1.Baro levhasına kayıt olma zorunluluğu bulunmayan avukatlar: Kamu avukatları
1984 yılında Avukatlık Kanunu’na eklenen Ek Madde 1 ile kamu kurum ve kuruluşları ile kamu iktisadi teşebbüslerinde asli ve sürekli avukatlık görevinde çalışanların baro levhasına yazılmaları gerekmemektedir. Bu madde, tekel hakkının istisnalarından biridir.
Kamu kurum ve kuruluşları ile iktisadi teşebbüslerinde asli ve sürekli olarak avukatlık görevinde çalışanların baro levhasına yazılmaları isteklerine bağlı tutulmuştur. Bu durumda anılan kurum ve kuruluşlarda çalışan avukatlık mesleğine kabul ve ruhsatname alma koşullarını taşıyan avukatlar baroya kaydolmadıkları halde baroya kayıtlı avukatların yetkileriyle haklarına sahip olmaktadırlar.
Ancak Avukatlık Kanunu m.12 uyarınca, bu statüde bir kadroya bağlı olarak aylık veya ücreti devlet, il veya belediye bütçelerinden yahut devlet, il veya belediyelerin yönetimi ve denetimi altındaki daire ve müessese yahut şirketlerden verilen müşavir ve avukatlar_ yalnız bu daire, müessese ve şirketlere ait işlerde avukatlık yapabilirler.
`”Değişiklik Yasasının TBMM’de görüşülmesi sırasında tutanaklara geçen ifadeye göre, yapı kooperatitlerinde avukat bulundurma zorunluluğunun gerekçesi, yapı kooperatiflerindeki usulsüzlükler ve yolsuzluklar ve aynı zamanda işi bilincine, sözleşmeleri düzgün yapmama yüzünden üyeleri zarara tığratmalandır. (TBMM Tutanak Müdürlüğü, Adalet Komisyonu 09.03.2000)
Anonim şirket ve yapı kooperatiflerinin, bu yasal zorunluluğa uymayıp, bir avukatla sözleşme yapmaması durumlarında ilgililerce mahallin en büyük mülki idari amirliğine bildirilmesi üzerine ve idari amirin şikayet edilen kuruluşlar hakkında soruşturma başlatması gerekmektedir.
Yapılacak soruşturmaya göre, anonim şirket veya kooperatifin sözleşmeli olarak avukat tayin etmedikleri her ay için para cezası verilmesi gerekmektedir. Ceza sanayi sektöründe çalışan on altı yaşından büyük işçiler için ihlal tarihinde yürürlükte bulunan asgari ücretin bir aylık brüt tutarı olarak hesaplanmıştır.
2.Dava vekilleri: Tekel hakkının bir diğer istisnası ise dava vekilliğidir. Hukuk fakültesi mezunu olmayan, ancak 5 yıl süreyle adli görevlerde veya ruhsatnameli olarak aynı süreyle dava vekilliğinde bulunanlar dava vekaleti alma hakkına sahip kılınmışlardı. Ancak dava vekilliği 1939 tarihinde 3499 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra kaldırılmıştır. Bu tarihten sonra dava vekaleti ruhsatnamesi verilmemiştir.
3.Dava takipçileri : Dava takipçileri, en az üç avukat ve dava vekili olmayan yerlerde, bazı dava ve işleri vekaleten takip etme yetkisine sahip kişilere verilen addır.
Dava takipçileri olarak adlandırılan en az üç avukat ve dava vekili olmayan yerlerde bazı dava ve işleri vekâleten takip etme yetkisine sahip kişiler de, avukatlara tanınan tekel hakkının istisnalarındandır. Dava takipçilerinin görev yapabilmesi için çalışmak istedikleri yerde en az üç avukat veya dava vekilinin olmaması ve o yerin bağlı bulunduğu baroca tutulan listeye yazılmaları gerekir.
