1-Giriş:
Ticari hayatta pek çok mükellefin sahte belge ile ilgili olarak istemeden de olsa işlem yapması muhtemeldir. Piyasada emsallerine nazaran söz konusu mal ve hizmetlerin fiyatlarının daha ucuz olması, ihtiyaç sahiplerin ya da ticaretini yapan ticaret erbapların bu mal ve hizmetleri satın alarak istemeyerek de olsa sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge (naylon fatura) kullanmış olduğu görülmektedir.
Sahte belgeye konu olan mal ve hizmetlerin piyasa fiyatı emsallerine nazaran daha ucuz olmaktadır. Bu sebeple ticari hayatta rasyonel bir ticaret erbabı ucuz mal ve hizmet almak istediğinden, bu durum sahte belge kullanma olasılığını arttırmaktadır. Ayrıca ülkemizde kayıt dışı ekonominin hala önemli boyutlarda olması bu riski daha da artırmaktadır. Sahte belge kullandığı iddiasıyla karşılaşan mükellefler, çok ciddi mali ve adli yaptırımlarla karşılaşmakta ve hatta bu durum ticari faaliyetlerinin sonlanmasına kadar gidebilmektedir.
Bu çalışmamız ile naylon faturanın bilerek veya bilmeden kullanılması durumunda karşılaşılacak yaptırımlar hakkında bilgi verilmeye çalışılmış, ardından ise yargı mercilerince bu fiile karşı verilen kararlar ele alınarak mükelleflerimize yapılmaması gereken hususlar hakkında tavsiyelerde bulunulmuştur.
2-Sahte Belge Kullanılması:
Günlük hayatta çokça karşılaştığımız naylon fatura olarak adlandırılan sahte belge, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 359. maddesinde tanımlanmıştır. Bu madde hükmüne göre sahte belge; “gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belgedir.” şeklinde tanımlanmıştır.
Sahte belge kullanılması durumunda iki ihtimal söz konusudur. Bunlardan ilki, sahte belgenin kasten diğer bir ifade ile bilerek kullanılması, ikincisi ise bilmeden veya istemeden diğer bir ifade ile farkında olmadan kullanılmasıdır.
Sahte belgenin bilerek mi yoksa bilmeyerek mi kullanıldığının ortaya konulması hususunda, Vergi İdaresinin düzenlemesi ve Vergi Yargısının kararları bulunmaktadır.
Vergi İdaresince yapılan düzenleme: Katma Değer Vergisi Uygulama Genel Tebliğinin “E-Özel Esaslar” bölümünün 3.4. alt bölümünde yapılmıştır. Yapılan düzenleme aşağıdaki gibidir;
Vergi incelemesine yetkili olanlar tarafından düzenlenen ve sahte belge kullanılmasına ilişkin olan raporlarda;
-İncelenen mükellefle söz konusu belgelerin düzenleyicisi mükellef/mükellefler arasında gerçek bir teslim ve/veya hizmetin bulunup bulunmadığına, herhangi bir ödemede bulunulup bulunulmadığına, ödemenin şekli (banka, çek, senet, kasa, PTT, kredi kartı vb.) ve malın nakliyesi ile ilgili tespitlere veya sahte belge ticareti amacıyla mükellefiyet kaydı söz konusuysa düzenleyicinin mükellefiyet kaydının terkin edilip edilmediğine ilişkin hususlara yer verilmesi,
-Mükellefin söz konusu belgelerdeki mal ve/veya hizmetleri gerçekten alıp almadığının ilave çalışmalarla ( kaydi envanter, randıman, karşıt inceleme ve tespit gibi) desteklenmek suretiyle değerlendirilmesi,
-Sahte belge oldukları tespit edilmiş olan belgelerin tutar ve mahiyet bazında tetkik edilerek, bu belgelerde yer alan mal ve/veya hizmetlerin mükellefin söz konusu dönemdeki iş ve işlemlerinin niteliğine, stok durumuna, sermaye ve ödeme kapasitesine uygun olup olmadığının değerlendirilmesi,
-İnceleme dönemine ait beyanları tetkik edilmek suretiyle, mükellefin vergi ödeme gayretlerinin değerlendirilmesi, sürekli olarak devreden KDV beyanı veya iş hacimlerine uygun tutarlarda KDV ödenmemesi veyahut sektör ortalamasının altında karlılık beyanı gibi hususların ortaya konulması, gerekir.”
