Pişmanlık ve Islah , Beyana dayalı bir vergilemenin esas alındığı ülkemizde, bildirilen matrahın gerçeğe uygunluk derecesi en sağlıklı biçimde vergi incelemesi ile denetlenebilmektedir. İdare ayrıca, bazı vergi güvenlik önlemleri aracılığıyla da denetimini etkinleştirebilmektedir.
Yapılan denetimler sonucu, beyan dışı bırakılmış bir matrahın ya da matrah farkının saptanması durumunda, saptanan fark üzerinden ayrıca cezalı vergi alınmaktadır.
Mükelleflerin beyanname vermemeleri durumunda da, dönem matrahı idarece takdir komisyonları kanalıyla belirlenmekte ve takdir olunan matrah üzerinden cezalı vergi tarh olunmaktadır.
Her iki durumda salınan vergiler ile kesilen cezalar uyuşmazlık konusu yapılmakta idare bu vergi ve cezayı almak, mükellefler ise vermemek ya da bir süre daha geciktirmek suretiyle vermek yollarını aramakta böylelikle uyuşmazlık yıllarca sürmektedir.
Vergi Usul Kanunu’na 1950 yılından itibaren getirilen “Pişmanlık ve Islah” müessesesi ile yukarıda belirtilen nedenlerle doğabilecek uyuşmazlıkların da bazı koşullarla idari aşamada çözümlenmesi öngörülmüştür.
Böylelikle, düşük beyanda bulunanların ya da hiç beyanname vermeyenlerin, VUK’un 371. maddesinde yer alan “Pişmanlık ve Islah” hükümlerine göre beyanda bulunmaları durumunda bu fiillerinden doğan uyuşmazlıkları idari aşamada çözümlenebilmektedir.
Pişmanlık; Farsça kökenli bir sıfattır ve yapılan bir işin veya davranışın olumsuz sonuçlarını görerek duyulan üzüntüdür. Aynı zamanda, yaptığı işin veya davranışın olumsuz sonuçlarından duyulan üzüntünün etkisiyle, konusu suç olan veya olmayan eylemin ifade edilmesidir. Bir başka deyişle, sonucu üzüntü yaratan eylemin açığa vurulması veya itiraf edilmesi halidir ki, buna da pişman olma veya pişmanlık denir.

Pişmanlık ve ıslah, beyana dayalı vergilerde, mükellefe durumunu düzeltme olanağını tanımaktadır. Pişmanlığın bir “faal nedamet” (etkin pişmanlık) durumu olarak nitelendirilmesi mümkün bulunmaktadır.
Pişmanlık kurumunun amacı, mükellefleri Kanun’un sert hükümleri karşısında güç ve yardımsız bir durumda bırakmamak, belirli bir hoşgörü ile hareket ederek mükellefi idareye yaklaştırmak, vergiye karşı direnci kırmak ve vergi duygusunun yerleşmesi ve kökleşmesini sağlamaktır.
Burada mükellefin sübjektif durumu, İyi niyeti göz önünde tutulmakta, pişmanlık duymuş olması ceza uygulanmamasına etken olmaktadır