Vergi hukuku devlet, kamu hizmetini yerine getirebilmek için mali kaynaklara  ihtiyaç duyar. Mali hukuk, devletin bu mali kaynakları nasıl el­de edeceği ve kullanılacağına ilişkin kuralları içe­rir.
Mali hukuk iki altalanı içermektedir: Devle­tin gelirlerine ilişkin “gelir hukuku (vergi huku­ku)” ve devletin giderlerine ilişkin “gider huku­ku (bütçe hukuku)”. Geniş anlamda vergi huku­ku verginin yanında resim, harç ve şerefiye gibi devletin kamu gücüne dayanarak elde ettiği tüm gelirleri kapsarken dar anlamda vergi hukuku yalnız vergilere ilişkin kuralları içerir.
Dolayısıy­la vergi hukuku, devlet ile vergi mükellefleri ara­sındaki vergi ilişkisinden kaynaklanan hak ve ödevleri inceleyen hukuk alanıdır. Vergi hukuku içerisinde incelenen önemli konular; vergi yasa­larının uygulanması meselesi, devletin vergilen­dirme yetkisi ve bunun karşılığında kişilerin ver­gi ödevi vb.dir. Vergilendirme işlemleri; tarh, teb­liğ, tahakkuk ve tahsildir.
Bu işlemlerde uyulma­sı gereken süreler, vergi borcunun sona ermesi­ne ilişkin kurallar, vergi hukukunun diğer önem­li konularıdır. Ödeme, zamanaşımı, takas, terkin gibi nedenlerle vergi borcu sona ermektedir. Ver­gi uyuşmazlıkları ve çözüm yolları da vergi hu­kukunun önemli inceleme konularındandır.
Vergi hukuku kamu hukuku ve özel hukuk dallarıyla sıkı bir şekilde ilişki içerisindedir.
A-Kamu Hukuku Dalları İle İlişkisi
1-Anayasa Hukuku İle İlişkisi
Tarih içinde vergi hukukunun anayasa hukukunun öncülüğünü yaptığı kabul edilmektedir. Önemli bir anayasal belge olan 1215 tarihli Büyük Özgürlük Fermanı (Magna Carta Libetatum) ile kralın vergilendirme yetkisi soylular (feodal beyler) ve din adamları yararına sınırlandırılmıştır. Vergiler kişilerin temel hak ve özgürlüklerine getirilen bir sınırlandırma niteliğindedir.[1] 1982 Anayasa’sının vergi ödevini düzenleyen 73’üncü maddesi[2], anayasal vergileme ilkelerini ve vergilendirme yetkisinin hangi organ tarafından ve nasıl kullanacağını belirtmektedir.
2-İdare Hukuku İle İlişkisi
Vergilendirme işlemi bir idari işlemdir. Nitekim Vergi Usul Kanunu tarh işlemini “vergi alacağının kanunlarda gösterilen matrah ve nispetler üzerinden vergi dairesi tarafından hesaplanarak bu alacağı miktar itibariyle tespit eden idari muameledir.”(VUK.m.20) biçiminde tanımlamaktadır. İdari işlemler için aranan yetki, şekil, sebep, konu, amaç unsurları vergilendirme işlemleri için de geçerlidir. Vergi hukuku 3- Ceza Hukuku İle İlişkisi
Ceza hukuku, devletin emir ve yasaklar şeklinde ortaya koyarak suç saydığı fiilleri işleyenlere ya da yapılmasını emrettiği görevleri yerine getirmeyenlere uyguladığı yaptırımları düzenleyen hukuk dalıdır. Kişilerin kanuna aykırı davranması tüm alanlarda olduğu gibi vergilendirme alanında da söz konusu olmaktadır. Ceza hukukunun konusunu hem suç hem de kabahat niteliği taşıyan hukuka aykırılıklar oluşturmaktadır. Mevzuatımızda vergi kabahatlerinin cezalandırma süreci VUK’da, vergi suçlarının cezalandırma süreci ise Ceza Muhakemesi Kanunu’nda düzenlenmiştir.
4-Yargılama Hukukları ile ilişkisi
Yargılama hukuku, uyuşmazlıkların mahkemede görülmesi sırasında uyulması gereken usul ve esasları inceler. Ülkemizde idari işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi idari yargı çerçevesinde gerçekleştirilir. Vergi suçlarının yargılama süreci Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre yapılır ve burada “adli yargı” usul ve kuralları uygulanır.
5-Uluslararası Hukuk ile ilişkisi
Devletlerin kişiler üzerinde egemenliğini hissettirdiği alanların başında vergilendirme gelir. Bir egemen devletin vergi kanunlarının uygulanması, kanunların şahsiliği ya da mülkiliği ilkelerine göre belirlenmektedir. Devletlerarasında vergilendirme yetkisinin çatışması halinde sorun, ilgili devletlerin iç mevzuatı ile birlikte, uluslararası hukukun ilkelerine göre yapılan çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları yoluyla çözümlenmeye çalışılmaktadır. Uluslararası kuruluşlara üye devletlerin, vergilendirme alanında yaptıkları uyumlaştırma çalışmaları, devletlerin vergilendirme yetkisini sınırlandıran başka bir sebeptir.
B-Özel Hukuk Dalları İle İlişkisi
Vergi hukuku ile özel hukuk arasında oldukça sıkı bir ilişki vardır. Vergi borcunun ortaya çıkmasına neden olan vergiyi doğuran olay birçok durumda özel hukuk ilişkisine dayanır. Vergiyi doğuran olay vergi dairesinde değil ekonomik hayatın içinde meydana gelmektedir. Vergi hukuku özel hukuk biçimlerini, kavramlarını ilke olarak aynen kabul eder(GVK.m.4/1)[3]. Ancak belli durumlarda, vergi hukuku kendi özel düzenlemelerini getirdiği takdirde, bunlar esas tutulur. Özel hukukta borca ehil olmak için fiil ehliyetine sahip olmak gerekirken vergi yükümlüsü olabilmek için kanuni ehliyet aranmamaktadır.(VUK.m.9/I).[4] Özel hukukun geçerli kabul ettiği biçimler vergi hukuku bakımından peçeleme[5] oluşturduğu takdirde, özel hukuk biçimlerinin ve kavramlarının bir yana bırakılıp vergi hukuku açısından olayın, gerçek niteliklerinin esas tutulmasını Vergi Usul Kanunu açıkça öngörmektedir(VUK.m.3/B,1)[6].