Bu konuda yargı kararları ile Vergi İdaresinin görüşlerinin birbirine yakın olduğunu söylemek mümkün olmaktadır.
Yargı kararlarında durum ise şöyledir:
Yargı kararları incelendiğinde, bilerek sahte fatura kullanıldığının öne sürülebilmesi için derinlemesine araştırma ve inceleme yapılması gerektiği görülmektedir. Derinlemesine araştırma ve inceleme yapılması, mükellef lehine sonuç doğuracak tüm bilgilerin araştırılarak ortaya konmasını ifade etmektedir. Diğer bir ifadeyle, mükellef lehinde sonuç doğuracak veriler araştırılmadan, bilerek sahte fatura kullandığı ileri sürülemez. Mükellef aleyhine iddia edilen hususları ispat külfeti mükellefe aittir.
Mükellef lehine sonuç doğuracak hükümler:
1) Ödemenin banka aracılığıyla veya çekle yapılıp yapılmadığıdır:
Ödeme banka aracılığıyla veya çekle yapıldıysa bilerek sahte fatura kullanıldığını iddia etmek zordur. Ancak, bu ödemelerin, ödemeyi yapan mükellefe geri verildiğinin tespit edilmesi halinde, bilerek sahte fatura kullanıldığı iddia edilebilecektir. Sonuç olarak ödemelerin nasıl yapıldığının araştırılması ve buna göre karar verilmesi icap etmektedir.
Danıştay 9. Dairesinin 15.04.2009 tarih ve E: 2008/8784, K: 2009/1974 sayılı kararında; “şirketin düzenlediği faturaların gerçek bir alım satıma dayanmadığı yolundaki rapora dayanılarak yapılan tarhiyata karşı açılan davanın, rapordaki tespitler yeterli görülerek (vergi mahkemesi tarafından) reddedildiği, ancak, bu firma ile ilgili tespitlerin alışlarına dayandırılması ve davacı tarafından ödemelerin büyük bölümünün müşteri çekleriyle veya internet üzerinden banka havalesi yoluyla yapılmış olması hususları da dikkate alındığında, davacının katma değer vergisi indiriminde kullandığı faturaların gerçek mal alışlarına ilişkin olduğunun anlaşıldığı, dolayısıyla davacıya fatura düzenleyen firma hakkındaki raporun vergilendirme açısından yeterli bulunarak tarhiyata karşı açılan davayı reddeden mahkeme kararında hukuka uyarlık görülmediği” belirtilmiştir. Danıştay 4. Dairesinin 07.11.1996 tarih ve E: 1995/4422, K: 1995/3947 sayılı kararı da bu yöndedir.
2)Sahte belge düzenlediği iddia edilen mükellefle, bu belgeleri kullanan mükellef arasındaki ticari ilişkidir.
Fatura içeriği emtia ise, bunlara ilişkin sevk ve taşıma irsaliyeleri, emtia taşınırken resmi bir kurumca taşımaya ilişkin tespit olup olmadığı, emtianın ticari faaliyeti uygunluğu gibi hallerin araştırılması gerekmektedir. Bunların varlığı, mükellef lehine donelerdir. Danıştay’a göre, bir firma hakkında sahte belge düzenleme nedeniyle rapor yazılmış olması, bu firmadan yapılan alımların sahte olduğunu göstermesi bakımından yeterli değildir. Nitekim Danıştay 4. Dairesinin 15.04.2009 tarih ve E.2008/6038, K.2009/1973 sayılı kararında; “sadece faturayı düzenleyen şirketler hakkında düzenlenen vergi inceleme raporlarına dayalı olarak, faturaların tamamının sahte olduğu görüşüne varılamayacağı” şeklinde hüküm tesis edilmiştir.
3) Sahte belge düzenleyici olduğu iddia edilen mükellef hakkında tanzim olunan raporun akıbeti araştırmaya konu edilmelidir.
