
Vergilendirmede tebliğ, başta tarh işlemi olmak üzere vergi idaresi tarafından gerçekleştirilen kimi işlemlerin mükellefe bildirilmesini ifade eder. Türk hukukunda tebligat konusunu düzenleyen genel yasa Tebligat Kanunu olmakla birlikte, Vergi Usul Kanunu, vergilendirme sürecine ilişkin olarak tebligat işlemleri ile ilgili özel düzenlemeler getirmiştir.
Vergi Usul Kanununun 94. maddesine göre tebligat mükellefe, kanuni temsilciye, iradi temsilciye, cezaya muhatap olanlara, tüzel kişilerin yasal temsilcilerine, tüzel kişiliği olmayan kuruluşların idareci veya iradi temsilcilerine, kamu idare ve kuruluşlarında en yüksek amire, bunların yardımcılarına ya da yetkili kılınan memura yapılabilmektedir.
Danıştay, temsilciye tebligat yapılabilmesi için ya temsil belgesinde vergiye ilişkin konularda tebligat kabul etmeye yetkili olduğunun açıkça belirtilmesini ya da genel olarak temsilcinin mali konularda her türlü işlemleri takibe yetkili bulunduğunun temsil belgesinde belirtilmesini aramaktadır.
Vergi idaresinin tebliğde bulunacağı temsilcinin avukat sıfatını haiz olması gerekmez. İdare, yukarıdaki koşullara uygun yetki sahibi olan her temsilciye tebliğde bulunabilir.
Tebliğ ile ilgili bir sorun 94. maddesinin 1. fıkrasındaki “umumi vekil” ifadesinden doğabilir. Lâfzi yorum yapmak suretiyle, temsil yetkisinin vekâlet akti ile değil de örneğin bir iş akti ile verilmiş olması gibi bir durumda temsilciye tebliğde bulunulamayacağını söylemek mümkün müdür? Kanımca, Vergi Usul Kanununun 94. maddesindeki “umumi vekil” ifadesini, aynı maddenin 2. fıkrasındaki “temsilci” ifadesiyle paralel bir şekilde yorumlamak, yasa koyucunun amacına daha uygun düşmektedir.