Ticari Araç Plaka Satışları Vergiye Tabi Midir? , son zamanlarda uygulamada karşılaşılan vergi ihtilaflarının birisi de, basit usule tabi vergi mükelleflerinin ticari araç plakalarının satışı nedeniyle vergi incelemelerine tabi tutulmalarıdır. Vergi müfettişleri, basit usule tabi mükelleflerin ticari plaka satışlarından elde ettikleri gelirleri değer artış kazancı olarak nitelendirmekte ve resen vergi ziyaı cezalı tarhıyatlar önermektedir.
DEĞER ARTIŞ KAZANCI NEDİR?
Değer artış kazançları, Gelir Vergisi Kanunun mükerrer 80. Maddesinde belirtilen mal ve hakların elden çıkarılmasından doğan kazançlardır. Söz konusu mal ve hakların elden çıkarılmasıyla şayet elde edilen bir kazanç var ise bunun vergilendirilmesi amaçlanmaktadır. Bu nedenle alış değeri ile satış değeri arasındaki müspet fark kazanç olarak kabul edilir ve gelir vergisine tabi tutulur.
Kanun koyucu ticari faaliyet dışında bazı mal ve hakların elden çıkarılmasını değer artış kazancı olarak gelir vergisinin konusuna dahil etmiştir. Ancak, her elden çıkarma değer artış kazancı olarak nitelendirilemez. Öncelikle, değer artış kazancının söz konusu olabilmesi için bu mal veya hakkın kanunda açıkça sayılmış olması gerekir. Ayrıca, elden çıkarılan mal veya hakkın bir bedel ödenerek elde edilmiş olması gerekir. Ticari Araç Plaka Satışları Vergiye Tabi Midir
YASAL DÜZENLEME
Bir kazancın değer artış kazancı olarak vergilendirilebilmesi için Gelir Vergisi Kanunun mükerrer 80. Maddesinde sayılması şarttır. Bu maddeye göre
“Değer artışı kazançları: Aşağıda yazılı mal ve hakların elden çıkarılmasından doğan kazançlar değer artışı kazançlarıdır.
- İvazsız olarak iktisap edilenler ile tam mükellef kurumlara ait olan ve iki yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse senetleri hariç, menkul kıymetlerin veya diğer sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar.
- 70 inci maddenin birinci fıkrasının (5) numaralı bendinde yazılı hakların (ihtira beratları hariç) elden çıkarılmasından doğan kazançlar.
- Telif haklarının ve ihtira beratlarının müellifleri, mucitleri ve bunların kanunî mirasçıları dışında kalan kimseler tarafından elden çıkarılmasından doğan kazançlar.
- Ortaklık haklarının veya hisselerinin elden çıkarılmasından doğan kazançlar.
- Faaliyeti durdurulan bir işletmenin kısmen veya tamamen elden çıkarılmasından doğan kazançlar.
- İktisap şekli ne olursa olsun (ivazsız olarak iktisap edilenler hariç) 70 inci maddenin birinci fıkrasının (1), (2), (4) ve (7) numaralı bentlerinde yazılı mal (gerçek usulde vergiye tâbi çiftçilerin ziraî istihsalde kullandıkları gayrimenkuller dahil) ve hakların, iktisap tarihinden başlayarak beş yıl içinde elden çıkarılmasından doğan kazançlar (Kooperatiflerin ortaklarına bu sıfatları dolayısıyla tahsis ettikleri gayrimenkulleri tahsis tarihinde ortak tarafından satın alınmış sayılır.).
(1) Bu maddede geçen “elden çıkarma” deyimi, yukarıda yazılı mal ve hakların satılması, bir ivaz karşılığında devir ve temliki, trampa edilmesi, takası, kamulaştırılması, devletleştirilmesi, ticaret şirketlerine sermaye olarak konulmasını ifade eder.
Bir takvim yılında elde edilen değer artışı kazancının, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılmasından sağlananlar hariç, 6.000 (12.000 TL) Yeni Türk Lirası gelir vergisinden müstesnadır.
(2) Faaliyetine devam eden ticarî bir işletmenin kısmen veya tamamen satılmasından veya ticarî işletmeye dahil amortismana tâbi iktisadî kıymetlerle birinci fıkrada yazılı hakların elden çıkarılmasından doğan kazançlar ticarî kazanç sayılır ve bunlara ticarî kazanç hakkındaki hükümler uygulanır.” hükmü yer almaktadır.