Cumhuriyet Savcılıkları ve icra memurlukları nezdinde başkatiplik, zabıt katipliği, zabıt katibi yardımcılığı veya icra memurluğu veya yardımcılığı görevlerinden birini en az on yıl süre ile yapmış olan kimselere, hukuk lisans eğitimi, staj dışındaki koşulları taşımaları ve avukatlık mesleğine kabul için Avukatlık Kanunu m. 5 uyarınca sayılan engelleri bulunmayanların dava takipçiliği adı altında avukatlara tanınan yetkilerden bir kısmını kullanabilecekleri öngörülmektedir. Baro tarafından tutulan listeye adını yazdırarak dava takipçiliği yapma hakkını kazanan dava takipçileri, ancak o yerdeki hukuk mahkemeleri ve icra dairelerinde dava ve iş takibi yapabilirler.
4.Subaylar : 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu sanığın, soruşturmasının her aşamasında bir veya daha fazla müdatiinin yardımına başvurabileceğini ve müdafii olarak askeri mahkemenin bulunduğu yerde avukatlık veya dava vekilliği yapmaya yasal anlamda yetkili kimse yoksa, hukuk fakültesi mezunu subayların ve böyle bir subayın da yokluğu durumunda diğer subayların müdafilik yapabileceğini kabul etmektedir.
5.Muhasebeci, mali müşavir ve yeminli mali müşavirler : Tekel hakkının diğer istisnası, 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu’nda öngörülmüştür. Bu Kanunun 2’nci maddesinde, serbest muhasebeci, serbest muhasebeci mali müşavir ve yeminli mali müşavirlerin görevleri arasında mali mevzuat ve bunların uygulama ile ilgili işlerini düzenlemek veya bu konularda müşavirlik etmek gibi görevler sayılmıştır.
3568 sayılı Serbest Muhasebecilik, Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu’nun 2. maddesine göre, bu mesleği icra edenler mali mevzuat ve bunların uygulanması ile ilgili işleri düzenlemek veya bu konularda müşavirlik yapmak, inceleme yapmak , tahlil, denetim yapmak, mali tablo ve beyannamelerle ilgili konularda yazılı görüş vermek, rapor ve benzerlerini düzenlemek, tahkim, bilirkişilik ve benzeri işleri yapmakla görevlendirilmek suretiyle avukatlara tanınan tekel hakkı kapsamına giren bazı işleri yapmaya ehil kılınmıştır.
6.Factoring işlemleri : Faktoring sözleşmesi uyarınca faktor olarak adlandırılan bir finans kuruluşu, sözleşmenin diğer tarafının mal tesliminden veya bir edimin yerine getirilmesinden doğan alacaklarını yitirme veya borçlusundan alamamaya karşı tam olarak teminat altına alır ve onun bu alacaklarını satım veya temlik yöntemi ile üstlendikten sonra alacakların idaresi ile ilgili olarak yapılması gereken muhasebenin tutulması, ihtar ve tahsil işlemlerini üstlenir”. Gerektiği durumlarda cebri icra yoluyla takip gibi hukuki yollara da başvurma yetkisi olan faktorun yaptığı iş avukatlara tanınan tekel hakkının bir başka ayrık durumudur.
7.Karı ve kocanın kadastro işlemlerinde birbirlerini vekil atayabilmesi: Kadastro Kanunu’nun 31’nci maddesine göre, davada menfaatleri zıt olmamak şartıyla, kadastro işlerinde karı ve koca birbirlerini vekil tayin edebilirler.
3402 sayılı Kadastro Kanunu32 m. 31/1 uyarınca kadastro ile ilgili işlemlerin yapılmasında karı ve kocadan birinin diğerini veya birbirlerini vekil olarak tayin etmeleri de aynı şekilde, münhasıran avukat tarafından kullanılabilecek bir yetkinin verildiği kişi açısından istisnaidir.
8.Eşlerin hukuki işlem yapabilme yetkisi: Aynı doğrultuda, Medeni Kanun m.193 doğrultusunda, kanunda aksine hüküm bulunmadığı sürece eşlerden her biri diğeri ve üçüncü kişilerle her türlü hukuki işlemi yapabilmektedir.
9.Tasfiye memurunun davaı takip yetkisi: Medeni Kanun m. 593 uyarınca, terekenin resmen idaresi ve resmi tasfıye durumlarında, mirasçının tereke üzerindeki tasarruf yetkisini kaldırmakta ve bu yetkiyi mirasçı olmayan tasfıye memurlarına bırakılmaktadır. Dolayısıyla, tasfıye memuru, baroya kayıtlı bir avukat olmadan bir başkası adına dava açıyor olmakta veya açılmış olan davaya katılarak yine avukatın tekeli kapsamına giren yetkileri kullanmaktadır.
