Tasfiye  aşamasında olan veya iflas halinde olan kurumlara yapılacak tebliğlerin bunların ortaklarına veya idare meclisi üyelerine değil, tasfiye memurlarına yapılması gerekmektedir.  Ancak, tasfiye memurunun azledildiği durumlarda geçici tasfiye memuru, orda yok ise şirket ortaklarına tebliğ yapılabilir. Aynı şekilde, iflas halindeki tüzel kişilere yapılacak tebliğin iflas masasına yapılması gerekir.  İflas masası yerine ortaklara yapılacak tebliğ hukuken geçerli değildir. Gelir idaresinin 15.11.1995 tarihli bir yazısında  tasfiyeye giren  bir şirket için yapılacak  tebligatın   tasfiye memuruna yapılmasının gerektiği ifade edilmiştir.
Bu durumda,  söz konusu hükümlerin birlikte değerlendirilmesinden de anlaşılacağı üzere, tasfiye halinde bulunan şirketlerin idareye tasfiye memurları görevi olduğundan tebliğin şirketi temsile yetkili tasfiye memuruna yapılması gerekmektedir.[1]
Bilindiği üzere, VUK’nun 93. ve müteakip maddelerinde tebliğ ile ilgili usul ve esaslar açıklanmıştır.[2]
Gelir İdaresine intikal eden konulardan, mükelleflerimiz olup, ilgili mahkemelerce iflasına karar verilen tüzel kişiliklerle ilgili yapılacak tarhiyatlarda, ihbarnamelerin kimin adına düzenleneceği   ve kime tebliğ edileceği hususunda tereddüte düşüldüğü gözlenmiş olup aşağıdaki açıklamanın yapılmasına gerek duyulmuştur.
İcra İflas Kanunun 184. maddesinde; “İflas açıldığı zamanda müflisin haczi kabil bütün malları hangi yerde bulunursa bulunsun bir masa teşkil eder ve alacakların ödenmesine tahsis olunur. İflasın kapanmasına kadar müflisin uhdesine geçen mallar masaya girer…”,

  1. maddesinde; “Borçlunun iflas açıldıktan sonra masaya ait mallar üzerinde her türlü tasarrufu alacaklılara karşı hükümsüzdür…,
  1. maddesinde de; “Masanın kanuni mümessili iflas idaresidir. İdare, masanın menfaatlerini gözetmek ve tasfiyeyi yapmakla mükelleftir.”,

hükümleri yer almaktadır.
Söz konusu madde hükümlerine göre, iflas açıldığı zaman borçlunun haczi kabil bütün malları hangi yerde bulunursa bulunsun bir masa teşkil eder ve alacakların ödenmesine tahsis olunur. İflasın kapanmasına kadar müflisin uhdesine geçen mallar  masaya girer.  Bu nedenle, iflas masasına dahil mallar  üzerinde tasarrufta bulunma yetkisi borçluya değil, iflas masasına aittir. Borçlunun iflas masasına giren mal ve haklar üzerindeki, masa mevcudunu azaltıcı mahiyetteki her türlü tasarrufu, alacaklılara (iflas masasına) karşı hukuken geçersizdir.  İflas masası ise mezkur mal ve haklar üzerindeki tasarruf yetkisini, ancak kanuni temsilcisi olan iflas idaresi vasıtası ile kullanabilmektedir.
Diğer taraftan, vergilendirme süreci tarh, tebliğ, tahakkuk ve tahsil işlemlerinden oluşmaktadır. Verginin tarhı, vergi alacağının kanunlarında gösterilen matrah ve nispetler üzerinden vergi dairesi tarafından hesaplanarak bu alacağı miktar itibariyle tespit eden idari bir işlemdir. Beyannameye dayanan tarh dışındaki tarhiyatlar, vergi/ceza ihbarnamesi ile yapılmakta ve mükellefe tebliğ edilmektedir. Tarh edilen vergi ve kesilen cezalar için düzenlenen vergi/ceza ihbarnameleri, VUK’nun 93 ve müteakip maddelerindeki tebliğ ile ilgili usul ve esaslar dairesinde muhatabına tebliğ edilir. Verginin tahakkuk etmesi ve cezanın kesinleşmesi  ise vergi/ceza ihbarnamelerinin muhatabına tebliğ tarihinden itibaren 30 günlük dava açma süresinin geçmesi veya dava açılmış olan hallerde, mahkemenin kısmen veya tamamen  tasdik kararı vermesi üzerine olmaktadır. Tarhiyata karşı uzlaşma talep  edilmesi halinde ise tarh edilen vergi ve kesilen cezanın, üzerinde uzlaşılan miktarı, uzlaşma tutanağının tebliğ ile tahakkuk etmektedir. Vergi Usul Kanunu’nun 376. maddesi uyarınca ceza indirimi talebinde bulunulduğunda tarh edilen verginin aynen, cezaların  ise bu maddede yazılı miktarda ödenmesi kabul edildiğinden, vergi/ceza  ihbarnamesinin tebliğ tarihinden itibaren 30 günlük sürenin dolmasıyla vergi tahakkuk ettirilmektedir.
 

Yukarıda açıklanmış olduğu üzere, iflasına karar verilmiş olan mükellef kurum ile ilgili işlemlerin iflas idaresi vasıtasıyla  yapılması gerektiğinden, iflas masasının kanuni temsilcisi olan iflas idaresi, masanın idaresi ve tasfiyesi için gerekli bütün işlemlerde  (tarhiyata karşı dava açma, uzlaşma  veya ceza indirimi talebinde bulunma gibi  iflas eden şirketin vergisel yasal hakları kullanma, takip, akid muameleleri dahil) masayı temsil edecektir.
Usulüne uygun olarak tebligat yapılmış olsa dahi, vergi ve ceza ihbarnamesinin tebliğ tarihinden itibaren 30 günlük süre dolmadan iflasın açılması halinde şirketi temsil ve ilzama yetkili olan iflas idaresinin bu tebligattan haberi olmayacağından, iflas idaresi söz konusu tarhiyata karşı yasal haklarını kullanamayacaktır.
Bu nedenle, tüzel kişilik adına düzenlenen  ve tebliğ edilen  vergi ve ceza  ihbarnamesinin,  30 günlük süre dolmadan şirketin iflasına karar verilirse, vergi   ve ceza ihbarnamelerinin  yeniden bu defa iflas idaresine tebliğ edilmesi uygun görülmektedir.
Gelir idaresi,  uygulamada, vergi dairelerinin hatalı tebligat uygulamaları nedeniyle pek çok davaları yargı organlarında kaybetmektedirler.  Kaybedilen her dava hatalı tebligata dayalı olduğu için kaybedilen dosyanın temyiz edilmesi yerine yapılan hatalı işlemin düzeltilerek ilgililere yeniden tebliğ edilmesi daha anlamlı bir uygulama olmalıdır.


[1] Maliye Bakanlığı’nın Ordu Valiliğine yolladığı 15.11.1995 gün ve 63521 sayılı yazıları.
[2] Gelir İdaresi, İzmir Vergi dairesi  Başkanlığı’nın 21.02.2008 gün ve 2008/4 sayılı tamimleri. 
Kaynak:Av. Nazlı Gaye Alpaslan Güven -HURSES