Yukarıda yer verilen maddenin 2 numaralı fıkrasında Gelir Vergisi Kanununun 70 maddesine atıfta bulunulmuştur. 70. Madde gayrimenkul sermaye iradını düzenlemektedir. 70 inci maddenin birinci fıkrasının söz konusu bentlerinde 1. Arazi, bina (Döşeli olarak kiraya verilenlerde döşeme için alınan kira bedelleri dahildir.), maden suları, menba suları, madenler, taş ocakları, kum ve çakıl istihsal yerleri, tuğla ve kiremit harmanları, tuzlalar ve bunların mütemmim cüzileri ve teferruatı; 2. Voli mahalleri ve dalyanlar; 3. Gayrimenkullerin, ayrı olarak kiraya verilen, mütemmim cüzileri ve teferruatı ile bilümum tesisatı, demirbaş eşyası ve döşemeleri; 4. Gayrimenkul olarak tescil edilen haklar; Gemi ve gemi payları (Motorlu olup olmadıklarına ve tonilatolarına bakılmaz) ile bilümum motorlu tahmil ve tahliye vasıtaları sayılmaktadır.
Gelir Vergisi Kanunun mükerrer 81. Maddesinde ise, Değer artışında safi kazanç, elden çıkarma karşılığında alınan para ve ayınlarla sağlanan ve para ile temsil edilebilen her türlü menfaatlerin tutarından, elden çıkarılan mal ve hakların maliyet bedelleri ile elden çıkarma dolayısıyla yapılan ve satıcının uhdesinde kalan giderlerin ve ödenen vergi ve harçların indirilmesi suretiyle bulunacağı hükme bağlanmıştır.
TİCARİ PLAKA SEKTÖRÜNE İLİŞKİN AÇIKLAMALAR
Ticari taşımacılık amacıyla sektörde tahditli plaka uygulaması yapılmaktadır. Buna göre, örneğin İstanbul gibi bir ilde nüfus vb. kriterler göz önüne alınarak belli sayıda araç için ticari plaka izni verilmektedir. Arzın sınırlı olması nedeniyle plaka değerlerinin her geçen gün arttığı bilinen ticari bir gerçekliktir.
VERGİ İDARESİNİN KONUYA BAKIŞI
İstanbul ve Ankara Vergi Dairesi Başkanlıkları tarafından verilen özelgelerde sonuç olarak, gerçek usulde ticari kazanç mükelleflerinin işletmenin aktifine kayıtlı ticari plaka satışından elde ettiği kazancın ticari kazanç hükümlerine göre vergilendirilmesi gerektiği, basit usule tabi mükelleflerden alınan ticari plakanın KDV’ye tabi olmayacağı gerçek usule tabi mükelleflerce yapılacak ticari plaka satışı genel hükümlere göre KDV’ye tabi olduğu belirtilmiştir.[1]
Öte yandan, vergi müfettişler basit usule tabi mükelleflerin ticari plaka satışından elde ettikleri gelirlerin GVK’nun Mük 80. Maddesinin 5 ve 6. Fıkraları kapsamında değer artış kazancı hükümlerine göre vergilendirilmesini önermektedirler ve bu yönde tarhıyatlar yapılmaktadır.
NE OLMALI?
Bilindiği gibi, Gelir vergisine tabi olan ticaret ve sanat erbabı, kazancın tespit usulü bakımından ikiye ayrılmaktadır. Bunlar 1- Basit usulde gelir vergisine tabi olanlar. 2- Gerçek usulde gelir vergisine tabi olanlar. Gelir V. K.’nun 47 ve 48 inci maddelerde yazılı şartları topluca haiz olanların ticari kazançları basit usulde tespit olunur. Basit usulde vergilendirme kapsamında bulunan mükelleflere, gerçek usulde vergilendirilen mükelleflerden farklı bir takım kolaylıklar sağlanmıştır.
Öncelikle şunun belirtilmesi gerekir ki, faaliyeti durdurulan ticari bir işletmenin elden çıkartılmasından elde edilen kazançlar değer artış kazancı olarak nitelendirileceği için bir ticari plakanın satışı nedeniyle elde edilen kazancın değer artış kazancı olarak görülmesi gerekir.