10.Acentenin davada temsil yetkisi:
1-Türk Ticaret Kanunu’nun 119’ncu maddesine göre, acente aracılıkta bulunduğu veya yaptığı sözleşmeden çıkacak uyuşmazlıklardan dolayı müvekkili adına dava açabilir ve ona karşı da dava açılabilir.
2-Yine Türk Ticaret Kanunu’nun 955’nci maddesine göre, gemi müdürü donatma iştirakini mahkemelerde temsil etme hakkına sahiptir.
Ticaret ve Borçlar Kanununa göre
3-Türk Borçlar Kanunu’nun 453’ncü maddesine göre de, kendisine açıkça yetki verilmiş olan ticari vekil de, ticari vekili olduğu kişiyi davada temsil edebilmektedir.
TTK m. 1 6’ya göre, ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya müstandem gibi bağımlı bir sıfatı olmaksızın bir sözleşmeye dayanarak belirli bir yer veya bölge içinde daimi bir şekilde ticari işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi veya bunları o işletme adına yapmayı meslek edinen kimseye acente denmektedir.
Acente, aracılıkta bulunduğu veya yaptığı sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklar nedeniyle müvekkili adına dava açabileceği gibi kendisine karşı da dava açılabilmektedir. Acente, avukat olmamasına rağmen müvekkilini temsilen dava açma yetkisine sahip olmaktadır. Aynı doğrultuda, acentenin ilişkide bulunduğu üçüncü kişi de, iş yaptığı tacir adına aracılık yapan acenteyi dava edebilmektedir.
11.Sendika başkanının temsil yetkisi: 2821 sayılı Sendikalar Kamınu34 m. 32/3 gereği, çalışma hayatından, mevzuattan, toplu iş sözleşmelerinden, örf ve adetten doğan hususlarda işçileri ve işverenleri temsilen veya yazılı başvuruları üzerine nakliye, neşir veya adi şirket mukaveleleri ile hizmet sözleşmesinden doğan hakları ve sigorta haklarında üyelerini ve mirasçılarını temsilen davaya ve bu doğrultuda açtığı davadan ötürü taraf sıfatına yetkisi olmak üzere sendikalara dava açma ve takip etme yetkisi tanınmıştır. Sendika adına sendika başkanın kullandığı temsilen dava açma hakkı da avukatların tekelinde olana dava açma ve takip etme yetkisine istisna teşkil etmektedir.
12.Marka ve patent vekilleri: Marka ve patent vekilleri olarak adlandırılan ve Türk Patent Enstitüsü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 30. maddesi uyarınca tanımı yapılan kişiler, enstitü nezdinde başvuru sahipleri adına işlem yapmak yetkisine sahip olan gerçek ve tüzel kişilerdir. Bu işlemler Enstitü nezdinde iş sahiplerini temsil etmek, danışmanlık yapmak ve sinai hakların korunmasını için girişimlerde bulunmak ve gerekli işlemleri yapmaya ilişkindir. Görüldüğü gibi, sinai haklarla ilgili konularda avukatlara ait olması gereken temsil, danışmanlık ve sinai hakların korunması için girişim yapmak görevi avukat olması zorunlu olmayan gerekmeyen kişilere bırakılmakta ve avukatın tekel hakkının önemli bir konuda ayrık durumu yaratılmıştır.
13.Gümrük Müşavirleri
14. Arabuluculuk : uyuşmazlığın mahkeme dışında daha çabuk ve net bir biçimde giderilmesini hedefleyen bir usul hukuku kurumudur. Arabuluculuk; bir özel hukuk uyuşmazlığının tarafı olan kişilerin, özgür iradeleriyle seçtikleri tarafsız ve uzman bir üçüncü kişinin (arabulucu) hakemliğinde, dava açılmadan önce veya dava açıldıktan sonra başvurdukları bir uyuşmazlık çözüm yöntemidir.