Danıştay 4. Dairesinin 26.04.2007 tarih ve E.2006/1742, K.2007/1408 sayılı kararında; “sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı fatura düzenlediği iddiasıyla, hakkında vergi tekniği raporu düzenlenen şirketler hakkında ne gibi işlemler yapıldığı, haklarında, komisyon geliri elde etmekten dolayı tarhiyat yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise sonucunun ne olduğu, bu raporlarla ilgili yargı kararının bulunup bulunmadığı, sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı fatura düzenlediği iddia edilen şirketlerin mükellefiyetinin idarece terkin edilip edilmediği, edilmiş ise dava konusu yapılıp yapılmadığı, fatura düzenlenen dönemde, düzenleyen firmanın KDV beyannamesi verip vermediği, KDV tarhiyatı yapılmış ise bu konuda yargı kararının bulunup bulunmadığı, hususlarının araştırılıp ona göre karar verilmesi gerektiği” belirtilmiştir.
Temel hususlar yukarıda açıklandığı gibi olmakla birlikte, bunun yanında söz konusu alımların BA formuyla bildirilmiş olması da mükellef lehine done teşkil etmektedir.
Danıştay kararları tetkik edildiğinde, sahte olduğu iddia edilen faturanın içeriğinin tam olarak araştırılması gerektiği vurgulanmaktadır. Bu yapılmadan, bilerek sahte fatura kullanma iddiasıyla önerilen vergi tarhiyatları ve kesilen cezalar hukuka uygun bulunmamaktadır. Zira bir kişinin suçlu olduğunun öne sürülebilmesi; bunun, hiçbir ihtilafa meydan vermeyecek, net ve tereddütsüz şekilde ortaya konulmasına bağlıdır.
3- KDV ile ilgili yasal düzenlemeler
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 1. maddesinde ticari ve sınai faaliyet çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin Katma Değer Vergisine tabi olacağı, 29/1. maddesinde ise, vergi indirimi sisteminin esasları düzenlenmiştir. Kanunun vergi indirimi ile ilgili 29’uncu maddesi aşağıdaki gibidir.
“Mükellefler yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan Katma Değer Vergisinden, faaliyetlerine ilişkin olarak aşağıdaki vergileri indirebilirler;
a) Kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen Katma Değer Vergisi,
b) İthal olunan mal ve hizmetler dolayısıyla ödenen Katma Değer Vergisi,”
Vergi Usul Kanununun 3. maddesinin (B) bendinde belirtildiği üzere vergilendirmede vergiyi doğuran olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır. Bu kuralın bir gereği olarak mükelleflerin Katma Değer Vergisi Kanununun yukarıda sözü edilen 29. maddesinde hüküm altına alınan vergi indiriminden yararlanabilmeleri için mal alışları ve diğer giderleri ile ilgili belgelerin gerçek durumu yansıtması gerekmektedir. Bu nedenle gerçek bir muameleye dayanmayan sahte faturalarda yer alan katma değer vergilerinin indirim konusu yapılması mümkün değildir.
Aynı kanunun 34’üncü maddesinde; yurt içinde sağlanan veya ithal olunan mal ve hizmetlere ait Katma Değer Vergisinin, alış faturası ve benzeri vesikalar üzerinde ayrıca gösterilmek ve bu vesikalar kanuni defterlere kaydedilmek şartıyla indirilebileceği belirtilmiştir.
Kısaca özetlemek gerekirse; Katma Değer Vergisinin indirim konusu yapılabilmesi için;
1- Mükellefe, o belgenin dayanağı olan işlem çerçevesinde gerçek bir mal teslimi ve hizmet ifası yapılmış olması,
2- İndirim konusu yapılacak Katma Değer Vergisinin fatura vb. vesikalarda ayrıca gösterilmesi,
3- Söz konusu fatura ve benzeri vesikaların yasal defterlere kaydedilmesi, şarttır.