Bununla birlikte, değer artış kazancından söz edilebilmesi için elden çıkartılanın iktisap edilme şekli önemlidir. Zira ivazsız olarak iktisap edilen, örneğin miras yoluyla intikal etmiş unsurlar için değer artış kazancı söz konusu olamaz. O halde, ivazsız olarak örneğin miras yoluyla intikal eden bir ticari taksinin elden çıkarılmasında değer artış kazancından söz edilemez.
Ayrıca, eğer vergilendirme işlemine dayanak olarak GVK’nun Mük 80. Maddesinin 6. Fıkrası esas alınıyorsa, hükümde yer alan 5 yıl şartının dikkate alınması gerekir.
Yine, safi kazancın tespiti için Gelir Vergisi Kanunun mükerrer 81. Maddesinde öngörülen iktisap bedeline ilişkin endeksleme uygulamasına ve yapılan giderlerin dikkate alınmasına ayrıca ilgili dönem için uygulanması gereken istisna tutarında özen gösterilmesi gerekmektedir. Maalesef, uygulamada bu hususlarda da eksiklikler yapıldığı görülmektedir.
VERGİ YARGISININ KONUYA BAKIŞI
Genel olarak değer artış kazancı hakkında özelde ise ticari plaka satışına ilişkin Vergi Yargısı tarafından verilen iki karar aşağıda yer almaktadır:
- Daire 2014/865 E. , 2014/4085 K.
- TICARI PLAKA,
- MINIBÜS HATTI,
- GELIR VERGISI,
- VERGI ZIYAI CEZASI,
- DEĞER ARTIŞI KAZANCI
“İçtihat Metni”Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.
Özeti : Kanunda inceleme yetkisi verilen takdir komisyonunca minibüs hattı ve ticari plaka satışına ilişkin matrah takdirinde farklı minibüs hatları ile farklı dönemlere satışına ilişkin satış bilgilerinin dayanak alınmasının 213 sayılı Kanun’un 134. maddesinde belirtilen amaca aykırı olduğu hakkında.
Temyiz Eden : …
Karşı Taraf : Tınaztepe Vergi Dairesi Müdürlüğü
İstemin Özeti : Davacının minibüs hattını ve ticari plakasını 2008 yılında elden çıkarması sonucu elde ettiği ileri sürülen değer artışı kazancını eksik beyan ettiği iddiasıyla takdir komisyonunca belirlenen matrah üzerinden salınan gelir vergisi ile kesilen vergi ziyaı cezasının kaldırılması istemiyle dava açılmıştır. Denizli Vergi Mahkemesinin 28/11/2013 günlü ve E:2013/320, K:2013/980 sayılı kararıyla; şehir içi minibüs taşımacılığı faaliyetinde bulunan davacıya ait minibüs hattının 21.03.2008 tarihinde minibüs hat ve plaka devir sözleşmesi ile devretmesi üzerine yapılan ihbar sonucu temin edilen belgeler ve beyannamelerin gerçek durumu yansıtmadığı sonucuna varılarak sevkedilen takdir komisyonunca emsal minibüs hatlarının fiili satış tutarları ile 2012 yılında verilen ilanlardaki rakamlar birlikte değerlendirilip ve ayrıca Afyonkarahisar Şoförler ve Otomobilciler Odasına da emsal minibüs hatları ve satış rakamlarının rağmen bu konuda yetkilerinin olmadığının bildirilmesi üzerine belirlenen matrah farkı üzerinden dava konusu tarhiyatın yapıldığı, olayda minibüs ve hattının davacının bildirdiği satış tutarının normal ve mutad bir durum olmadığı açık olup, dosyada mevcut Afyonkarahisar minibüs hatlarına ilişkin fiili satış fiyatları ve bu konuda verilen satış ilanlarında da satış rakamlara göre davacının da aksi yönde ispatlayıcı herhangi bir bilgi ve belge de sunmadığı hususları birlikte değerlendirildiğinde dava konusu tarhiyatta hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
Tetkik Hakimi Yavuz Şen’in Düşüncesi : 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 46’ncı maddesinde, 47 ve 48’inci maddelerde yazılı şartları topluca haiz olanların ticari kazançları basit usulde tespit olunacağı, mükerrer 80’nci maddesinin birinci fıkrasının 6’ncı bendinde, iktisap şekline olursa olsun 70’nci maddenin 1’nci fıkrasının (1), (2), (4) ve (7) numaralı bentlerinde yazılı mal ve hakların, iktisap tarihinden başlayarak beş yıl içinde elden çıkarılmasından doğan kazançların değer artış kazancı olduğu, son fıkrasında, faaliyetine devam eden ticari bir işletmenin kısmen veya tamamen satılmasından veya ticari işletmeye dahil amortismana tabi iktisadi kıymetlerle birinci fıkrada yazılı hakların elden çıkarılmasından doğan kazançların ticari kazanç sayılacağı ve bunlara ticari kazanç hakkındaki hükümlerin uygulanacağı öngörülmüştür.
