İşletmelerin faaliyette bulunduğu alanda elde etmiş olduğu dönemsel sonucun (elde edilen kâr veya zarar) belirli zaman aralıklarıyla tespiti gereği hem işletme yönetimi için hem de genel anlamda kamu açısından vazgeçilmez bir ihtiyaçtır. İşte bu kişi ve kuruluşlardan olan Devletin dönem sonucunu bilmek istemesinin sebebi ise işletme öz sermayesinde meydana gelen artıştan (kârdan) payına düşeni almak istemesidir. Bu nedenle Devlet, işletmelerin kazançlarını nasıl tespit edeceklerini, tespit edilen bu kazançlarını ne zaman ve ne şekilde beyan edeceklerini belirlemiştir.
Türk vergi sisteminde kaynakta kesilenler dışında, vergilerde beyan esası geçerlidir. İşte bu noktada mükellef beyanlarının doğruluğunun denetlenmesi gereği ortaya çıkmaktadır. Geniş anlamıyla vergi denetimi kavramı, vergi mükelleflerinin beyanlarının doğruluğunun incelenmesini (vergi incelemesi) ve vergi idaresinin merkez ve taşra teşkilatının iç denetime tabi tutulması (teftiş) ile vergi idaresi personelinin gerektiğinde soruşturmalarının yapılmasını kapsamaktadır.
İkmalen(1), re’sen(2) ve idarece(3) tarh edilen vergiler ihbarname ile ilgililere tebliğ olunur. Nev’i ve doğuşu ayrı olan vergiler için ayrı ihbarname kullanılır. Vergi ve ceza ihbarnamelerinin muhteviyatı Vergi Usul Kanunu’nun 35 ve 366. maddelerinde belirtilmiştir. Vergi ihbarnamelerinde takdir komisyonunun kararı üzerine tarh edilen vergilerde kararın ve re’sen takdiri gerektiren inceleme raporunun birer sureti ihbarnameye eklenir. Ceza ihbarnamelerinde ise; cezayı gerektiren olayın tespitine dair tutanak sureti ile inceleme raporunun birer örneği ihbarnameye bağlanır.
Tarh edilen vergiler ve kesilen cezalara karşı mükelleflerin yasal haklarını ve izleyebileceği başvuru yolları mevcuttur. Bunlar vergi hatasının düzeltilmesini talep etme, vergi ve cezanın itirazsız ödenmesi, cezalarda indirim talep etme, uzlaşma ve dava açmadır.
II- VERGİ İNCELEMESİ
Vergi denetiminin amacı(nedenleri) şu başlıklar altında toplanabilir;
1- Vergi kaçırılmasının önlenmesi
2- Mali nedenler (Bütçeye kaynak)(4)
3- Sosyal nedenler (Gelir dağılımında adaletin sağlanması)
4- Vatandaşlık bilincinin geliştirilmesi (Mükelleflerin vergi ödeme bilincine ve vergi eğitimine katkıda bulunmak)
5- Hukuki nedenler (Yürürlüğe giren bir verginin gereği gibi uygulanması devletin gücünü saygınlığını temsil eder. Başka bir neden olmasa dahi vergiKanunu’nun hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde uygulanması için denetim gereklidir.)
Burada irdeleyeceğimiz konu Vergi denetiminin mükellefleri etkilemesi bakımından daha öncelikli bir yere sahip olan vergi incelemesi boyutu olacaktır. Vergiincelemesinden amaç, ödenmesi gereken verginin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamaktır (Vergi Usul Kanunu Md. 134) Bu hüküm uyarınca vergi incelemesi yapmaya yetkili kişilerin öncelikli sorumlulukları, ödenmesi gereken vergi tutarını saptamaktır. Bu bağlamda, inceleme sonucu mükellefe ilave bir vergi tarhiyatı yapılabileceği gibi, tersine mükellefe iadesi gereken vergi de saptanabilir. Vergi Usul Kanunu’nun 134. maddesine göre, incelemeye yetkili olanlar tarafından gerek görüldüğü takdirde inceleme, işletmeye dahil iktisadi kıymetlerin fiili envanterinin yapılmasına ve beyannamelerde gösterilmesi gereken unsurların tetkikine de teşmil edilebilir. Fiili envanterin yapılmasının gerektirdiği ve incelemeyi yapan tarafından tasdik edilen giderler Hazinece mükellefe ödenir.
