İmar planlarına ilişkin uyuşmazlıklarda temyiz mercii Danıştay 6. Dairesidir.
İl çevre düzeni planının 21/03/2014-21/04/2014 tarihleri arasında sadece Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ilan panosunda ilan edildiği, bunun yanında ilgili idare olan Sakarya Büyükşehir Belediyesi ilan panosunda ve internet sayfasında ilan edilmediği davacının itirazının yetkili olan Çevre ve Şehircilik Bakanlığına gönderilmediği dikkate alındığında itirazın reddine ilişkin büyükşehir belediye meclisi kararının tebliği üzerine anılan işlemin iptali istemiyle yasal sürede açılan davada süre aşımı bulunmamaktadır”.
Dava konusu belediye meclisi kararı ile imar planında hangi kullanım kararında bulunursa bulunsun bir taşınmazın imar planı değişikliği talebinde bulunulması halinde, özel proje alanı ya da özel yurt alanı olarak ayrılmasına olanak sağlandığı, imar mevzuatı, uyarınca alanda büyük bir ihtiyaç var ise bu yöndeki imar planı değişikliğinin imar planı lejantı ve plan çizim normlarına göre hazırlanması, imar planı açıklama raporunun bulunması ve bu doğrultuda her parsel için inceleme yapılması suretiyle gerçekleştirilmesi gerekirken genel bir ön kabul ile yapılmasında mevzuata uyarlık bulunmadığından davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararında isabet görülmemiştir”.
Bilgi Notu 3194 sayılı Kanuna göre; nazım imar planları, bir kentin gelecekteki nüfus ve işgücü tahmin ve dağılımlarına bağlı olarak alacağı formu ve ticaret, sanayi, konut gibi bölgelerle iskan bakımından yoğun veya seyrek bölgeleri ve iskana elverişli, iskana elverişli olmayan veya iskana izin verilmeyen bölgeleri, sosyal donatı alanları kamusal ve yeşil alanları da içerecek şekilde kentin gelişme yönlerini, ana ulaşım sistemine ait bilgileri ana hatları ile göstermek suretiyle arazi parçalarının kullanma şekillerini belirleyen planlardır. Bu planlarda yerleşmenin gelişme yönü, büyüklüğü ve arazi kullanımlarının fonksiyonel dağılımı ve genel yoğunlukları belirlenmekte ve alt ölçekteki uygulama imar planları da ancak nazım imar planları esaslarına göre çizilebilmektedir.
Plan yapımına dair teknik kuralları belirleyen ve işlem tarihinde yürürlükte bulunan Plan Yapımına Ait Esaslara Dair yönetmeliğin 18. maddesinde yer alan “Her ölçekteki planlar Ek 2 de verilen lejant ve plan çizim normlarına göre hazırlanır.” düzenlemesi gereğince de plan çizimi ve arazi kullanımları gösterim şekillerinin, İmar Planı Yapımına ait Esaslara Dair yönetmelik eki plan ile lejant hükümlerine uygun olması gerekmektedir.
Plan değişikliği isteminin şehircilik ve planlama ilkeleri dikkate alınarak incelenmesi gerekirken diğer hissedarın muvafakatinin olmadığından bahisle reddedilmesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır’”. Anılan kararda; belediye meclisince plan bütünlüğü, yolun devamlılığı, bağlantıları dikkate alınarak planlama kriterlerine göre 7 metrelik yolun güzergahının değiştirilip değiştirilmeyeceği incelenerek plan değişikliği hakkında karar verilmesi gerektiğinden, plan değişikliği isteminin reddine ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığına ve Mahkemece özel hukuk alanına ilişkin düzenlemeler getiren Medeni Kanun’un 688., 691. ve 692. Madde hükümleri uyarınca taşınmazın tüm hissedarlarının muvafakati olmadan taşınmazın niteliğini değiştirecek işlemler yapılamayacağı gerekçesiyle davanın reddedilmesinde hukuka uyarlık bulunmadığı ifade edilmiştir.
Bilgi Notu İmar planlarının, planlanan yörenin bugünkü durumunun, olanaklarının ve
ilerideki gelişmesinin gerçeğe en yakın şekilde saptanabilmesi için coğrafi veriler, beldenin kullanılışı, donatımı ve mali bilgiler gibi konularda yapılacak araştırma ve anket çalışmaları sonucu elde edilecek bilgiler ışığında, çeşitli kentsel işlevler arasında var olan ya da sağlanabilecek olanaklar ölçüsünde en iyi çözüm yollarını bulmak belde halkına iyi yaşama düzeni ve koşulları sağlamak amacıyla kentin kendine özgü yaşayış biçimi ve karakteri, nüfus, alan ve yapı ilişkileri, yörenin gerek çevresiyle ve gerekse çeşitli alanları arasında olan bağlantıları, halkın sosyal ve kültürel gereksinimleri, güvenlik ve sağlığı ile ilgili konular göz önüne alınarak hazırlanması gerekmektedir. İmar planlaması kamu yararı amacıyla yapıldığı için, kamu düzeni ve yararını koruyan kanunlarla yerleşim birimlerinin fiziksel mekanlarının şekillenmesi amaçlanır. Fiziksel mekanların planlanmasının hukuki boyutunu, başta Anayasa olmak üzere İmar Kanunu, diğer ilgili kanunlar ve imar yönetmelikleri ile birer düzenleyici işlem olduğunda kuşku bulunmayan imar planları oluştururken; fonksiyonel boyutunu ise kamu yararı oluşturmaktadır.