Bu düzenlemeler uyarınca kazancı basit usulde vergilendirilen bir mükellefin, faaliyetinin sona erdirilmesiyle ilgili olarak her türlü satıştan elde ettiği kazancın, ticari kazanç olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Davacının basit usulde ödediği gelir vergisi, onun bu faaliyetiyle ilgili olarak elde edebileceği her türlü kazancın vergisidir. 18.12.2007 tarihinde satın aldığı minibüs hattı ve ticari plakayı 21.03.2008 tarihinde satan davacının değer artışı kazancına ait gelirini eksik beyan ettiği ileri sürülerek tarhiyat yapılmışsa da; minibüs hattı ve ticari plaka satışı davacının ticari faaliyetinin sona erdirilmesine ilişkin olup, ticari faaliyetten ayrı olarak vergilendirilmesine hukuken olanak yoktur. Bu nedenle, eksik beyan edilen gelirin değer artışı kazancı olduğu ileri sürülerek yapılan tarhiyatta hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Bu nedenle, temyiz isteminin kabulüyle mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince, dava dosyası tekemmül ettiği için davacının yürütmenin durdurulması isteminin incelenmesine gerek görülmeyerek işin esası incelenip gereği görüşüldü:
Davacının minibüs hattını ve ticari plakasını 2008 yılında elden çıkarması sonucu elde ettiği ileri sürülen değer artışı kazancını eksik beyan ettiği iddiasıyla takdir komisyonunca belirlenen matrah üzerinden salınan gelir vergisi ile kesilen vergi ziyaı cezasının kaldırılması istemiyle açılan davanın reddine karar veren Vergi Mahkemesi kararı temyiz edilmiştir.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 80’nci maddesinin birinci fıkrasının 6’ncı bendinde, iktisap şekline olursa olsun 70’nci maddenin 1’nci fıkrasının (1), (2), (4) ve (7) numaralı bentlerinde yazılı mal ve hakların, iktisap tarihinden başlayarak beş yıl içinde elden çıkarılmasından doğan kazançların değer artış kazancı olduğu belirtilmiş, mükerrer 81’nci maddede ise, değer artışında safi kazancın, elde çıkarma karşılığında alınan para ve ayınlarla sağlanan ve para ile temsil edilebilen her türlü menfaatlerin tutarından, elden çıkarılan mal ve hakların maliyet bedelleri ile elden çıkarma dolayısıyla yapılan ve satıcının uhdesinde kalan giderlerin ve ödenen vergi ve harçların indirilmesi suretiyle bulunacağı öngörülmüştür.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 3’üncü maddesinin B bendinde, vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu belirtilmiş, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceği hükmüne yer verilmiştir. Aynı Kanun’un 30’uncu maddesinin birinci fıkrasında, re’sen vergi tarhı, vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitine imkan bulunmayan hallerde takdir komisyonları tarafından takdir edilen veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca düzenlenmiş vergi inceleme raporlarında belirtilen matrah veya matrah kısmı üzerinden vergi tarh olunması şeklinde tanımlanmış, ikinci fıkrasının 6 numaralı bendinde ise, tutulması zorunlu olan defterlerin veya verilen beyannamelerin gerçek durumu yansıtmadığına dair delil bulunması durumunda, vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitinin mümkün olmadığının kabul edileceği kurala bağlanmış, aynı Kanun’un 31/8’inci maddesinde de takdirin dayanağı ve takdir hakkında izahatın takdir komisyonu kararlarında yer alması gerektiği açıklanmıştır Öte yandan, aynı Kanun’un 74’üncü maddesinin a-1 bendinde, takdir komisyonlarının görevleri arasında yetkili makamlar tarafından istenilen matrah ve servet takdirlerini yapmak sayılmış, 75’inci maddenin 1’inci fıkrasında takdir komisyonunun 74’üncü maddedeki görevleri dolayısıyla bu Kanunda yazılı inceleme yetkisine haiz olduğu, 134’üncü maddesinde, vergi incelemesinden maksadın ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamak olduğu hükme bağlanmıştır.