Fatura ve benzeri vesikalarda yer alan katma değer vergisinin indirim konusu yapılması için, bu üç şartın birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
Konuyla ilgili olarak Danıştay 9’uncu Dairesi 27.01.2010 tarih ve 2010/269 sayılı kararında özetle, “…sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge (fatura) kullanılması halinde üç kat vergi ziyaı cezası kesilmesi gerekmekte ise de; mal ve hizmeti gerçekten satın alan, yani bu mal ve hizmetin işletmesine girdiği ve kullanıldığı hususu açıkça belli olan ve bu nedenle gelir veya kurumlar vergisi yönünden tenkit edilmeyen kişinin, bunun karşılığında aldığı fatura veya sevk irsaliyesi gibi belgenin, bunu satan kişiye ait olup olmadığını araştırması ve bilmesi olanağının bulunmadığı durumlarda, bu tür sahte veya yanıltıcı belgeyi bilerek ve isteyerek kullanmadığı ihtimali de her zaman mevcut olabilir. Sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı olan, ancak yukarıda anlatıldığı gibi bu faturayı kasıtlı ve kötü niyetli olarak kullanmadığı anlaşılan mükellefler adına kesilecek vergi ziyaı cezasının tek kat uygulanması hak ve adalet ilkelerine daha uygun olacaktır. Nitekim yargı yerlerini bağlayıcı niteliği bulunmamakla birlikte, Maliye Bakanlığınca 18.06.2002 tarih ve 24789 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 306 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nde de, sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgenin bilerek kullanılmadığı ve bu kullanımda kasıt bulunmadığının belirlenmesi halinde, vergi denetim elemanlarınca vergi suçu raporu düzenlenmemesi ve vergi ziyaı cezasının bir kat olarak kesilmesi gerektiği açıklanmıştır.” şeklinde nihai kararını vermiştir.
Söz konusu yasal mevzuat çerçevesinde beyannamede ilgili dönemde indirim konusu yapılan KDV’lerin tamamı iptal edilerek indirilecek KDV arasından çıkarılmalıdır.
4- Örnek Uygulamalar ve Yaptırımlar:
A) Sahte belgenin bilerek kullanılması durumunda: çok ağır yaptırımlar uygulanmakta, mükellefler cezalandırılmaktadır. Böyle bir durum söz konusu olduğunda;
-KDV dahil sahte belge tutarının % 10’u oranında özel usulsüzlük cezası kesilmekte,
-Ziyaa uğrayan vergi geri istenmekte,
-Ziyaa uğratılan verginin 3 katı tutarında vergi ziyaı cezası kesilmekte,
-Sahte belge kullanma fiilini işleyen kişi hakkında üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmak üzere dava açılmaktadır.
Bunlara ek olarak bilerek sahte fatura kullanıldığının iddia edilmesi durumunda, tarh edilecek vergi ve kesilecek cezalar için tarhiyat öncesi (özel usulsüzlük cezası hariç) ve sonrası uzlaşma hakkından yararlanılamamaktadır.
Örnek 1: X şahıs firması tarafından sunulan 118.000-TL’lik akaryakıt hizmetini satın alan Y AŞ. olsun. X şahıs firması hakkında düzenlenen müfettiş raporuna istinaden hakkında sahte belge düzenleyici şerhi konulan firmadan alınan faturalar naylon fatura olarak değerlendirecektir. Y AŞ. bilerek naylon fatura kullanır ise:
Kesilecek cezalar ve uygulanacak yaptırımlar:
– Özel usulsüzlük: 118.000*%10=11.800-TL
– Ziyaa uğrayan vergi: 18.000-TL
– Ziyaa uğratılan verginin 3 katı: 18.000*3=54.000-TL
– Bilerek sahte belge kullandığı için hakkında vergi suçu raporu düzenlenerek Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulacaktır.
– Tarhiyat öncesi (özel usulsüzlük cezası hariç) ve sonrası uzlaşma talep edilemeyecektir.
B) Sahte belgenin bilmeyerek kullanıldığının iddia edilmesi durumunda ise;
-KDV dahil sahte belge tutarının % 10’u oranında özel usulsüzlük cezası kesilmekte,
-Ziyaa uğrayan vergi geri istenmekte,
-Ziyaa uğratılan verginin bir katı tutarında vergi ziyaı cezası kesilmektedir.
Ancak bu halde, tarh edilecek vergi ve kesilecek cezalar için tarhiyat öncesi ve sonrası (özel usulsüzlük cezası hariç) uzlaşma hakkından yararlanılmaktadır.
Yukarıda zikredilen her iki durumda da, sahte belge kullanan mükellef “özel esaslara tabi” mükellef olarak kara listeye alınmaktadır.
