Vergi uyuşmazlığı, vergi idaresiyle mükellefler arasında vergilendirme dolayısıyla ortaya çıkan hukuki nitelikteki uyuşmazlıklardır. Vergi uyuşmazlığı vergilendirme işleminin aşağıdaki aşamalarından biriyle ilgili olarak ortaya çıkabilir:
1- Vergiyi doğuran olay: Vergi Usul Kanunu’nun 19. maddesinde tanımlanmıştır. “Vergi alacağı, vergi kanunlarının vergiyi bağladıkları olayın, vergi alacağı mükellef bakımından vergi borcunu teşkil eder.
2- Mükellefiyet: Mükellefiyet, kelimesi yükümlülük anlamına gelir. Kanunlar ile bir borç ya da görev yüklenen kişiye ise mükellef adı verilir.
3- Verginin tarhı: Vergi alacağının kanunlarda gösterilen matrah ve oranlar üzerinden hesaplanarak miktarının belirlenmesidir. Verginin tarhı idarece yapılır. Türkiye’de bu işi vergi daireleri yapmaktadır. Verginin tarhı Vergi Usul Kanunun 20. maddesinde tanımlanmıştır.
4- Verginin tahakkuku: tarih ve tebliğ edilen bir verginin ödenmesi gereken bir safhaya gelmesidir. Bir verginin ödenmesi gereken safhaya gelmesiyle kesinleşmesi genellikle aynı anda gerçekleşmekle beraber, verginin tahakkuk etmesi her zaman verginin kesinleştiği anlamına gelmez.
5- Verginin tebliği: vergilendirmeyi ilgilendiren ve hüküm ifade eden durumun yetkili makamlar tarafından vergi mükellefine yazı ile bildirilmesidir. Tebliğ kelimesi “bildirme, duyurma” anlamına gelmektedir.
6- Ceza kesme: Toplumsal hayatı yaptırımlarla sağlanır, bu yaptırımlar bazen parasal ceza, bazen haklardan mahrumiyet bazen de hürriyeti bağlayıcı cezalar şeklinde olabilir. Bir kısmınıda Vergi Usul Kanunu’nda yer aldığını görüyoruz. VUK’un 341’inci maddesinde vergi ziyaı mükellef veya sorumlunun vergilendirme ile ilgili ödevlerini eksik yerine getirmesi veya zamanında yerine getirmemesi nedeniyle verginin eksik tahakkuk etmesi veya zamanında tahakkuk etmemesi olarak tanımlanmış ve aynı kanunun 344’ üncü maddesinde de vergi ziyaına sebebiyet verenlere vergi ziyaı cezası kesileceği belirtilmiştir. Aynı kanunun 9’uncu maddesinde mükellefiyet veya sorumluluk için kanuni ehliyetin şart olmadığı hükmü yer almaktadır.
7- Tahsil işlemleri: ( vergi borcunun sona ermesi) iki durumla karşılaşabilir:
Birincisi; borçlunun, vergi borcunu kendi rızası ile ödemesidir.
İkincisi; borcun vadesinin geçmesine rağmen, borçlunun borcu ödememekte ısrar etmesidir. Bu durumda, borçlu mükellef hakkında alacaklı idare tarafından cebren tahsil usulüne başvurulur. Vergi Borcunu Sona Erdiren Diğer Nedenler Vergi borcu, normal olarak, mükellefin rıza en ödemesi veya alacaklı idare tarafından cebren tahsili ile sona erer, bunun dışında da vergi borcunu sona erdiren nedenler vardır. Bunlar; Mahsup, Takas, Vergi hatalarını düzeltme, zamanaşımı, uzlaşma, terkin ve tahakkuktan vazgeçmedir. Vergi Cezaları ise, Ölüm, Ceza indirimi, Af gibi bedenlerle kısmen veya tamamen sone ermektedir.
Ancak mükellef tarafından yukarıdaki aşamalardan birine ilişkin bir vergileme sorunun ihtilaf konusu yapılabilmesi için verginin tarhı ve mükellefe tebliğ edilmesi gerekir.
Ülkemizde vergi İhtilafı başlıca sebepleri vatandaşın vergisini zamanında ödememesi yada vergi dairesinin mükelleflere zamanında tebliğ etmemesi yada zaman aşımı süresi geçtiği halde tahsil etme yoluna gitmektedir, mükellef borcunu öğrendiğinde bu işi yapan VERGİ MÜKELLEFİ SAVUNUCULARI DERNEĞİ gibi kurumsallaşmış kuruluşlara başvurup, onların yönlendireceği, vergi mükellefi savunucusu danışmanlara danışmaları halinde, bu borçlardan dava açarak kurtulabilirler.
Yazar: Vergi Mükellefi Savunucusu/Vergi ve İhracat Danışmanı Mahmut Mustafa Erkan