Dosyanın incelenmesinden, şehir içi minibüs taşımacılığı faaliyetinde bulunan davacıya ait Özdilek Minibüs Hattının 21.03.2008 tarihinde 12500 TL bedel karşılığı devri sonrasında yapılan bir ihbar dilekçesi ile Afyonkarahisar ilinde ticari plaka ve araçlarını satan kişilerin düşük bedel göstererek vergi kaçırdığının ileri sürülmesi üzerine davacının beyannamelerinin gerçek durumu yansıtmadığı sonucuna varılarak düzenlenen 8.01.2013 tarihli tutanakta minibüs hatlarının 2009 yılı fiili satış tutarları noter satış sözleşmelerinde belirtilen rakamlara göre Çavuşbaş ile Karşıyaka Minibüs Hatlarının 115000 TL, 250000 TL ve 150000 TL olduğu, 2012 yılında verilen ilanlarda Termal Minibüs Hattının 650000 TL, Karşıyaka Minibüs Hattının ise 500000 TL karşılığında satışa çıkarıldığının belirlendiği, davacının Özdilek Minibüs Hattını 18.12.2007 tarihinde aldığı ve beş yıl geçmeden elden çıkardığı, elde edilen gelirin 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 80’nci maddesinin birinci fıkrasının 6’ncı bendi uyarınca değer artışı kazancı olduğu ve değer artışı kazancı yönünden matrahın belirlenmesi için takdir komisyonunca belirlenmesi gerektiğinin belirtilmesi üzerine takdire sevk edildiği, söz konusu tutanak esas alınarak takdir komisyonunca belirlenen matrah farkı üzerinden dava konusu tarhiyatın yapıldığı, Vergi Mahkemesince, olayda minibüs ve hattının davacının bildirdiği satış tutarının normal ve mutad bir durum olmadığı açık olup, dosyada mevcut Afyonkarahisar minibüs hatlarına ilişkin fiili satış fiyatları ve bu konuda verilen satış ilanlarında da satış rakamlara göre davacının da aksi yönde ispatlayıcı herhangi bir bilgi ve belge de sunmadığı hususları birlikte değerlendirildiğinde dava konusu tarhiyatta hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Ancak, davacının sahip olduğu Özdilek Minibüs Hattının satış tutarının tespitine ilişkin olarak esas alınan tutarların Çavuşbaş ve Karşıyaka Minibüs Hatlarının satışlarına ait bedeller ile Termal ve Karşıyaka Minibüs Hatlarına ait satış ilanları olduğu, ihtilaflı dönemin 2008 yılı olmasına karşılık matrahın tespitinde dikkate alınan verilerin 2009 ile 2012 yıllarına ilişkin olduğu görülmüş olup görevleri dolayısıyla inceleme yetkisine haiz olan takdir komisyonunca davacıya ait hattın ve plakanın satışında farklı minibüs hatlarının farklı dönemlerdeki satışlarına ilişkin bilgilerin takdire dayanak olarak alınmasının 213 sayılı Kanunu’n 134’üncü maddesinde öngörülen ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırma ve tespit etme amacına aykırı olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Bu bakımdan eksik incelemeye dayalı olarak yapılan dava konusu tarhiyatta ve davayı reddeden Mahkeme kararında hukuka uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüne ve Denizli Vergi Mahkemesinin 28/11/2013 günlü ve E:2013/320, K:2013/980 sayılı kararının bozulmasına, 03/06/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İstemin Özeti; Ticari taksi satışından doğan değer artış kazancını beyan etmediği ileri sürülen davacı adına 1997 yılı için salınan gelir vergisi, hesaplanan fon payı ile kesilen ağır kusur cezasının kaldırılması istemiyle dava açılmıştır. Vergi Mahkemesi; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 80. maddesinin beşinci bendinde, faaliyeti durdurulan bir işletmenin kısmen veya tamamen elden çıkarılmasından doğan kazançların değer artış kazancı olduğu, mükerrer 81. maddesinde, değer artışında safi kazancın, elden çıkarma karşılığında alınan para ve ayınlarla sağlanan ve para ile temsil edilebilen her türlü menfaatlerin tutarından, elden çıkarılan mal ve hakların maliyet bedelleri ile elden çıkarma dolayısıyla yapılan ve satıcının uhdesinde kalan giderlerin ve ödenen vergi ve harçların indirilmesi suretiyle bulunacağı, maliyet bedelinin mükelleflerce tespit edilmemesi halinde maliyet