Bilindiği gibi, Tarhiyat sonrası uzlaşmalarda üzerinde tartışılan konulardan biri de; uzlaşma tutanağının mükellefe tebliğ edilip/edilmeyeceği ile ilgili hususlardır. 213 sayılı VUK’nun uzlaşmayı düzenleyen ek 7.maddesi hükmü gereğince, süresi içerisinde uzlaşma talep ederek uzlaşma talebinde bulunan mükellefe bir uzlaşma günü verilmektedir. Uzlaşma günü ile davetiyenin tebliğ tarihi arasında en az (10) gün bulunması zorunludur.
Mükellef veya ceza muhatabı aynı anda hem uzlaşma ve hem de vergi mahkemesinde dava açmış bulunabilir. Bu gibi durumlarda vergi mahkemeleri uzlaşma komisyonun kararlarının neticelerini beklemek zorundadır. Vergi mahkemeleri, uzlaşma komisyonu kararlarının sonuçlarını beklemek durumundadır(1). Uzlaşma işleminin neticeye bağlanmasından evvel vergi mahkemelerince dosya karara bağlanmamaktadır.
Diğer taraftan, uzlaşmanın vaki olmaması durumunda mükellef veya ceza muhatabı; tarh edilen vergi ve kesilen cezaya karşı, uzlaşmanın vaki olmadığına dair tutanağın kendisine tebliğinden itibaren genel hükümler kapsamında ve yetkili vergi mahkemesine dava açabilir. Bu gibi durumlarda dava açma süresi kısalmış veya bitmiş veya 15 günden daha az bir süre kalmış olabilir. Bu takdirde dava açma süresi tutanağın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün olarak uzamaktadır.
Uzlaşmanın gerçekleşmemesi yani vaki olmaması durumunda ise, yukarıdaki 2.fıkra uyarınca durdurulmuş olan davanın görülmesine, keyfiyetin vergi dairesince işarı üzerine vergi mahkemesinde devam olunur(2).
Uzlaşmanın vaki olması durumunda, mükellef veya vergi sorumlusu üzerinde mutabık kaldığı vergi ve ceza için genellikle dava açma hakkını kaybeder. Genellikle diyoruz çünkü, üzerinde uzlaşılan vergi ve cezalarda artık dava açma olanağı bulunmamaktadır. Bu kuralın tek istisnası, vergi hatasının bulunması durumunda üzerinde uzlaşma sağlanmış olsa bile, dava açma yolu gözükebilecektir(3).
Danıştay 3. Dairesi tarafından verilen bir kararda: “Dava açma süresinin başlaması için uzlaşma komisyonu toplantısında tutanağın imzalanması yeterli olmayıp bu tutanağın ayrıca mükellefe tebliğ edilmesi gerekmektedir. Vergi mahkemesince uzlaşma komisyonu tutanağının mükellefe tebliğ edildiği tarih araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken tutanağın imzalandığı tarih dikkate alınarak davanın süre aşımı yönünden reddedilmesi yolundaki kararda hukuka uygunluk görülmemiştir” şeklinde karar verilmiştir(4).
Diğer taraftan, yine uzlaşma ile ilgili olarak mükellefin uzlaşma talebinin müzakereye
sokulmadan ve incelenmeden reddi durumunda ise, uzlaşmanın temin edilmemesi veya
uzlaşmanın vaki olmaması halinden farklı olduğu, bu durumda VUK’nun Ek-7. maddesine
göre, ek 15 günlük süresinin işlemeyeceği y.nünde g.rüşler de mevcuttur. Bu g.rüşe göre
örneğin, VUK’nun 343/3 maddesine göre kesilen vergi ziyaı cezası uzlaşma kapsamında
olmamasına rağmen, bu ceza için uzlaşma istenmesi, buna karşılık bu talebin konunun
esasına girilmeden uzlaşma komisyonunca reddedilmesi halinde; uzlaşmanın vaki
olmadığından veya temin edilemediğinden bahsedilemeyeceğinden, bu durumda ek 15
günlük dava açma süresi söz konusu değildir.
Konuya ilişkin Danıştay’ın bu hallerde de dava açma için mükellefe 15 günlük süre verilmesi
gerektiği y.nünde kararları yanında farklı yönde verilmiş kararları da mevcuttur.
Danıştay 11. Dairesi tarafından verilen bir kararda ise; “uzlaşmanın vaki olmaması ve
mükellefe 15 günlük ek dava açma süresinin verilmesi halinde VUK 376. maddesine göre
indirimden yararlanılması mümkün değildir (5).
Diğer taraftan, yine Danıştay 9.dairesi tarafından verilen bir başka kararda ise;
“Uzlaşma başvurusu sonucu uzlaşmaya varılmışken, bu uzlaşmanın gereklerini derhal yerine
getirmekle yükümlü bulunan vergi dairesi müdürlüğünce uzlaşma talebi geçersiz sayılarak,
üzerinde uzlaşılan kısımlarda yeniden cezalı tarhiyata gidilmesinde isabet
bulunmadığı”şeklinde karar verilmiştir(6).
Sonuç olarak, tarhiyat sonrası uzlaşmalarda uzlaşmaya varılmaması halinde bu konuyla ilgili
düzenlenen tutanak mükellefin varlığı halinde kendisine veya vekiline komisyon huzurunda
tebliğ edilmektedir. Mükellefin yokluğu durumunda ise, bu durum bir tutanak ile tespit edilir
ve bu düzenlenen tutanak mükellefe tebliğ için adresine yollanır. Bundan sonra ise yargı yolu
mükellef için söz konusu olacaktır.
———————————
(1) VUK uzlaşma ek madde 7
(2) VUK uzlaşma ek madde 7, VUK md. 112, GT 368, İYUK md. 27
(3) VUK 116 ila 124
(4) Dnş. 3. D.nin 29.01.2003 gün ve E:2000/3173-K:2003/607 sayılı karar. Bu karar için bkz.
Danıştay Dergisi, Sayı:1, Yıl:2003, s.150
(5) Dnş. 11. D. nin 17.11.1997 gün ve E:1996/5556-K:1997/4079 sayılı kararı.
(6) Dnş. 9. D. nin 14.10.2004 gün ev E:2002/805-K:2004/4955 sayılı kararları. Bu karar
KIZILOT Şükrü, “Danıştay Kararları ve Özelgeler” isimli çalışmasının Cilt:8, sayfa:988 de yer
almaktadır. Ankara, 2008, Yaklaşım Yayınları
Kaynak:Av. Nazlı Gaye Alpaslan Güven