Vergi incelemesine yetkililer Vergi Usul Kanunu’nun 135. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre; “Vergi incelemesi; Vergi Müfettişleri, Vergi Müfettiş Yardımcıları, ilin en büyük mal memuru veya vergi dairesi müdürleri tarafından yapılır.
Gelir İdaresi Başkanlığının merkez ve taşra teşkilatında müdür kadrolarında görev yapanlar her hal ve takdirde vergi inceleme yetkisini haizdir.”
Türk vergi sisteminde vergi incelemesi Vergi Usul Kanunu’nun 134-141. maddelerinde yer alan hükümlere dayanılarak yapılmaktadır. Vergi Usul Kanunu’na veya diğer kanunlara göre defter ve hesap tutmak, evrak ve vesikaları muhafaza ve ibraz etmek mecburiyetinde olan gerçek ve tüzel kişiler vergiincelemelerine tabidirler (Vergi Usul Kanunu Md. 137).
Defter ve hesap tutmak zorunda olanlar, Vergi Usul Kanunu’nun 172. maddesinde;
– Ticaret ve sanat erbabı,
– Ticaret şirketleri,
– İktisadi kamu müesseseleri,
– Dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmeler,
– Serbest meslek erbabı,
– Çiftçiler
olarak sayılmıştır. Maddede sayılan mükelleflerin ortak özelliği, faaliyetlerinde “devamlılık” unsurunun varlığıdır. Yine, yukarıdaki maddede sayılanlardan olmakla birlikte bazı kişi ve kuruluşların defter tutma zorunluluğu bulunmadığı Vergi Usul Kanunu’nun 173. maddesinde belirtilmiştir. Bunlar;
– Gelir vergisinden muaf olan esnaf ve gerçek usulde vergilendirilmeyen çiftçiler,
– Gelir Vergisi Kanunu’na göre kazançları basit usulde tespit edilenler,
– Kurumlar Vergisinden muaf olan iktisadi kamu müesseseleri ve dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmelerdir.
Vergi Usul Kanunu’na göre defter tutmak mecburiyetinde olanlar, tuttukları defterleri vesikalar ile birlikte, ilgili bulundukları yılı takibeden takvim yılından başlayarak beş yıl süre ile muhafaza etmeye mecburdurlar (Vergi Usul Kanunu Md. 253).
Mükellefler açısından yapılan incelemenin geçerli olabilmesi için Vergi Usul Kanunu’nun 135. maddesinde belirtilen inceleme yetkisine haiz kişilerce yapılması gerekmektedir. Nitekim Danıştay, Sayıştay denetçileri ve iş müfettişleri tarafından yapılan incelemelere dayanan tarhiyatları yerinde bulmamıştır. Danıştay Üçüncü Dairesi’nin bu konuya örnek kararı aşağıda yer almaktadır “… Dosyanın incelenmesinden, davacı şirketin tarh dosyası üzerinde Sayıştay Denetçisi’nin yaptığı inceleme sonucu yazdığı yazıdaki bilgiler dikkate alınarak ikmalen tarhiyat yapıldığı anlaşılmakta olup, vergi mahkemesince öncelikle, 213 sayılı Kanun sözü edilen madde hükmüne göre vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlar tarafından bir inceleme yapılmadan Sayıştay Denetçisi’nin tarh dosyası üzerinde yaptığı inceleme sonucu yazdığı yazının vergi tarhiyatına esas alınıp alınamayacağı husus araştırılıp, değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken uyuşmazlığın esasının incelenerek davanın reddi yolunda karar verilmesinde isabet görülmemiştir…. ”
III- DENETİM ELEMANI AÇISINDAN VERGİ İNCELEMESİ SÜRECİ
Vergi incelemesi esas olarak nezdinde inceleme yapılacak mükellefin işyerinde yapılmalıdır. Bu kuralın istisnalarını, mükellefin işyerinin inceleme yapmak için uygun olmaması, işin terk edilmiş olması ve mükellef tarafından incelemenin işyeri dışında yapılmasının istenmesi durumları oluşturmaktadır. Danıştay, incelemenin mükellefin işyerinde yapılmamış olması nedeniyle söz konusu incelemelere dayanılarak yapılan bir çok tarhiyatı yerinde bulmayarak bozmuştur. Mükellefler incelemeye başlanılmadan önce inceleme yapacak kişinin yetkili olduğunu gösterir belgeyi görmek hakkına sahiptirler(5). Aynı şekilde mükellef, incelemeye başlanılmadan önce, incelemenin konusunun ne olduğu hususunda bilgilendirilme hakkına sahiptir. Mükellefler işyerlerinde yapılan incelemenin mesai saatleri dışında yapılmamasını isteme hakkına sahiptirler.
