Şirket yöneticilerinin en büyük sıkıntılarından birisi de şirketin vergi, sigorta primleri, harçlar gibi kamu borçlarından şahsen sorumlu olmalarıdır.
Tüzel kişilerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan kamu alacakları, kanuni temsilcilerin şahsi mal varlığından tahsil edilir.
Kanuni temsilci, anonim şirkette yönetim kurulu, limitet şirkette müdürlerdir. Dernekler ve vakıflar için de eğer iktisadi işletmeleri varsa, vergi borcu doğacaktır ve dernek ya da vakıf vergi borcunu ödeyemezse, kamu vergiyi yönetim kurulu üyeleri ile vakıf temsilcilerinden tahsil edecektir.
2008’de yapılan yasal değişiklikle kamu alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği dönemde kanuni temsilciler farklı kişiler olsa da, kamu borcundan müteselsilen sorumlu olacakları öngörüldü. Yani vergi 2010’da doğduktan sonra kanuni temsilci şirketten ayrılsa dahi, 2011’de ödenecek vergiden 2011’deki kanuni temsilci ile birlikte sorumlu olacaktı. Anayasa Mahkemesi bu kuralı 2015’te iptal etti.
Kanuni temsilcilerin şirketlerin kamu borçlarından sorumlu tutulmaları, kanuni temsilciye aşırı ve orantısız bir külfet yüklemez. Öyle diyor Anayasa Mahkemesi.
Anayasa Mahkemesi’ne göre vergi ve diğer mali ödev ve sorumluluklarını zamanında ve eksiksiz olarak yerine getiren kanuni temsilcilerin, sonradan kendilerinin görevde olmadığı ve müdahale şanslarının bulunmadığı bir dönemde gerçekleşen bir eylemden beraber sorumlu tutulmaları adalet ve hakkaniyetle bağdaşmaz.
Çok çalışıp şirkete büyük gelir sağlamış, sonradan şirketten ayrılmışsınız. Sizden sonraki yöneticiler, şirket kârının vergisini ödememiş, bundan dolayı siz de onlarla birlikte vergiden sorumlu olacaksınız. Anayasa Mahkemesi doğruyu yapıp başkasının kusurundan dolayı herkesin sorumlu olmasını kabul etmedi.
Ortaklar dikkat!
Ama şimdi daha büyük bir sorun var: Limited şirketlerin ortaklarının da vergi borçlarından sorumlu olması. Bana sık sık sorulur: “Filanca limited şirkete gireceğim, beni hukuken neler bekliyor?” Cevabım şudur: “Şirketin mali ve vergi yönünden doğru yönetildiğinden, kamu borcu olmadığından eminsen, ortak ol!” Aksi takdirde, bir bakarsın, 4 sene öncesinden yüz binlerce TL vergi borcu çıkar. Vergi dairesi de şirketteki payın % 50 ise, borcun yarısını senden ister. Sadece ortaklığının olması, sadece genel kurul toplantılarına gitmiş olman, kanuni temsilci, müdür olup olmaman da önemli değil. Al başına “vergi”yi!
Üstelik satın aldığın şirkete, vergi borcu olmadığını düşünerek yüksek fiyat vermişsin, bir de oradan zarar ettin. 6183 Sayılı Yasa’nın 35’inci maddesindeki, limited şirketin eski ve yeni ortaklarını vergi borçlarından birlikte sorumlu tutan bu kural henüz Anayasa Mahkemesi’nin önüne gitmedi. Ama vergiyi doğuran ve ödenmesi gereken dönemdeki kanuni temsilcilerin birlikte sorumlu olmalarını adalet ve hakkaniyetle bağdaştırmayan Anayasa Mahkemesi, şirkete ortak olmadan önce eski yöneticilerin ödemedikleri vergi borçlarından, bunlardan habersiz şirkete ortak olanların sorumlu olmasını da adalet ve hakkaniyete aykırı bulacaktır.
Yastık altı altın neden yastık üstüne çıkmıyor?
Hazine yastık altı altın diye tabir edilen altını ekonomiye kazandırmak için altına dayalı kira sertifikası ve altın tahvili çıkardı.
Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek yastık altı altının 2 bin 200 ton civarında ve 100 milyar dolarlık bir değerde olduğunu tahmin ettiklerini, toplanan altın miktarının ise 150 milyon TL değerinde 1 ton altın olduğunu tahmin ettiklerini söyledi.
Sadece 1 ton altın toplanabilmiş olması caydırıcı mı olmalı? Altın tahvili ve altın kira sertifikasından vaz mı geçilmeli? Bunun için çok erken. Öncelikle, altınlarını bu sermaye piyasası araçlarına yatıranların tecrübelerini görmeliyiz. Yastık altı altınını altın tahvili ve altın sertifikasına yatıranların kazançlarının ne olduğunu bizzat görmeleri ve tecrübe etmelerini beklemeliyiz. Olumlu sonuçlar kulaktan kulağa çabucak yayılır. Önemli olanın Hazine’nin değil, vatandaşın ikna olması. Vatandaşı da en iyi vatandaş ikna eder. Güler yüzlü çeyrek altınların konuşturulduğu reklamlar da belirli bir sempati yaratmıyor değil.
Bekleyelim görelim, altın sertifikası ve altın tahviline yatırım yapan 5 bin kişi nasıl bir gelir ve ekonomik avantaj elde edecek. İyi ki yastık altında tuttuğumuz altınlarımızı sermaye piyasası aracına dönüştürmüşüz, her yönden kazandık, diyecekler mi? Sonuç olumlu ve avantajlı olmalı ki altını yastık altına iten nedenler ortadan kalksın. Bunun için en az 1 yıla ihtiyaç var.
Vadeli ekonominin esas olduğu, tüketicinin kredi kartı taksidiyle harcama yaptığı sistemde tasarruf çok zor. Bazı yerlerde tasarruf oranını artırıcı düzenlemeler var ama Maliye’nin bir türlü haberi olmuyor. Nerede mi? Türk Borçlar Kanunu kira depozitosunu gelir getiren banka hesaplarına yatırılmasını zorunlu kılmış. Kiraların banka üzerinden ödenmesini zorunlu kılan Maliye, kira depozitosunun bankaya yatırılmasını zorunlu kılan Türk Borçlar Kanunu’nu görmezden gelmemeli. Kira depozitoları vadeli hesaba yatmak zorunda olduğundan, vade süresince rahatlıkla ekonomiye kazandırılabilirler.
Kaynak:Prof. Dr. Erol Ulusoy–MİLLİYET