Uyuşmazlığa konu taşınmazın tarım dışı amaçla kullanılmasının uygun görülmesinin gerekçesi ve bu gerekçenin yasada sayılan şartlara uygun olup olmadığı hususunun tespit edilerek dava hakkında karar verilmesi gerekirken tarım arazilerinin tarım dışı kullanımına yetkili Tarım ve Köy İşleri Bakanlığınca izin verildiğinden taşınmazın tarım dışı amaçla kullanılamayacağından bahisle plan sınırları içine alınmamasına ilişkin nazım imar planının iptalinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır””.
Koruma mevzuatı açısından davaya konu planlar hazırlanırken plan hükümlerinin kentsel koruma planlama esas ve ilkelerine uygun hazırlanmadığı, bölgenin eski harita ve diğer belgelerin değerlendirilmesi ve koruma planlaması ile esasları gözetilerek plan kararları ile yapılaşma koşullarının yeniden belirlenmesi, elde bulunan fotoğraf, kalıntı vb. belgelerin değerlendirilmesi suretiyle ayrıntılı bir planlama çalışması yapılarak eski dokunun yaşatılmasına özen gösterilmesi gerekirken ayrıntılı bir inceleme yapılmadığından dava konusu koruma amaçlı imar planlarında hukuka uyarlık bulunmamaktadır”.
Vakıf senedinde; taşınmazın niteliğine, kullanım biçimine ve akar niteliğinin nasıl sağlanacağı hususuna açıkça yer verilmesi halinde, bu hususa riayet edilmesi gerekmekte ise de taşınmazın fiili kullanım durumuna göre planlama yapılması gerekliliğinden ve gelir getirici nitelikte olmayan fonksiyonlara ayrılamayacağından söz edilemeyeceğinden taşınmazın imar planında park ve dinlenme alanı olarak ayrılmasının şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve üst ölçekli planlara uygunluğu yönünden irdelenmesi gerekir”.
1/5000 ölçekli imar planında park ve dinlenme alanında kalan taşınmazın önceki imar durumu doğrultusunda planda konut alanı olarak değiştirilmesi istemiyle yapılan başvurunun zımnen reddine dair davalı idare işleminin iptali istemiyle açılan davada ileri sürülen iddialar imar planına ait olmayıp taşınmaz üzerindeki kısıtlamaların doğurduğu sonuçlarla ilgili olduğundan imar planının taşınmazda doğurduğu sonuçların ortadan kaldırılması istemine cevap verilmeyerek reddinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır”.
Elektrik üretilmesinde genel olarak kamu yararı olduğu kabul edilebilir ise de, vadide somut proje ile elektriğin üretilecek olmasının sosyal hayata, o vadinin ekosistemine, canlı yaşamına vereceği onarımı mümkün olmayan zararlar nedeni ile üstün kamu yararının söz konusu vadinin korunması olduğu, elektriğin başka şekilde de üretilebileceği ama UNESCO tarafından Türkiye’nin ilk ve tek ‘dünya biyosfer rezervi’ ilan edilen bu vadinin korunmasının daha önemlidir”.
Konut adası içinde tampon bölge oluşturulmadan akaryakıt ve LPG kullanımı getirilmesine ilişkin imar planı değişikliğinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır?.
Bilgi Notu Genel ilke olarak plan kararları ile fiziksel çevreyi sağlıklı bir yapıya kavuşturmak, yatırımların yer seçimlerini ve gelişme eğilimlerini yönlendirmek ve toprağın korunma, kullanma dengesini en rasyonel biçimde belirlemek amaçlanır. Bu amaç çerçevesinde, nazım ve uygulama imar planları ölçeğinde hangi usül ve esaslara göre planlama yapılacağı ayrıntıları ile 3194 sayılı İmar Kanunu ve ilgili Yönetmeliklerde düzenlenmiştir. 3194 sayılı Kanunun 5. maddesinde, Uygulama İmar Planı ise; tasdikli halihazır haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak nazım imar planı esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin yapı adalarını, bunların yoğunluk ve düzenini, yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama programlarına esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren plan olarak tanımlanmıştır. İmar planlarının, planlanan yörenin bugünkü durumunun, olanaklarının ve ilerideki gelişmesinin gerçeğe en yakın şekilde saptanabilmesi için coğrafi veriler, beldenin kullanılışı, donatımı ve mali bilgiler gibi konular-da yapılacak araştırma ve anket çalışmaları sonucu elde edilecek bilgiler ışığında, çeşitli kentsel işlevler arasında var olan ya da sağlanabilecek olanaklar ölçüsünde en iyi çözüm yollarını bulmak belde halkına iyi yaşama düzeni ve koşulları sağlamak amacıyla kentin kendine özgü yaşayış biçimi ve karakteri, nüfus, alan ve yapı ilişkileri, yörenin gerek çevresiyle ve gerekse çeşitli alanları arasında olan bağlantıları, halkın sosyal ve kültürel gereksinimleri, güvenlik ve sağlığı ile ilgili konular göz önüne alınarak hazırlanması gerekmektedir.