Vergi incelemesi yapanlar, yaptıkları inceleme sırasında Vergi Usul Kanunu’nun 140. maddesi uyarınca aşağıdaki esaslara uymaya mecburdurlar.
1- İncelemeye tabi olana, bunun mevzuunu işe başlamadan evvel açık olarak izah ederler;
2- Vergi incelemesine başlanıldığı hususunu bir tutanağa bağlayarak bir örneğini nezdinde vergi incelemesi yapılana verirler. Ayrıca, tutanağın bir örneğini bağlı olduğu birime, diğer örneğini de ilgili vergi dairesine gönderirler.
3- Nezdinde inceleme yapılanın muvafakati olmadıkça resmi çalışma saatleri dışında inceleme yapamazlar veya buna devam edemezler. (Tutanak düzenlenmesi ve inceleme ile ilgili emniyet tedbirlerinin alınması bu hükmün dışındadır. Ancak bu gibi tedbirler, incelemelerin, yapıldığı yerdeki faaliyeti sekteye uğratmayacak şekilde yapılır);
4- İnceleme bitince, bunun yapıldığını gösteren bir vesika nezdinde inceleme yapılana verilir.
5- (Ek: 23.07.2010-6009/9 md.)Vergi kanunlarıyla ilgili (700 Sayılı KHK’nın 46. maddesiyle değişen ibare; Yürürlük: 09.07.2018) Cumhurbaşkanı kararı, yönetmelik, genel tebliğ ve sirkülere aykırı vergi inceleme raporu düzenleyemezler. Ancak, bu düzenlemelerin vergi kanunlarına aykırı olduğu kanaatine varırlarsa bu hususu bağlı oldukları birimler aracılığıyla Gelir İdaresi Başkanlığına düzenleyecekleri bir rapor ile bildirirler.
6- (7104 sayılı Kanun’un 19. maddesiyle değişen bent; Yürürlük: 01.01.2019 tarihinden sonraki vergilendirme dönemlerine ilişkin yapılacak incelemelerde uygulanmak üzere 01.01.2019 tarihinde)İncelemeye başlanıldığı tarihten itibaren, tam inceleme yapılması halinde en fazla bir yıl, sınırlı inceleme yapılması halinde en fazla altı ay, katma değer vergisi iade incelemelerinde ise en fazla üç ay içinde incelemeleri bitirmeleri esastır. Bu süreler içinde incelemenin bitirilememesi halinde ek süre talep edilebilir. Bu talep vergi incelemesine yetkili olanların bağlı olduğu birim tarafından değerlendirilir, tam ve sınırlı incelemelerde altı ayı, katma değer vergisi iade incelemelerinde ise iki ayı geçmemek üzere ek süre verilebilir. Bu durumda, vergi incelemesiyapmaya yetkili olanların bağlı olduğu birim tarafından incelemenin bitirilememe nedenleri yazılı olarak nezdinde inceleme yapılana bildirilir. Vergi incelemesiyapmaya yetkili olanların bağlı olduğu birimler vergi incelemesinin öngörülen süreler içinde bitirilmesi için gerekli tedbirleri alırlar.
