancak, taraflarca yapılan tüm bildirimler, davaya katılana da yapılacaktır. Davaya katılan duruşmaya da davet edilir.
 
Mahkeme kararının “katılan” lehine veya aleyhine olması mümkün değildir, hüküm davanın tarafları hakkında verilmektedir. Mahkeme yargılama masrafları esas itibarı ile taraflar adına hükmedilir. Ancak katılma nedeniyle husule gelen mahkeme giderleri, katılan namına hükmedilir.
 
IV- DAVANIN İHBARI (DUYURULMASI) ÜZERİNE KATILMA
Davanın ihbarı veya duyurulması, HUMK.’na göre, ihbar görülmekte olan davanın, taraflarınca bu davada taraf olmayan üçüncü kişilere bildirilmesidir (4). Burada amaç bu davanın neticelerinden hakları ve borçları etkilenebilecek olan, üçüncü kişilerin davaya katılmalarının temin edilmesidir. 2577 sayılı İYUK. md. 31/1 hükmü uyarınca, ihbar müessesesi için, katılma ile ilgili olarak yapılabileceği gibi, HUMK. na atıflarda bulunulmuştur.

 

Diğer taraftan, İYUK. md. 31/1 fıkra hükmü 4001 sayılı yasanın 14 md. ile değişik son cümlesinde, davanın ihbarının, Danıştay, mahkeme veya hakim taraflarından kendiliğinden yapılacağı işaret edilmiştir (5).
 
Davanın idari yargı mercileri tarafından resen ihbarı da yapılabilir. Bu duruma göre, uygulama da, davanın böyle ihbarı, idari yargı merciine verilecek bir ara kararı ile yapılabilinmektedir. Ara kararında, davanın tarafları, konusu ve hukuki nedenleri hakkında da bilgiler verilir.Davaya katılmaları için de, üçüncü kişi veya kişilere de süre verilmektedir (6).
 
Yine, taraflardan birinin, üçüncü kişilerin davaya katılmalarını lüzumlu görüyor olmaları halinde, bunu temin etmek üzere, yine dava neticelenmeden, davaya bakan idari yargı yerine verebileceği bir dilekçe ile davanın bu kişi veya kişilere ihbarını isteyebilir. Veyahutta idari yargı merciini devreye sokmadan, direkt olarak üçüncü kişi veya kişilere ihbarda bulunabilir.
 
Kendisine, bir dava duyrulan kimsenin davaya katılmakla yetinmesi durumunda, katılmaya dair ilkeler geçerli olacaktır. İhbar yapılan kimsenin, katılma talebinde bulunması ve bu talebinde, mahkeme tarafından kabul edilmesi gerekmektedir.
 
Kendisine ihbar yapılan kimsenin susması, ihbar yapanın yardım talebinin red edildiği anlamına gelmektedir. İhbarı yapanın ağır kusuru veya hilesi sözkonusu olmadıkça, üçüncü kişinin davanın kazanılmaması nedeniyle, ihbar yapanı sorumlu tutması mümkün olmayacaktır.
 
Sonuç itibariyle, davanın ihbarı veya katılma müessesesi, Vergi Hukuku uygulamasında da zaman zaman başvurulabilecek müesseselerinden biridir. Örneğin, Vergi mahkemesinde devam eden bir dava hakkında, o dava ile ilgili davacının yanında, ilgili bir başka kişi de davaya katılma veya davanın ihbarı talebinde bulunabilir.


 
(1) Kızılot Şükrü, Vergi İhtilafları ve Çözüm Yolları, Yaklaşım Yay, Ankara, s.327
(2) Candan Turgut, Açıklamalı İdari Yargılama Usulü Kanunu, 2. baskı, Maliye Hukuk Yay.s.757
(3) Kızılot, age 328
(4) Candan age,757.758
(5) Candan Turgut, Kanuni Temsilcinin Vergi ve Diğer Kamu Alacaklarından Sorumluluğu, Tüze Yayıncılık, Ankara 1998, s. 209
(6) Candan Turgut, 757

 

 Kaynak:Av. Nazlı Gaye Alpaslan Güven -HURSES