Anılan ölçütlere göre hazırlanan imar planları zamanla planlanan alandaki koşulların zorunlu kıldığı biçimde ve yasalarda öngörülen yöntemlere uygun olarak değiştirilir. Plan değişikliği istemlerinin sadece plan değişikliği yapılan alanın değil plan bütünlüğü göz önünde bulundurularak planlanan yörenin tümünün çevre, ulaşım, trafik gibi ilişkilerinin kapsamlı bir biçimde ele alınarak, kamu yararına uyarlık bulunup bulunmadığının araştırılması gerekmektedir. İmar planları bölgenin planlı gelişiminin sağlanması için çeşitli kentsel işlevler arasında var olan ya da sağlanabilecek olanaklar ölçüsünde en iyi çözüm yollarını bulmak, belde halkına iyi yaşama düzeni ve koşulları sağlamak amacıyla hazırlandığından, yalnızca taşınmazın mevzuatta belirtilen tüm teknik koşulları sağlaması nedeniyle belirli bir işleve ayrılması mümkün olmayıp, o kullanıma yönelik olarak bölgenin ihtiyacı, şehircilik ve planlama ilkeleri ve taşınmaz ile çevresinin durumu plan bütünlüğü içerisinde değerlendirilerek taşınmazın plandaki fonksiyonuna karar verilmelidir. Aksi bir düşünce mevzuattaki koşulları sağlayan tüm parsellerin şehircilik ve planlama ilkeleri açısından uygun olan değil istenilen fonksiyona dönüştürülmesi anlamına gelir. Oysa planda akaryakıt istasyonu kullanımının plan bütünlüğü içerisinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Gözönüne alındığında ada bazında öngörülen fonksiyonlarla örtüşmeyecek şekilde ayrıcalıklı bir konumda akaryakıt ve LPG istasyonu kullanımı getirilmesinde şehircilik ilkelerine planlama esaslarına ve kamu yararına uyarlık bulunmadığı hakkında D.6.D, 28/03/2014, E.2013/5536, K.2014/2440, DD, 5.137, 148-152.
Taşınmazın kullanımı yönünden uyuşmazlığa konu uygulama imar planı, üst ölçekli plana aykırı ise de, tarım arazileri açısından istisnai düzenlemeler getiren 5403 sayılı Kanun’a göre, taşınmaz hakkında tarımsal amaçlı kullanım açısından fonksiyon belirlemelerine gidilebileceğinden bu belirlemelerin tarımsal ilkelere, kamu yararına ve planlama esaslarına uygun olup olmadığının objektif ve somut olarak ortaya konulması gerekir.
Bölgenin bütününe hitap etmeyen ve yeşil alan sürekliliği oluşturmayan taşınmazın büyük bir kısmının boş olması nedeniyle imar planında yeşil alan olarak belirlenemeyecektir327. Anılan karara bakıldığında; Uyuşmazlıkta; 434 m2 yüzölçümlü davacıya ait taşınmazın 1/1000 ölçekli uygulama imar planı ile 1/5000 ölçekli nazım imar planında tamamının “park alanı” olarak ayrıldığı, ancak söz konusu taşınmaza “park alanı” fonksiyonu verilirken, bir bölge, bir doğal eşik veya belirli bir coğrafi konum yeşil alan olarak belirlenebilecek iken, plan paftasının bir bütün olarak değerlendirilmesinden anlaşılacağı gibi planlama tekniği ve şehircilik ilkesinden bağımsız olarak konut adaları içerisindeki bir taşınmazın büyük bir kısmının yapılaşmamış olması nedeniyle yeşil alan olarak seçildiği, bu alanın bölgenin bütününe hitap eden ve yeşil alan sürekliliği oluşturacak özelliklere sahip olmadığı anlaşıldığından, dava konusu işlemlerde hukuka uyarlık bulunmadığı ifade edilmiştir.
Bilgi Notu İmar planlarının, planlanan yörenin bugünkü durumunun, olanaklarının ve ilerideki gelişmesinin gerçeğe en yakın şekilde saptanabilmesi için coğrafi veriler, beldenin kullanılışı, donatımı ve mali bilgiler gibi konularda yapılacak araştırma ve anket çalışmaları sonucu elde edilecek bilgiler ışığında, çeşitli kentsel işlevler arasında var olan ya da sağlanabilecek olanaklar ölçüsünde en iyi çözüm yollarını bulmak belde halkına iyi yaşama düzeni ve koşulları sağlamak amacıyla kentin kendine özgü yaşayış biçimi ve karakteri, nüfus, alan ve yapı ilişkileri, yörenin gerek çevresiyle ve gerekse çeşitli alanları arasında olan bağlantıları, halkın sosyal ve kültürel gereksinimleri, güvenlik ve sağlığı ile ilgili konular göz önüne alınarak hazırlanması gerekmektedir. Sosyal alt yapı niteliğindeki taşınmazlarla ilgili planlamada temel amaç sağlıklı bir çevre oluşturmaktadır. İmar planlarında öngörülen sosyal donatı alanlarının bir parçası olan yeşil alanların konumlarının belirlenmesi sırasında, şehircilik ve planlama ilkelerine göre sürekliliklerin sağlanması ve diğer donatı alanları ile bağlantılarının göz önünde bulundurulması zorunludur.
İmar planlarına karşı dava açma süresinin başlatılabilmesi için, planın 3194 sayılı Kanun’un 8. maddesine göre ilanı ve plan yapımına ait esaslara dair yönetmeliğin 20. maddesinde belirtilen usule göre ilgili planın nerede ve nasıl görülebileceğinin mahalli haberleşme araçları ile duyurulması ve tutanağa bağlanması gerekir’“. Anılan karara bakıldığında, dava konusu imar planı revizyonunun 13/04/2012 tarihli, 419 sayılı … Büyükşehir Belediye Meclisi kararıyla kabul edilerek 3194 sayılı Kanun’un 8. maddesine uygun olarak büyükşehir belediye başkanlığı ilan panosunda ve belediyenin internet sitesinde 24/05/2012-25/06/2012 tarihleri arasında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edildiği ve .. İlinde yayınlanmakta olan bölgesel bir gazetenin 24/05/2012 tarihli baskısında ilan edildiği anlaşılmakta, ancak plan yapımına ait esaslara dair yönetmeliğin 20. maddesinde belirtilen şekilde planın nerede nasıl görülebileceğinin mahalli haberleşme araçları ile duyurulduğuna dair dava dosyasında herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığından, davacının .. İli, .. İlçesi, .. Mahallesinde ikamet ettiği ve bu yerde söz konusu planın nerede ve nasıl görülebilecegine ilişkin bir duyuru yapılmadığından, plan değişikliği işleminden davacının haberdar olduğu tarih esas alınmak suretiyle davanın süresinde açıldığı kabul edilerek davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken aksi yönde verilen Mahkeme kararında hukuki isabet bulunmadığı şeklinde ifade edilmiştir.