Vergi Müfettişleri ile Vergi Müfettiş Yardımcıları tarafından düzenlenen vergi inceleme raporları, işleme konulmak üzere ilgili vergi dairesine tevdi edilmeden önce, meslekte on yılını tamamlamış en az üç Vergi Müfettişinden oluşturulacak rapor değerlendirme komisyonları tarafından vergi kanunları ile bunlara ilişkin kararname, tüzük, yönetmelik, genel tebliğ, sirküler ve özelgelere uygunluğu yönünden değerlendirilir. İncelemeyi yapanla komisyon arasında uyuşmazlık oluşması halinde uyuşmazlığa konu vergi inceleme raporları üst değerlendirme mercii olarak, Maliye Bakanlığınca belirlenen tutarları aşan tarhiyat önerisi içeren vergi inceleme raporları ise doğrudan, Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı bünyesinde bir Başkan Yardımcısının başkanlığında dört grup başkanından oluşan beş kişilik merkezi rapor değerlendirme komisyonu tarafından vergi kanunları ile bunlara ilişkin kararname, tüzük, yönetmelik, genel tebliğ, sirküler ve özelgelere uygunluğu yönünden değerlendirilir. İncelemeyi yapanlar, bu komisyon tarafından yapılacak değerlendirmeye uygun olarak düzenleyecekleri vergi inceleme raporlarını işleme konulmak üzere bağlı oldukları birime tevdi ederler.
- madde ilevergiincelemesi yapmaya yetkili kılınan diğer memurlar tarafından düzenlenen vergi inceleme raporları, Gelir İdaresi Başkanlığı merkez ve taşra birimlerinde oluşturulacak rapor değerlendirme komisyonları tarafından değerlendirilir.
İnceleme esnasında lüzum görülen hallerde, vergilendirme ile ilgili olaylar ve hesap durumları ayrıca tutanaklar ile tespit ve tevsik olunabilir. İlgililerin itiraz ve mülahazaları varsa bunlar da tutanağa geçirilir. Bu suretle düzenlenen tutanakların bir nüshasının mükellefe veya nezdinde inceleme yapılan kimseye bırakılması mecburidir.
İlgililer tutanakları imzalamaktan çekindikleri takdirde tutanakta bahis konusu edilen olaylar ve hesap durumlarını ihtiva eden defter veya vesikalar, nezdinde inceleme yapılandan rızasına bakılmaksızın alınır ve inceleme neticesinde tarh edilen vergiler ve kesilen cezalar kesinleşinceye kadar geri verilmez. İlgililer her zaman bu tutanakları imzalayarak defter ve vesikaları geri alabilirler. Ancak bu defterlerin suç delili olmaması şarttır (Vergi Usul Kanunu Md. 141).
İnceleme, neticesi alınmamış hesap dönemi de dahil olmak üzere, tarh zamanaşımı süresi sonuna kadar her zaman yapılabilir(6).
Vergi Usul Kanunu’nun 114. maddesi uyarınca; vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlayarak beş yıl içinde tarh ve mükellefe tebliğ edilmeyen vergiler zamanaşımına uğrar.
Vergi dairesince matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurulması zamanaşımını durdurur. Duran zamanaşımı mezkur komisyon kararının vergi dairesine tevdiini takip eden günden itibaren işlemeye devam eder.
Vergi incelemesi neticesinde Vergi Usul Kanunu’nun 34. maddesi uyarınca ikmalen ve re’sen tarh edilen vergiler ihbarname ile ilgililere tebliğ olunur. Nev’i ve doğuşu ayrı olan vergiler için ayrı ihbarname kullanılır. Vergi ve ceza ihbarnamelerinin muhteviyatı Vergi Usul Kanunu’nun 35 ve 366. maddelerinde belirtilmiştir. Ayrıca inceleme raporunun bir örneği ihbarnameye eklenir.
IV- MÜKELLEF AÇISINDAN VERGİ İNCELEME SÜRECİ
Vergi kanunlarının uygulanması ve ispat başlıklı Vergi Usul Kanunu’nun 3. maddesinin (B) fıkrası şu şekildedir. “B) İspat: Vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır.
Vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti yemin hariç her türlü delille ispatlanabilir. Şu kadar ki, vergiyi doğuran olayla ilgisi tabii ve açık bulunmayan şahit ifadesi ispatlama vasıtası olarak kullanılamaz.
İktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfeti bunu iddia eden tarafa aittir.”
Söz konusu madde hükmü 2365 sayılı Kanun ile getirilmiş ve bunun sonucunda ilgili açıklamalar 143 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile yapılmıştır. Buna göre;
Vergi Kanunlarımız gelir kaynaklarını yeterli şekilde kavramakla beraber, vergi usul hukukumuzda ispatlama, şekli delil sistemine dayandırıldığı için vergiyi doğuran olayın tespitinde büyük güçlüklerle karşılaşıldığı ve bu güçlüklerin önemli ölçüde vergi kaybına neden olduğu gözönüne alınarak, aynı maddenin (B) bendi ile vergi usul hukukumuza, vergiye tabi olayların tespitinde kullanılan ispatlama araçlarının esasları, diğer bir deyimle delil sistemine ilişkin genel kaideler getirilmiştir. Öngörülen delil sistemi ile vergi kanunlarının vergi güvenliğini ve vergi adaletini gerçekleştirecek şekilde uygulanmasını temin etmek üzere, vergiye tabi olayların tespitinde bu olaylara ilişkin her türlü delilin serbestçe kullanılmasına ve ekonomik açıdan değerlendirilmesine imkan sağlanmıştır.
Bu amaca uygun olarak söz konusu bendin ilk fıkrasında, vergilendirmede vergiyi doğuran olayın ve bu olaya ilişkin işlemlerin gerçek mahiyetinin esas alınacağı ilkesi açıklanmaktadır.
Bu hüküm, uygulama yönünden herhangi bir yenilik getirmemekle beraber, vergi uygulamalarında her şeyden önce olayın gösterildiği şekilde değil gerçek yönüyle ele alınması ve buna göre işlem yapılması gereğini belirtmektedir.
İkinci fıkrada ise, vergiyi doğuran olay ve muamelelerin gerçek mahiyetinin her türlü delille ispatlanabileceği hükmüne yer verilmek suretiyle şimdiye kadar olduğu gibi ispatlamanın sadece defter ve belge gibi maddi ve biçimsel delillerle değil, her türlü delil ile yapılabileceği kabul edilmiştir. Ancak, defter, kayıt ve belge gibi maddi deliller yardımıyla tespit olunan matrah farklarına ait verginin ikmalen, bunlar dışında kalan delillerle gerçekliği ispatlanan farklara ait verginin ise re’sen tarh yolu ile tamamlanması gerekmektedir.
İkinci fıkrada yer alan diğer hükme göre de, şahit ifadesinin ispatlama aracı olarak kullanılabilmesi için vergiyi doğuran olayla ilgisinin tabii ve açık olması gerekmektedir.
Fıkra hükmüne göre, iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumu iddia eden tarafın bu iddiasını ispat etmesi icap etmektedir.
Örneğin, maddenin ikinci fıkrasında belirtilen delillere müsteniden, ekonomik, ticari ve teknik icaplara uygun olarak yapılan bir tarhiyata karşı, mükellefin itiraz etmesi halinde ispat külfeti mükellefe ait olacaktır.
Madde metninde de görüleceği üzere vergiyi doğuran olayla ilgisi tabii ve açık olan üçüncü kişilerin vermiş oldukları ifade ve bilgiler ispatlama vasıtası olarak kullanılabilmektedir. Vergi incelemelerinde, mükellefin kendisinin dışında vergiyi doğuran olayla ilgili olduğu düşünülen gerçek veya tüzel kişilerden de bilgi istenmesi sıklıkla kullanılan bir yöntemdir.
Vergi Usul Kanunu’nun “Bilgi Verme” başlıklı 148. maddesi şu şekildedir. “Kamu idare ve müesseseleri, mükellefler veya mükelleflerle muamelede bulunan diğer gerçek ve tüzelkişiler, Maliye Bakanlığının veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanların isteyecekleri bilgileri vermeye mecburdurlar.
