Yetki Süresi Biten Şirketlerde Ortaklar Dava Açabilecek Mi? ,Danıştay 4. Dairesi tarafından 27.10.2009 tarihinde verilen bir karar gereğince; “gayrifaal durumda olan şirketin, menfaatlerinin korunması açısından vergi kanunları uyarınca adına tesis edilen işlemlere karşı dava açma ehliyeti bulunmaktadır” şeklinde karar verilmiştir.
Bu karar, bu gibi olaylarda isabetli ve yerinde bir karar olma özelliğini taşımaktadır. Çünkü, uzun süre organını kaybetmiş ve imza sirküsü müddeti biten şirketlerde dava açma ehliyeti açısından uygulamada pek çok sorun yaşanmaktadır.
Limited şirketlerde veya anonim şirketlerde kimi zaman imza yetkili kimselerin imza yetki süreleri bitmektedir. Bu gibi durumlarda şirket resmi kurumlarla iş yapamaz, dava açamaz, vergi dairelerinde resmi yazışmaları takip edemez duruma düşmektedir. Bir görüşe göre, Limited şirket müdürünün imza yetkisinin bitmesi halinde bütün ortakların müdür gibi hareket edeceği ifade edilmektedir. Özellikle, yargıda dava açılması, avukatlara vekalet verilmesi, bankalarda hesap açılması, vergi dairesi nezdinde uzlaşma komisyonlarında uzlaşmaya iştirak edilmesi halinde imza yetkisi gündeme gelmektedir. Resmi kurumlara sunulamayan imza sirküleri dolayısıyla şirketin bütün resmi işleri adete sekteye uğramaktadır.
Bilindiği üzere, 2577 sayılı İYUK’nun 3. maddesi hükmü gereğince idari davaların açılması ile ilgili hükümlere yer verilmektedir. İYUK uyarınca idari yargı yerlerinde yazılılık ilkesi benimsenmektedir. İYUK’nun yine 3. maddesinde 4001 sayılı kanuna değişik şekline göre dava dilekçelerinin imzalı olması, imzasız dilekçelerin geçerli olmayacağı ve mahkemeler tarafından reddedileceği hüküm altına alınmıştır. Bu şekilde reddedilen dilekçelerin imza noksanlıkları daha sonra verilecek bir ara karar ile tamamlattırılabilir ve dava dilekçesi tazelenebilecektir.
Bu nedenle, 2577 sayılı İYUK’nun 4. maddesinde belirtilen yerlere verilen dilekçelerde dava dilekçesinin verileceği idari yargı yerinin niteliğine göre, “Danıştay Başkanlığına, Vergi Mahkemesi Başkanlığına veya İdare Mahkemesi Başkanlığına Gönderilmek Üzere Asliye Hukuk Hakimliğine ……… Konsolosluğuna” şeklinde ibarelerin bulunması gerekmektedir.
Yine aynı şekilde; örneğin, Danıştay Başkanlığına gönderilmek üzere Ankara İdare veya Vergi Mahkemesi Başkanlığına verilen dava dilekçesinin başına Ankara İdare/Vergi Mahkemesi Başkanlığı Aracılığıyla Danıştay Başkanlığına veya Danıştay Başkanlığına Gönderilmek Üzere Ankara İdare/Vergi Mahkemesi Başkanlığına şeklinde başlık atılması gerekmektedir.