Bilgi Notu Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmeliğin 20. maddesinde: “Onaylanmış planlar; onay tarihinden itibaren ilgili idarece herkesin görebileceği şekilde ilan yerlerinde asılmak ve nerede nasıl görülebileceği mahalli haberleşme araçları ile duyurulmak suretiyle 30 gün süre ile ilan edilir. 30 günlük ilan süresi içinde planlara itiraz, ilgili idare nezdinde yapılır.” hükmü yer almaktadır.5216 sayılı Kanunda yapılan değişiklik sonucu büyükşehir belediyesi sınırları il mülki sınırları olarak değiştirilerek ilçe belediyeleri büyükşehir belediyesi sınırlarına dahil edilmiş ve buralara götürülecek hizmetler de büyükşehir belediyesi sorumluluğuna verilmiş ve buna bağlı olarak planlanan alan, merkez ilçe dışında bir ilçede olsa bile planın büyükşehir belediyesi tarafından ilan edilmesi ve bu ilanla birlikte, ilgili planın nerede ve nasıl görülebileceğinin mahalli haberleşme (hoparlör) araçları ile duyurulması ve bunun tutanaga bağlanması gerekmektedir.
1/1000 ölçekli uygulama imar planının, 1/5000 ölçekli nazım imar planı olmadan, sadece özel niteliği olan 1/25000 ölçekli plan tarafından yönlendirilmesi imar mevzuatında öngörülen kademeli birliktelik ilkesine uygun düşmediğinden, 1/25.000 ölçekli nazım imar planı uyarınca hazırlanacak daha somut belirlemelere yer veren 1/5000 ölçekli nazım imar planı sonrasında, buna uygun olarak uygulama imar planı hazırlanması suretiyle uygulamaya geçilmesi gerekir.
Uyarı Arazi ve arsaların imar planlarında hangi kullanıma ayrılacağı öncelikle nazım
imar planında belirlenmektedir. Nazım imar planında belirlenen ana kararlar doğrultusunda arazi parçalarının genel kullanış biçimleri ve bölge tipleri belirlendikten sonra planlamaya konu edilen alanın özelliklerine göre planlama yapılmaktadır. 1/5000 ölçekli nazım imar planları genel nitelikli planlardır. Bu planlarda arazi kullanımları ile yerleşme alanları şematik olarak gösterildiğinden, nazım imar planına göre uygulama yapılamaz. Bununla birlikte nazım imar planlarında kentsel alan kullanımı ve sosyal ve teknik donatı alanları ayrıntılı olarak gösterilir. Buna karşın 5216 sayılı Yasa gereğince hazırlanan 1/25000 ölçekli nazım imar planları ise 1/5000 ölçekli planlara göre daha az ayrıntı içeren planlardır. Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik eki lejant gösterimlerinde de yer aldığı üzere, 1/25.000 ölçekli nazım imar planlarında öngörülen mekansal kullanım kararları daha soyut ve genel niteliktedir. Bu planlarda alt ölçekli planlara yön veren ana ilke ve stratejiler belirlenerek bölgesel anlamda arazi kullanım belirlemelerine yer verildiği, bölgesel kullanım kararlarının plan notlarıyla anlam kazandığı, 1/1000 ölçekli plan hazırlamaya yetecek düzeyde detaylı kullanımlara yer verilmeyen planlar olduğu görülmektedir.
1/25000 ölçekli nazım imar planı, daha soyut bilgileri ve plan kararlarını içeren bir plandır. Söz konusu planda daha geniş alana ilişkin bilgiler ve plan kararları bulunur. Bu anlamda, 1/25.000 ölçekli nazım imar planlarında plan sınırları içindeki ana arazi kullanım kararlarının geliştirildiği, korunması gerekli doğal alanların belirlendiği, ana ulaşım sisteminin kurgulandığı, 1/25.000 ölçeğinin teknik anlatımının gereği olarak düzenlemeye ilişkin ayrıntıya gidilemediği; dolayısıyla arazi kullanım detayları alt ölçekli 1/5000 ölçekli nazım imar planına devredildiğinden, alanın bütününü kapsayacak bir 1/5000 ölçekli nazım imar planının yapılması gerekmektedir. 1/5000 ölçekli nazım imar planının, bir üst ölçekli plan olan 1/25.000 ölçekli nazım imar planına göre daha büyük ölçekli olduğundan, üst ölçekte alınan plan kararlarının daha ayrıntılı olarak belirlenmesi ve bir alt ölçek olan 1/1000 ölçekli planlara ışık tutacak bir biçimde düzenlemesini teknik açıdan olanaklı kılan plandır. Başka bir deyişle 1/5000 ölçekte bir imar planı düzenlenmesinin teknik açıdan kaçınılmaz olduğu, bunun imar mevzuatı açısından da gereklilik olduğu açıktır. Aksi halde, 1/25000 ölçekli planda öngörülen kullanım kararı doğrultusunda 1/1000 ölçekli uygulama imar planı hazırlanması halinde taşınmazların kullanım kararlarının somutlaşmasının uygulama imar planına bırakılması sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu da kanunun öngördüğü şekilde daha somut kullanım kararları üreten nazım imar planı bulunmadan planlama yapılması sonucunu doğuracaktır. Uyuşmazlıkta olduğu üzere, 1/25000 ölçekli planda meskun alan olarak belirlenen bölge içerisinde sosyal teknik altyapı alanlarının ve konut alanlarının dağılımının ve yer seçiminin ne şekilde olacağı, hangi ada ve parselleri kapsayacağı 1/1000 ölçekli uygulama imar planı ile belirlenebilecektir. Bu durum kanunun öngördüğü nazım imar planı ve uygulama imar planı hiyerarşik uyumuna aykırı olarak uygulama imar planı ile arazi kullanım kararlarının belirlenmesi sonucunu doğuracaktır.