Örnek 2: X şahıs firması tarafından sunulan 100.000-TL’lik akaryakıt hizmetini satın alan Y AŞ. olsun. X şahıs firması hakkında düzenlenen müfettiş raporuna istinaden hakkında sahte belge düzenleyici şerhi konulan firmadan alınan faturalar naylon fatura olarak değerlendirecektir. Y AŞ. bilmeden naylon fatura kullanır ise:
Kesilecek cezalar ve uygulanacak yaptırımlar:
– Özel usulsüzlük: 118.000*%10=11.800-TL
– Ziyaa uğrayan vergi: 18.000-TL
– Ziyaa uğratılan verginin 1 katı: 18.000-TL
– Bilerek sahte belge kullanmadığı için Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulmayacaktır.
– Tarhiyat öncesi (özel usulsüzlük cezası hariç) ve sonrası uzlaşma talep edilebilecektir.
Muhasebe kayıtlarını gösteren bir örnek:
ÖRNEK 3: X A.Ş’nin 2016 hesap döneminde 100.000 TL tutarında naylon fatura kullandığı tespit edilmiştir. Mükellef kurum hakkında vergiler tahakkuk etmiş cezalar kesinleşmiştir. (Dava açma hakkının kullanılmadığı varsayılmıştır)
İşletmenin naylon fatura kullanımı için yaptığı kayıt şu şekildedir: (YANLIŞ KAYIT)
——————– ../../…. ———————-
153 Ticari Mallar 100.000
191 İndirilecek Katma Değer Vergisi 18.000
100 Kasa 118.000
——————– ../../…. ————————
Yapılması Gereken Kayıtlar şu şekildedir: (OLMASI GEREKEN KAYIT)
Bilerek naylon fatura kullanımı:
Geçmiş Yıl Karı=80.000 TL
Ödenecek Vergi Ve Fonlar=(20.000) Kurumlar Vergisi,(18.000)Katma Değer Vergisi
Muhasebe Kaydı:
——————– ../../…. ———————-
131 Ortaklardan Alacaklar 118.000
689 Diğer Olağandışı Gider ve Zararlar ***
(Kanunen Kabul Edilmeyen Gider)
570 Geçmiş Yıllar Karları 80.000
360 Ödenecek Vergi ve Fonlar 38.000
-(20.000) Kurumlar Vergisi
-(18.000) Katma Değer Vergisi
369 Ödenecek Diğer Yükümlülükler ***
——————– ../../…. ————————
NOT: Diğer Olağandışı Gider ve Zararlar hesabına vergi ziyaıı ve gecikme faizi hesaplanarak kaydedilecektir.
Bilmeden naylon fatura kullanımı:
Bilmeden naylon fatura kullanımıyla ilgili yapılan tespitlerde gerçekde bir malın alındığı kabul edilmektedir. Bu durumda Vergi Usül Kanunu madde 3 uyarınca malların maliyetinin indirimi kabul edilecektir. Dolayısıyla Kurumlar Vergisi yönünden sakıncalı bir durum söz konusu değildir.
Ödenecek Vergi Ve Fonlar=(18.000)Katma Değer Vergisi
Muhasebe Kaydı:
——————– ../../…. ———————-
131 Ortaklardan Alacaklar 18.000
689 Diğer Olağandışı Gider ve Zararlar ***
(Kanunen Kabul Edilmeyen Gider)
360 Ödenecek Vergi ve Fonlar 18.000
369 Ödenecek Diğer Yükümlülükler ***
——————– ../../…. ————————
Sahte belgenin bilerek mi yoksa bilmeden mi kullanıldığının tespiti hususundaki değerlendirmeyi vergi incelemesine yetkili olanlar yapmaktadır. Konuya ilişkin 306 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde düzenleme mevcut olup, adı geçen Tebliğin bir bölümü şu şekildedir;
“Gerçekte yapılan bir mal veya hizmet alımı karşılığında mal veya hizmeti sağlayan tarafından kendi belgesi yerine bir başka mükellefin belgesi verilebilmektedir. Bu gibi durumlarda iş veya hizmetin mahiyetine göre belgeyi alan tarafın bu belgenin mal veya hizmetin sağlandığı mükellefe ait olup olmadığını bilemediği durumlar söz konusu olabilmektedir. Bu gibi durumlarda sahte belgeyi kullanmış olan mükellefin, bu belgenin satın aldığı mal veya hizmeti sağlayana ait olmadığını bilip bilmemesi önem taşıyacaktır. Şayet kullanıcının belgenin sahte olduğunu bilmesi gerekiyorsa, bir başka deyimle, kasıt söz konusu ise burada 359 uncu maddede belirtilen anlamda bir sahte belge kullanımı söz konusu olacaktır. Aksi takdirde ise suçun manevi unsuru oluşmadığından durum madde kapsamında değerlendirilemeyecektir.