Öte yandan; örneğin İstanbul İdare/Vergi Mahkemesine gönderilmek üzere İzmir İdare veya vergi mahkemesine verilen dilekçenin başlığının ise İstanbul İdare/Vergi Mahkemesi Başkanlığına Gönderilmek Üzere İzmir İdare/Vergi Mahkemesi Başkanlığına şeklinde olması gerekmektedir.[1]
Gerek dava açmada ve gerekse itiraz veya temyiz durumlarında mutlak surette dava açmaya, dilekçeleri imzalamaya yetkili bulunulması gereklidir. Bu nedenle, uygulamada çeşitli nedenlerle davacı veya temyiz edenlerin imza yetkilerinin süreleri bitmiş veya taraflardan birinin vefatı nedeniyle özellikle de şirketlerde imza sirkülerinin geçersiz olması hallerinde ortada ciddi bir sorun bulunmaktadır. Örneğin, dava açıldığı tarihte bir limited şirketin müdürüne verilen yetkinin süresinin bitmesine 1 yıl kalmışsa kararın da çıktığı tarihte şirket sirkülerinin süresinin bitmiş olduğunu varsayalım. Bu gibi durumlarda, iki şey yapılabilir.
1-İmza sirküleri yeniden münasıp bir süre yenilenebilir.
2- Sirküler yeniden çıkartılabilir veya şirketin ortakları bir araya gelerek temyiz dilekçesini hazırlayıp, müştereken imzalayıp ortak sıfatıyla temyiz talebinde bulunabilirler.[2]
Ticaret şirketlerinin tasfiyelerini müteakip ticaret sicilinden silinmeleri ile tüzel kişilikleri sona ermiş olacağından, temyiz dahil, yargılamanın hiçbir aşamasında taraf olma ehliyetleri bulunmamaktadır.[3]
Vekilin vekaletname ibrazı şart olduğundan, vekaletname ibraz etmeyen vekilin dava açması ve dava ile ilgili işlemlerde bulunması mümkün değildir. İlgili mahkeme işin esası hakkında karar vermeden yukarıdaki keyfiyeti dikkate almalıdır.
Uygulamada kimi vergi mahkemesi kararlarının tek hakimle verdiği kararlar temyiz edilmesi esnasında bu temyiz dileklerinin bölge idare mahkemesine ortakların müşterek imzalı dilekçeleri ile bölge idare mahkemesine sunulması mümkündür.[4]
İYUK’nun 15/4. maddesine göre, kural olarak idari yargı mercilerince yapılan ilk inceleme sonunda dava dilekçelerinin İYUK md. 14/3 fıkrasında yazılı açılardan hukuka aykırılığın tespiti halinde verilecek kararlara karşı, kanun yolları müracaatında bulunabileceğini kabul etmiştir. Ancak, fıkra hükmüne göre bu kararlara karşı yasa yolları müracaatında bulunması mümkün değildir.
Buna göre;
İdari Yargı’nın görevli olduğu konularda, davanın görevsizlik nedeniyle reddine ve dava dosyasının görevli idari yargı yerine gönderilmesine dair kararlar.[5]
İdari Yargı’nın görevli olduğu konularda, davanın yetkisizlik nedeniyle reddine ve dava dosyasının yetkili idari mahkemeye gönderilmesine dair kararlar.[6]
Davanın hasım gösterilmeden veya yanlış hasım gösterilerek açılması sebebiyle, dava dilekçesinin, tespit olunacak, gerçek hasma tebliğine dair kararlar.
Dilekçenin 3. maddeye aykırılık nedeniyle, reddine dair kararlar.[7]
Davanın ehliyetli şahsın avukat olmayan vekili tarafından açılmış olması nedeniyle, dava dilekçesinin, 30 gün içinde bizzat veya avukat vasıtasıyla dava açılmak üzere, reddine dair kararlar.
Bu kararlara karşı, doğrudan temyiz veya itiraz müracaatında bulunulması,
kararın düzeltilmesinin talep edilmesi mümkün bulunmamaktadır. Bunun nedeni, görevsizlik ve yetkisizlik hallerinde, davanın görevli ve yetkili mahkemede devam edecek olması; dilekçenin reddi yolundaki kararlar nedeniyle, davanın tazelenmesine olanak bulunması; hasmın düzeltilmesinin ise, yargılamayı çabuklaştırması açısından dava açanın lehinde olmasıdır.
