Vergilendirme ilişkisinde, mükellefler, vergiye ilişkin yükümlülüklerini, ehliyetlerinin kısıtlanmış olması ya da fiili imkansızlıklar nedeniyle kendileri yerine getiremeyebilir.
Bu durumda, mükellefiyete ilişkin görevler, temsilciler aracılığıyla yapılmaktadır. Vergi Usul Kanunu(VUK) incelendiğinde, kanuni temsil ve kanuni temsilci kavramlarına yer verildiği ancak iradi temsil kurumuna açıkça yer verilmediği görülmektedir.
Vergi kanunlarında açık bir biçimde düzenleme yapılmış olmaması; kanun koyucunun mükellef ve sorumluların vergi ödevlerini bizzat yerine getirmelerini gerekli görmesi ya da, Borçlar Hukukunda düzenlenmiş bulunan temsil müessesine ayrıca vergi hukukunda yer verilmesine gerek görülmediği şeklinde yorumlanabilir.
Vergi Usul Kanunu (VUK)’ nun 10. maddesinde, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevler kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirilir, denilmektedir.
Kanuni temsilciler, tüzel kişilerde müessesenin müdürü, idare meclisleri ve gerçek kişilerde veli, vasi ve kayyımdır.