Bilgiler yazı veya sözle istenilir. Sözle istenen bilgileri vermeyenlere keyfiyet yazı ile tekit ve cevap vermeleri için kendilerine münasip bir mühlet tayin olunur. Bilgi istenmek üzere ilgililer vergi dairesine zorla getirilemez.
Memleket dışı imtiyazlarından faydalanan yabancı Devlet memurları bilgi verme mecburiyetine tabi olamazlar.”
Burada dikkati çeken bir husus münasip bir mühlet verilmesinin gerekliliğidir. Bu durumda Vergi Usul Kanunu’nun 14. maddesini(7) dikkate almak gerekmektedir.
Kendilerinden bilgi istenilen gerçek ve tüzelkişiler, özel kanunlarda yazılı mahremiyet hükümlerini ileri sürerek, bilgi vermekten imtina edemezler. Ancak bu durumun istisnaları Vergi Usul Kanunu’nun 151. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;
Kendilerinden bilgi istenilen gerçek ve tüzelkişiler, özel kanunlarda yazılı mahremiyet hükümlerini ileri sürerek, bilgi vermekten imtina edemezler. Ancak:
1- Posta, Telgraf ve Telefon İdaresinin muhabereler hakkında tutmaya mecbur olduğu mahremiyet saklıdır;
2- Hekimlerden, diş hekimlerinden, dişçilerden, ebelerden ve sağlık memurlarından hastaların hastalıklarının nev’ine müteallik bilgiler istenemez.
3- Avukatlardan ve dava vekillerinden kendilerine tevdi olunan işler veya görevleri dolayısıyla muttali oldukları ahval ve hususların bildirilmesi istenemez; şu kadar ki, bu yasak müvekkil adlarıyla vekalet ücretlerine ve giderlerine (6487 sayılı Kanun’un 8. maddesiyle eklenen ibare Yürürlük; 11.06.2013) ayrıca avukatlık veya dava vekilliği sıfatı dışındaki sıfatları dolayısıyla muttali oldukları ahval ve hususlara şamil değildir.
- Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 88. maddesi gereğince gösterilmesi veya teslimi caiz olmayan evrakın muhteviyatı hakkında bilgi istenemez. şu kadar ki, doğrudan doğruyavergiile ilgili olmak üzere, bu gibi evraka müsteniden doğan borçların miktarlarına ve alacaklıların adlarına ait bilgiler istenebilir.
İnceleme esnasında da mükelleflerin yükümlülükleri de olmaktadır. Bunlar; incelemeye yetkili memura müessesenin durumuna göre, çalışma yeri göstermek ve resmi çalışma saatlerinde memurun müessesede çalışmasını sağlamak, inceleme ile ilgili her türlü izahatı vermek (Bu mecburiyet hem iş sahibine, hem de işletmede çalışan memurlara şamildir), incelemeye yetkili memurun, lüzumunda iş yerinin her tarafını gezip görmesini sağlamak, işletmede Vergi Usul Kanunu’nun 134. madde gereğince envanter yapılması halinde araç, gereç ve personeliyle bu işlemlerin intacına gerekli yardım ve kolaylığı göstermek (Vergi Usul Kanunu Md. 257).
Söz konusu yardımda bulunmayanlar ile yukarıda anlatılan bilgi verme yükümlülüğüne uymayanlar hakkında Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 355. maddesi uyarınca özel usulsüzlük cezası kesilir.