Kentsel planlamanın en temel unsurlarından birisi olan imar planların kademeli birlikteliği ilkesine göre, 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarının uygun olması gereken üst ölçekli plan kademeli olarak 1/5000 ölçekli nazım imar planıdır. Söz konusu planda, daha üst ölçekli 1/25000 ölçekli plana uygunluk göstermelidir. Hiyerarşik planlama ilişkisine göre, bir plan bir üst ölçekli plan tarafından yönlendirilmeli ve ona uyumu noktasında denetlenmelidir. Bu kapsamda 1/1000 ölçekli uygulama imar planının, 1/5000 ölçekli nazım imar planı olmadan, sadece özel niteliği olan 1/25000 ölçekli plan tarafından yönlendirilmesi imar mevzuatında öngörülen kademeli birliktelik ilkesine uygun düşmez. Bu nedenle, imar mevzuatımızın öngördüğü planlama süreci doğrultusunda, 1/25.000 ölçekli nazım imar planı uyarınca hazırlanacak daha somut belirlemelere yer veren 1/5000 ölçekli nazım imar planı sonrasında, buna uygun olarak uygulama imar planı hazırlanması suretiyle uygulamaya geçilmesi gerekmektedir.
Mevzii imar planlarının genişletilmesi sonucunu doğuracak ve bu planla bütünleşecek şekilde, mevzii imar planına bitişik, mevzii imar planı oluşturulmasına yönelik ilave imar planı yapılamayacaktır.
Bilgi Notu İlave ve mevzii imar planı tanımlarının irdelenmesinden; ilave imar planı tanımında yer verilen yürürlükteki plan kavramından, 1/5000 ölçekli nazım imar planları ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarının anlaşılması gerektiği, 1/5000 ölçekli nazım imar planlarının; arazi parçalarının genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi hususları gösteren ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere düzenlenen bütüncül planlar olduğu, 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarının ise; 1/5000 ölçekli nazım imar planları doğrultusunda hazırlanan, üst ölçekli bu planla hiyerarşik bağı bulunan ve bütünlük arz eden planlar olduğu açıktır.
Sağlık hizmetinin yürütülmesinde üstün kamu yararı olduğundan, özel sağlık tesisi alanında konut alanına göre farklı yapılaşma koşulları getirebilecektir. Anılan karara göre, ülkemizin çözüm bekleyen temel sorunlarından biri olan sağlık hizmetlerinin etkin ve yaygın biçimde sunumunun önem arz etmesi karşısında, bu hizmetin yürütülmesine yönelik tasarrufların da “Üstün Kamu Yararı” taşıdığı, Dairenin süregelen kararlarından olup hastane binalarında yürütülecek hizmetin niteliği gereği ve hizmete uygun yapılaşma koşulları belirlenmesinde “Üstün Kamu Yararı” ilkesinden hareketle şehircilik ilkeleri ile planlama esaslarına aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Davacıların başvurusu üzerine yetkisiz organ tarafından istemin reddedilmesi halinde, bu durumdan kaynaklı belirsizliğin devam etmesi idarenin kusuru olduğundan, işin esasına girilerek mevcut imar planında davacıların taşınmazına verilen fonksiyonun değerlendirmesi gerektir”. Anılan kararda; uyuşmazlık konusu olayda, davacılara ait taşınmazların 1993 yılında onaylanan imar planlarında çocuk bahçesi alanında kaldığı halde, planların yürürlüğe girmesinin üzerinden yıllar geçmesine rağmen davalı idarece taşınmazların imar programına alınmadığı ve bunun sonucu olarak kamulaştırılmadığı anlaşılmakta olup, imar programına alınmaması nedeniyle, davacıların mülkiyet hakkının süresi belirsiz bir zaman diliminde kısıtlandığı açık olduğu ifade edilmiştir.
Bilgi Notu İmar planlarında kamu hizmet tesislerine tahsis edilmiş olan yerlerde kalan taşınmazlar üzerinde maliklerin tasarruf hakları kısıtlanmakta, bu yerler kamulaştırma işlemine konu teşkil edeceğinden satış değerleri düşmekte, rayiç değerinden satılamamakta, ancak kamulaştırma bedeli alınmak suretiyle yarar sağlanabilmektedir. Kamulaştırma yapılmadığı takdirde, kişilerin temel haklarından biri olan mülkiyet hakkı süresi belirsiz bir zaman diliminde kısıtlanmakta ve bu durum mülkiyet hakkının özünün zedelemesine neden olmaktadır. İmar Kanunu’nun 10. maddesi hükmüyle, belediyelere imar planının yürürlüğe girmesinden itibaren en geç üç ay içinde imar programını hazırlama, yatırımcı kuruluşlara imar planlarında kamu hizmetine ayrılan arsaları imar programı süresi içerisinde kamulaştırma, yine yetkili idari makamlara kamulaştırmaya ilişkin ödeneği yatırımcı kuruluşun bütçesine koyma mükellefiyeti yüklenmek suretiyle; kanun koyucu tarafından, kamu yararı adına fedakarlığa katlanmak durumunda kalan taşınmaz maliklerinin mülkiyet haklarının ihlal edilmesi sonucunu doğuracak şekilde uzun süre taşınmazlarının imar programlarına alınmadan bekletilmesi uygun görülmemiş ve idareye herhangi bir takdir yetkisi tanınmaksızın bağlayıcı sürelerle gerekli işlemleri yapma görevi yüklenmiştir.