Bu itibarla, kaçakçılık suçunun oluşması sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgenin bilerek kullanılıp, kullanılmadığının; diğer bir anlatımla, bu kullanımda kastın bulunup bulunmadığının değerlendirilmesine ve belirlenmesine bağlı bulunmaktadır. Yapılan incelemelerde sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgelerin bilerek, isteyerek kullanılıp kullanılmadığının vergi incelemesine yetkili olanlarca değerlendirilmesi ve bu belgeleri bilerek kullandığı sonucuna varılan mükellefler için vergi suçu raporları düzenlenmesi, haklarında cumhuriyet savcılıklarına suç duyurularında bulunulması ile bu belgelerin kullanılması sonucu vergi ziyaına da sebebiyet verilmiş olması halinde 344 üncü maddenin üçüncü fıkrası uyarınca üç kat vergi ziyaı cezası kesilmesi gerekmektedir.
Ancak, sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgelerin bilerek kullanılıp kullanılmadığının araştırılmasında bu belgeleri bilmeden kullandığı sonucuna varılan mükellefler adına vergi suçu raporları düzenlenmemesi ve haklarında cumhuriyet savcılıklarına suç duyurularında bulunulmaması icap etmektedir. Ayrıca, bu belgeleri kullanmak suretiyle vergi ziyaına sebebiyet verilmiş olması halinde bu mükellefler adına 344 üncü maddenin ikinci fıkrası uyarınca vergi ziyaı cezası kesilmesi gerekmektedir.”
5-Sonuç:
Ticari hayatta pek çok mükellefin sahte belge ile ilgili olarak istemeden de olsa işlem yapmasının muhtemel olduğunu ifade etmiştik. Piyasada emsallerine nazaran söz konusu mal ve hizmet fiyatlarının daha ucuz olması, ticari hayatta rasyonel bir ticaret erbabı ucuz mal ve hizmet almak istediğinden, sahte belge kullanma olasılığı artmakta, ayrıca ülkemizde kayıt dışı ekonominin hala önemli boyutlarda olması bu riski daha da tetiklemektedir.. Sahte belge kullandığı iddiasıyla karşılaşan mükellefler, çok ciddi mali ve adli yaptırımlarla karşılaşmakta ve hatta bu durum ticari faaliyetlerinin sonlanmasına kadar gidebilmektedir. Bu sebeplerden dolayı mükelleflere tavsiyelerimiz kısaca şunlardır: zorunlu olmadıkça tanımadıkları mükelleflerden mal ve hizmet alımı yapmamaları, piyasadaki mal ve hizmetlerin fiyatlarının emsal fiyatlarına nazaran daha ucuz olan mal ve hizmet satın alırken şüpheci ve dikkatli davranmaları, fatura bedellerini mutlaka banka aracılığıyla veya çekle ödemeleri, yaptıkları alıma ilişkin lehlerine kanıt oluşturabilecek bilgi ve belgeleri saklamaları ve alımlarını BA formuyla bildirmeleri yararlarına olacaktır.
Kaynakça: – 213 sayılı Vergi Usul Kanunu
– 306 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu
– Katma Değer Vergisi Uygulama Genel Tebliği
– Danıştay 9. Dairesinin 15.04.2009 tarih ve E: 2008/8784, K: 2009/1974 sayılı kararı
– Danıştay 4. Dairesinin 07.11.1996 tarih ve E: 1995/4422, K: 1995/3947 sayılı kararı
– Danıştay 4. Dairesinin 15.04.2009 tarih ve E.2008/6038, K.2009/1973 sayılı kararı
– Danıştay 9’uncu Dairesi 27.01.2010 tarih ve 2010/269 sayılı kararı
21.11.2017
Kaynak: Ahmet Arabacı-Vergi Müfettiş Yardımcısı-www.MuhasebeTR.com