bedeli yerine; Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre, takdir komisyonlarınca tespit edilecek bedelin, kazancı bilanço veya işletme hesabı esasına göre tespit edilen işletmelerde, son bilançoda veya envanter kayıtlarında gösterilen değerin esas alınacağının belirtildiği, taksi ile yolcu taşımacılığı faaliyetinden dolayı götürü usulde vergi mükellefiyeti olan davacının sahip olduğu ticari taksiyi 30.04.1997 tarihinde sattığı halde değer artış kazancını beyan etmediğinin tespiti üzerine davalı İdarece, sözü edilen ticari taksi plakasının araç ile birlikte satın alındığı tarih ve alış bedelinin bildirilmesinin mükelleften istenildiği, mükellefin elinde aracın alışıyla ilgili resmi bir evrakın bulunmadığı yolundaki beyanı üzerine aracın maliyet bedeli ve emsal satış bedelinin tespiti amacıyla sevk edildiği takdir komisyonu tarafından, “mükellef dosyasının tetkiki ve haricen yapılan işin türü, mevki, mükellefin beyan durumu” dikkate alınarak takdir edilen dönem vergi matrahı üzerinden tarhiyatın yapıldığı, ancak mükellef tarafından maliyet bedeli bildirilmediğinden, takdir komisyonunca Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre maliyet bedeli yerine geçecek bedel takdir edilmediği ve takdirin dayanağının da gösterilmediği gerekçesiyle salınan vergi ve kesilen cezanın kaldırılmasına karar verilmiştir. Davalı İdare, yapılan işlemlerin Kanuna uygun olduğunu ileri sürerek, kararın bozulmasını istemektedir.
Karar: Ticari taksi satışından doğan değer artış kazancını beyan etmediği ileri sürülen davacı adına 1997 yılı için salınan gelir vergisi, hesaplanan fon payı ile kesilen ağır kusur cezasının kaldırılmasına karar veren Vergi Mahkemesi kararı temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık konusu dönemde yürürlükte bulunan şekliyle 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 46. maddesinde, 47 ve 48. maddelerinde yazılı şartlara topluca haiz olanların ticari ve sınai işlerden sağladıkları safi kazançlarının Maliye Bakanlığı’nca tanzim edilecek cetvellerde belirtilen iş nevilerine göre götürü olarak tespit edileceği öngörülmüş, 80. maddenin birinci fıkrasının üçüncü bendinde, 70. maddenin birinci fıkrasının 5 numaralı bendinde yazılı hakların elden çıkarılmasından doğan kazançların 500.000 lirayı aşan kısmının değer artış kazancı olduğu belirtilmiştir.
Aynı Kanun’un mükerrer 80. maddesinin son fıkrasında, faaliyetine devam eden ticari bir işletmenin kısmen veya tamamen satılmasından veya ticari işletmeye dahil amortismana tabi iktisadi kıymetlerle birinci fıkrada yazılı hakların elden çıkarılmasından doğan kazançların ticari kazanç sayılacağı ve bunlara ticari kazanç hakkındaki hükümlerin uygulanacağı ifade edilmiştir.
Bu düzenlemeler uyarınca kazancı basit usulde vergilendirilen bir mükellefin, faaliyetinin sona erdirilmesiyle ilgili olarak her türlü satıştan elde ettiği kazancın, ticari kazanç olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Davacının basit usulde ödediği gelir vergisi, onun bu faaliyetiyle ilgili olarak elde edebileceği her türlü kazancın vergisidir. 08.01.1997 tarihinde satın aldığı ticari taksiyi 30.04.1997 tarihinde satan davacının değer artışı kazancına ait gelirini beyan etmediği ileri sürülerek tarhiyat yapılmışsa da; ticari araç ve plaka satışı davacının ticari faaliyetinin sona erdirilmesine ilişkin olup, ticari faaliyetten ayrı olarak vergilendirilmesine hukuken olanak yoktur.
Bu nedenle, temyiz isteminin reddine, Vergi Mahkemesinin kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle onanmasına, oybirliğiyle karar verildi.
——————————————————————————————————-
Danıştay 4. Daire
Tarih: 07.02.2007
Esas No : 2006/1584
Karar No : 2007/256
GVK Mük. Md. 80/5
[1] İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 05/03/2012 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.17.01-KDV.1-843 sayılı özelgesi.