Kamu alanı ile kamu tesis alanı kavramlarının farklı kavramlar olduğu, kamu alanının plandaki fonksiyonu değil mülkiyeti belirlediği, taşınmazın 1/25.000 ölçekli çevre düzeni planında kamusal alanda kalması nedeniyle, plandaki fonksiyonu bakımından 1/25.000 ve 1/5000 ölçekli planlar arasında hiyerarşik anlamda değerlendirme yapılamayacağı, 1/5000 ve 1/1000 ölçekli planlar incelendiğinde 1. sınıf tarım arazisinin resmi kurum alanına ayrılmasında hukuka uyarlık bulunmamaktadır”.
Bilgi Notu “kamu alanı” kavramı, taşınmazın fonksiyonunu değil, mülkiyetini belirleyen bir kavram olup, taşınmazın kamu mülkiyetinde olduğunu ifade eder. Kamu alanı ile kamu tesis alanı (umumi bina) da farklıdır. Kamu tesis alanı, kamu hizmeti için kullanılan resmi binalarla, ibadet yerleri, özel eğitim, özel sağlık tesisleri, sinema, tiyatro, opera, müze, kütüphane, konferans salonu gibi kültürel binalar ile gazino, düğün salonu gibi eğlence yapıları, otel, özel yurt, işhanı, büro, pasaj, çarşı gibi ticari yapılar, spor tesisleri, genel otopark ve buna benzeri umuma ait binaları ifade eder. Resmi kurum alanı ise, genel, katma ve özel bütçeli idareler ile il özel idaresi ve belediye veya bu kurumlarca sermayesinin yarısından fazlası karşılanan kurumlara, kanunla veya kanunun verdiği yetkiyle kurulmuş kamu tüzel kişilerine ait bina ve tesislerin yapılabileceği alanı ifade eder.
Belediye ile özel şahıslar arasında hisseli olan taşınmazda yer alan gecekondu nedeniyle, 2981 sayılı Kanun hükümlerinden yararlandırılmasına olanak bulunmamaktadır.
İmar planında kamusal hizmete yönelik imar fonksiyonlarının sadece Hazineye
ait ve boş arazi olması dikkate alınarak belirlenmiş olmasında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
İmar planı ile getirilen kullanım kararlarının davacı taşınmazı yönünden sonraki planlarda devam etmesi durumunda, uyuşmazlığın esasına yönelik olarak inceleme yapılarak karar verilmesi gerektiği, aksine yaklaşımını adil ve aleni olarak yargılama hakkını öngören Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. Maddesindeki adil yargılanma ilkesiyle çelişmektedir.
İmar planında sosyal tesis alanı olarak belirlenen alanda kalan taşınmaza kreş ve gündüz bakımevi yapılması için verilen yapı ruhsatında imar planına aykırılık bulunmamaktadır.
İmar planları kanunda öngörülen usule uygun olarak askıya çıkarılarak ilan edilmesi gerektiğinden, Toplu Konut İdaresi Başkanlığında askıya çıkarılan plan değişikliğinin tebliği üzerine açılan davanın esasının incelenmesi gerekir”. Anılan kararda Daire, kanunda öngörülen usule uygun olarak askıya çıkarılarak ilan edilmeyen dava konusu imar planı değişikliğinin tebliği üzerine süresinde açılan davanın esasına geçilip karar verilmesi gerekirken davanın süre aşımı yönünden reddi yolundaki idare mahkemesi kararında hukuki isabet görülmediğine hükmetmiştir.
Hatırlatma Hangi ölçekte olursa olsun, imar planları genel düzenleyici işlemler olduklarından ilgilileri hakkında sonuç doğurabilmeleri için ilan edilmek suretiyle kesinleştirilmeleri zorunludur. Belediye meclisince kabul edilmekle veya ilgili kurumlarca onanmakla yürürlüğe giren 3194 sayılı Yasada belirtilen imar planlarının kesinleşmeleri için aynı madde hükmü uyarınca bir ay süreyle askıya çıkarılmak suretiyle ilan edilmeleri gerekmektedir.
Dava açıldıktan sonra plan değişikliği yapılması halinde, ilk plana dava açılmasına neden olan olumsuzluklar devam ediyorsa, davanın konusuz kalmayacaktır ve işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekmektedir.
Nazım imar planı yapılmadan tesis edilen 1/1000 ölçekli uygulama imar planı ile bu plana dayalı ıslah projesi ve kamulaştırma işleminde mevzuata uyarlık bulunmamaktadır.
Önemli Not İmar mevzuatı uyarınca üst ölçekli nazım imar planı olmayan yerde alt ölçekli uygulama imar planı yapılamayacağı gibi, alt ölçekli uygulama imar planlarının üst ölçekli imar planlarına uygun olması gerekmektedir.