V- SONUÇ
Ülkemizde vergilendirme sisteminde beyan esası geçerli olduğundan, ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak ve tespit etmek maliye idaresinin görev ve yetkileri arasındadır. Bu görev ve yetki vergi denetim elemanları vasıtasıyla yürütülmektedir. Türk vergi sisteminde vergi incelemesi Vergi Usul Kanunu’nun 134-141. maddelerinde yer alan hükümlere dayanılarak yapılmaktadır. Vergi Usul Kanunu’nun 134. maddesi vergi incelemesinin maksadını kısa ve öz olarak çok da güzel bir şekilde tanımlamıştır. Buna göre “Vergi incelemesinden maksat, ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamaktır.” Vergi Usul Kanunu’na veya diğer kanunlara göre defter ve hesap tutmak, evrak ve vesikaları muhafaza ve ibraz etmek mecburiyetinde olan gerçek ve tüzel kişiler vergi incelemelerine tabidirler
Yapılan inceleme neticesinde tenkidi gerektirir bir hususun tespit edilmesi halinde ise tespit edilen hususlar doğrultusunda vergi inceleme raporu veya vergi suçu raporu düzenlenir. Bu raporlar rapor değerlendirme komisyonlarından geçtikten sonra, tarhiyat önerilen raporlar vergi ve ceza ihbarnamesi düzenlenmek üzere tarha yetkili daireye, vergi suçu raporları ise ilgili Cumhuriyet Savcılığına gönderilir.
Vergi incelemesi neticesinde tarh edilen vergiler ve cezalar ihbarname ile ilgililere tebliğ olunur. Tarh edilen vergiler ve kesilen cezalara karşı mükelleflerin yasal hakları ve izleyebileceği başvuru yolları mevcuttur. Bunlar vergi hatasının düzeltilmesini talep etme, cezalarda indirim talep etme, uzlaşma ve dava açmadır. Mükelleflerin vergi ve cezanın itirazsız ödeme seçeneği de bulunmaktadır.
(1) İkmalen vergi tarhı, her ne şekilde olursa olsun bir vergi tarh edildikten sonra bu vergiye müteallik olarak meydana çıkan ve defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak miktarı tespit olunan bir matrah veya matrah farkı üzerinden alınacak verginin tarh edilmesidir.(Vergi Usul Kanunu Md. 29)
(2) Resen vergi tarhı, vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitine imkan bulunmayan hallerde takdir komisyonları tarafından takdir edilen veya vergiincelemesi yapmaya yetkili olanlarca düzenlenmiş vergi inceleme raporlarında belirtilen matrah veya matrah kısmı üzerinden vergi tarh olunmasıdır. İnceleme raporunda bu maddeye göre belirlenen matrah veya matrah farkı re’sen takdir olunmuş sayılır. (Vergi Usul Kanunu Md. 30)
(3) Verginin idarece tarhı; 29 ve 30. maddeler dışında kalan hallerde, mükelleflerin verginin tarhı için vergi kanunları ile muayyen zamanlarda müracaat etmemeleri veya aynı kanunlarla kendilerine tahmil edilen mecburiyetleri yerine getirmemeleri sebebiyle zamanında tarh edilemeyen verginin kanunen belli matrahlar üzerinden idarece tarh edilmesidir.(Vergi Usul Kanunu Mükerrer Md. 30)
(4) Vergi incelemesi sonucunda, tespit edilen vergi kayıp ve kaçağı dolayısıyla tahsil edilecek vergi ve cezalar bütçe kalemleri açısından gelir niteliğindedir.
(5) Vergi Usul Kanunu Md. 136 “Vergi incelemesi yapanlar yanlarında memuriyet sıfatlarını ve inceleme yetkisini gösteren fotoğraflı resmi bir vesika bulundururlar ve gittikleri yerde işe başlamadan evvel bu vesikayi ilgililere gösterirler.”
(6) Vergi Usul Kanunu Md. 138 “Vergi incelemesinin ne zaman yapılacağının evvelden haber verilmesi mecburi değildir. İnceleme, neticesi alınmamış hesap dönemi de dahil olmak üzere, tarh zamanaşımı süresi sonuna kadar her zaman yapılabilir. Evvelce inceleme yapılmış veya matrahın re’sen takdir edilmiş olması yeniden inceleme yapılmasına ve gerekirse tarhıyatın ikmaline mani değildir.”
(7) Kanuni ve idari süreler:
MADDE 14 – Vergi muamelelerinde süreler vergi kanunları ile belli edilir.
Kanunda açıkça yazılı olmayan hallerde 15 günden aşağı olmamak şartıyla bu süreyi, tebliği yapacak olan idare belirler ve ilgiliye tebliğ eder.
Kaynak: Vergi Başmüfettişi ALTAR ÖMER ARPACI