Netice olarak, Danıştay 3. Dairesi tarafından verilen bir kararda, davacı limited şirketin açmış olduğu temyiz dilekçesinde şirketi temsile yetkili kişilerinde imza sirkülerindeki sürenin dolduğu ve bu nedenle, şirket müdürünün temyiz davası açmasına tek başına yetkili olmadığına karar verilmiştir. Aynı kararda şirket ortaklarını birlikte yeniden temyiz dilekçesini ortaklaşa imzalayarak, 2577 sayılı İYUK’nun 20. maddesine göre tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde yeniden bu eksiklikleri tamamlayarak temyiz talebinde bulunabileceklerine karar verilmiştir.[8] Böylece iki ortağın aynı dilekçeyi müştereken imzalayarak temyiz talebinde bulunabileceklerine karar verilmiştir.
Öte yandan, Danıştay 4. Dairesi tarafından verilen 27/10/2009 gün ve E:2009/6044-K:2009/5180 sayılı kararda da belirtildiği üzere; “… bu nedenle, gayrifaal durumda olan şirketin menfaatlerinin korunması açısından vergi kanunları uyarınca adına tesis edilen işlemlere karşı dava açma ehliyetine sahip olduğunun kabulü ile işin esasının incelenmesi gerekirken davayı ehliyet yönünden reddeden mahkeme kararında hukuka uyarlılık görülmemiştir.” şeklinde karar verilmiştir.[9]
————————————[1] TOMUL Ahmet ve arkadaşları, “Vergi ve Diğer İdari Davalarda Dilekçe Ret Sebepleri”, Yaklaşım Yayıncılık 2005, s.22-23[2] İYUK md. 3[3] Dnş. 7. D. nin, E:2000/7111-K:2003/23 sayılı kararlarında; dava açma ehliyetini haiz olan mükellef şirketin avukat vasıtasıyla dava açılabilmesi için avukat olan şahsın aynı zamanda şirketi temsile yetkili olması gerektiği yönünde kararlar vermiştir.[4] MK, md. 8-9 ve Dnş. 3. D.nin 13/04/2005 gün ve E:2005/784 sayılı kararları.[5] Dnş. 7. D. nin, 30/04/2001 gün ve E:2001/1786-K:2001/1422 sayılı kararları.[6] Dnş. 5. D. nin, 23/03/1989 gün ve E:1989/494-K:1989/506, Dnş. 7. D. nin, 09/02/2004 gün ve E:2004/231-K:2004/256 sayılı kararları.[7] Dnş. 3. D. nin, 11/05/1994 gün ve E:1994/1325-K:1994/1566 sayılı kararı: Temyizi olanaklı bulunmayan dilekçenin reddine dair karar karşı yapılan başvurunun, incelenmeksizin reddi gerektiği hk.[8] İzmir 1. Vergi Mahkemesinin 02/12/2004 gün ve E:2004/658-K:2004/1050 sayılı kararının bozulması talebi ile açılan davada Danıştay 3. Dairesi E:2005/784 sayılı kararı ile dilekçenin iki ortak tarafından imzalanarak temyiz edilmesine karar verilmiştir.[9] Dnş. 4. D.nin, 27/10/2009 gün ve E:2009/6044-K:2009/5180 sayılı kararı için bkz. Lebib Yalkın Mevzuat Dergisi, Eylül 2011, Sayı:93, s.303-305. bu karardan da anlaşılacağı üzere, Limited şirketin 1994 ila 1999 yılları arasında faaliyetleri olmadığı için bu şirkete yapılan cezalı tarhiyat hakkında şirketin imza süresi bitmiştir. Ancak şirketin ortakları tarafından açılan dava İstanbul 8. Vergi Mahkemesi tarafından reddedilmiştir. Daha sonra, konu Danıştay 4. Dairesine intikal ettirilmiştir. Danıştay 4. Dairesi ise, bu şekilde açılan davayı kabul etmiş ve yerel vergi mahkemesi kararını bozmuştur.
Kaynak:Av. Nazlı Gaye Alpaslan Güven -HURSES