Danıştay İdari Dava Daireleri önüne gelen kimi davalarda imar plan değişiklikleri konusunda çeşitli kararlar verilmiştir. Anılan kararlara bakıldığında; Davacıya ait uyuşmazlık konusu parselin, imar planında 1994 yılından itibaren ilkokul alanı olarak ayrılması nedeniyle bu parselde artık yapılaşmaya gidilemeyeceğinden davacının mülkiyet hakkının belirsiz bir süre ile kısıtlandığı ve bu durumun hukuka aykırı olduğu, İmar planında değişiklik yapılması ve kısıtlamanın kaldırılması yolundaki davacı başvurusunun, belediye meclisine iletilmeksizin, bu konuda bir yetkisi olmayan belediye başkanlığı veya imar müdürlüğü tarafından işlem tesis edilmesinin, yetki yönünden hukuka aykırı olduğu, Davacının, idareye başvururken ve bakılan davayı açarken ki amacının, maliki olduğu taşınmaz üzerindeki kısıtlılığın kaldırılması ve mülkiyet hakkının korunması olduğundan ve bu başvuru üzerine, Belediye Meclisince, altı aylık süre içinde kesin cevap verilmemek ve Belediye Başkanlığınca plan değişikliği isteminin açıkça reddedilmesi suretiyle işlem tesis edildiğinden, dava dilekçesinde sadece İmar ve Şehircilik Müdürlüğü işleminin yazılmış olmasının esas yönünden yargısal denetim yapılmasına engel oluşturmadığı, Davacının mülkiyet hakkının ihlal eden parsel üzerindeki kısıtlamanın kaldırılması hukuken zorunlu olmakla birlikte, bu amaçla yapılacak imar planı değişikliğinde davacıya ait parselin kullanım amacının konut olarak belirlenip belirlenemeyeceğini ortaya koymak için, davalı idarece şehircilik ilkeleri ve planlama esasları çerçevesinde bir inceleme yapılmasının zorunlu olduğu Danıştay İdari Dava Daireleri kararında vurgulanmıştır.
Yapı ruhsatının ve dayanağı uygulama imar planının iptali istemiyle açılan da vada, yapı ruhsatına dayanak alınan imar planının hukuka aykırılığı saptanarak yargı yerince iptal edilmiş olması halinde, inşaat ruhsatının da dayanağının kalmadığı, hukuka aykırı olan ruhsata göre inşa edilen yapının ilgiliye ileriye yönelik olarak koşulsuz bir kazanılmış hak tanımasının olanaklı değildir. Anılan karara bakıldığında; Uyuşmazlığın esasını, yargı yerince hukuka aykırılıkları saptanarak iptal edilen imar planlarının yürürlükte olduğu süre içerisinde bu planlara uygun olarak verilmiş olan inşaat ruhsatlarının (ve bu ruhsatları dayalı olarak yapılmış olan yapıların) kazanılmış hak doğurup doğurmadığı hususu oluşturmaktadır. İmar planları objektif nitelikte düzenleyici işlemlerdir ve tesis edildikleri usule uygun olarak kaldırılmaları veya değiştirilmeleri mümkündür. Planların idarece kaldırılması veya değiştirilmesi durumunda bu planların yürürlükte oldukları süre içerisinde ve bu planlara dayalı olarak tesis edilen bireysel işlemlerin kişiler bakımından sübjektif nitelikte kazanılmış hak doğuracağı tabiidir. İdari işlemlerin geriye yürümeyeceğine ilişkin idare hukuku ilkesi ile bu gibi durumlarda kazanılmış hakların korunması ve idari istikrarın sağlanması amaçlanmıştır. Ancak bu şekilde bir kazanılmış hakkın var olduğu hallerde idari işlemin ve dayanağı olan düzenleyici işlemin hukuka uygun olduğu konusunda bir tartışma da mevcut değildir.
Tartışma, idari işlemin dayanağı olan düzenleyici işlemin yargı yerince iptal edilmiş olması halinde ortaya çıkmaktadır. Zira bu durumda işlem hukuka aykırılığı tespit edilerek iptal edilmekle tesis edildiği tarih itibarıyla hiç var olmamış gibi bütün sonuçlarıyla ortadan kalkmaktadır. İmar planının yargı yerince iptal edilmesi durumunda kazanılmış hakkın varlığını, iki ayrı hukuki duruma göre irdelemek gerekir. Yargı yerince iptal edilen plana dayalı olarak verilmiş olan inşaat ruhsatının idarece iptal edilmesi veya söz konusu ruhsatla ilgili olarak açılmış bir davanın mevcut olması halinde her ne kadar ruhsat işlemi tesis edildiği tarihinde plana uygun ise de, hukuka aykırılığı saptanan plana ilişkin olarak verilen iptal kararı nedeniyle imar planı tesis tarihi itibarıyla yürürlükten kalkacağından inşaat ruhsatınında hukuki dayanağı kalmayacağı ve iptalinin gerekeceği tabiidir. Aksi görüş yargı yerince hukuka aykırılığı tespit edilerek iptal edilen ve tesis edildiği tarih itibarıyla yürürlükten kalkan bir düzenleyici işleme dayanılarak tesis edilmiş ve dava konusuda edilmiş bir işleme rağmen ileriye yönelik bir kazanılmış hakkın tanınması sonucunu doğurur ki bu durumunun kısaca tüm işlem ve eylemlerinin hukuka uygun olduğu devlet biçimi olarak tanımlayabileceğimiz hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmayacağı açıktır. Nitekim, iptal edilen düzenleyici normlara göre kazanılmış hakların korunması amacına yönelik olarak Anayasa’nın 153. maddesi ile getirilen; “iptal kararları geriye yürümez.” hükmüne rağmen, yargı yerlerinde görülmekte olan davaların Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararları dikkate alınarak çözümlenmesinin Hukuk Devleti ilkesine uygun olduğu içtihatlarla benimsenmiştir. Bu gibi durumlarda kazanılmış hakkın varlığı söz konusu olmamakla birlikte, açık hata, ilgilinin hilesi veya kusuru ile tesis edilmemiş olması kaydıyla hukuka aykırı olan bu işlemlerin yürürlüklerini sürdürdükleri zaman içerisinde ilgili kişiler bakımından geçmişe dönük olarak sağladıkları sübjektif hakların parasal olarak karşılığının idarece tazmini, başka bir deyişle, kişilerin bu işlemler sebebiyle uğradıkları zararlarının hizmet kusurunun varlığından bahisle açacakları tam yargı davasına konu etmeleri mümkündür. Yargı yerince iptal edilmiş olan imar planlarına dayalı olarak verilmiş yapı ruhsatının idarece iptal edilmemesi ve dava konusu da edilmemesi halinde ise, ruhsat hukuken varlığını sürdüreceğinden bu ruhsatlara göre yapılmış inşaatlarda kazanılmış hakkın varlığı söz konusu olacaktır. Ancak bu durumda dahi hukuka aykırı olan bu işleme dayalı kazanılmış hakkın koşulsuz olmadığı, kamu düzenini bozucu, kamu hizmetinin gereklerini ve kamu yararını engelleyici nitelikteki kazanılmış hakkın geleceğe yönelik olarak aynen korunamayacağı, idarenin kaldırma veya değiştirme işlemi ile kazanılmış hakkı ortadan kaldırabileceği ancak mağduriyetin tazminat davasına konu olacağı, bu durumun hukuk devletinin gereği olduğu doktrinde kabul edilmektedir. Aksi takdirde 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 3. maddesinde “Herhangi bir saha, her ölçekteki plan esaslarına, bulunduğu bölgenin şartlarına ve yönetmelik hükümlerine aykırı maksatla kullanılamaz.” şeklinde ifade edilen “genel esas”a rağmen, yargı yerince iptal edilen planla yapılanma koşulları veya fonksiyonu değiştirilmiş olan bir sahada fonksiyona aykırı olan bir yapılaşmanın oluşması ve geleceğe yönelik olarak korunmasına hukuken olanak yaratılmış olur ki, bu durumun idari işlemlerin tümünün ortak maksadı olan kamu yararının ve kamu düzeninin temini bakımından mümkün olamayacağı tabiidir.
Olayda, yapı ruhsatının ve dayanağı uygulama imar planının iptali istemiyle açılan davada, yapı ruhsatına dayanak alınan imar planının hukuka aykırılığı saptanarak yargı yerince iptal edilmiş olması karşısında inşaat ruhsatının da dayanağının kalmadığı, hukuka aykırı olan ruhsata göre inşa edilen yapının ilgiliye ileriye yönelik olarak koşulsuz bir kazanılmış hak tanımasının olanaklı olmadığı sonucuna varıldığından, dava konusu inşaat ruhsatının iptaline ilişkin ısrar kararında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.” şeklindedir.
2873 sayılı Milli Parklar Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca Milli Park olarak belirlenen alanların, ancak bu alanların koruma – kullanma amaçlarını gerçekleştirmek üzere Tarım Orman ve Köy İşleri Bakanlığı tarafından hazırlanarak yürürlüğe konulan ve bu alanların kuruluş, çalıştırma ve işletmelerini kapsayan bir “uzun devreli gelişme planı”nın varlığında ve bu planın izin verdiği ölçüde imar ve iskana açılabilmesinin mümkün olduğu, Bu bağlamda, uzun devreli gelişme planı bulunmamasına rağmen, milli park sınırları içinde kaldığı anlaşılan uyuşmazlık konusu taşınmazı, konut alanı olarak belirlemek suretiyle yapılaşmaya açan dava konusu 1/5000 ve 1/1000 ölçekli planlarda hukuka uyarlık bulunmamaktadır.343
İmar planlarında, kamunun kullanımı için ayrılan taşınmazların, uzun süre ilgili idarelerce kamulaştırılmaması nedeniyle taşınmaz maliklerinin mülkiyet haklarının belirsiz bir süre ile kısıtlandığı ve böylece kamu yararının gerekleri ile mülkiyet hakkı arasında gözetilmesi gereken adil denge bozulduğu sonucuna varıldığından kamulaştırılmanın yapılması için taşınmaz malikleri tarafından yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı; mülkiyet hakkının kullanımının belirsizliğe itildiğinden ve kamu yararının gerekleri ile mülkiyet hakkı arasında gözetilmesi gereken adil dengenin bozulduğundan söz edebilmek için imar planlarını onaylanmasından itibaren beş yıl geçmesinin gerekir.
Uyuşmazlık konusu parsele dava konusu nazım imar planı revizyonuyla getirilen “Pazar Alanı” kullanımı kararında şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına uyarlık görülmediği bilirkişi raporu ile saptanmış olup, anılan bilirkişi raporunda yer alan, söz konusu pazar alanının daha batıda bir alana kaydırılarak kentin batı girişinde bulunan “Hizmet Odağı” içinde kurgulanması gerektiği yolundaki belirlemenin alternatif plan önerisi olarak değerlendirilemeyeceği ve söz konusu rapor dikkate alınarak verilen yargı kararının “yerindelik denetimi” kapsamında değildir.
3194 sayılı İmar Kanununun Ek -3 maddesi uyarınca 1/5000 ölçekli nazım imar planı ile 1/1000 ölçekli uygulama imar planının onaylanmasına ilişkin Özelleştirme Yüksek Kurulu kararının iptali istemiyle açılan davada, 1/1000 ölçekli uygulama imar planında “merkezi iş alanı” lejantı getirilmesinin Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği ile Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmeliğe aykırı olduğu gibi, şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına da uygun değildir.