Zamanaşımı Kavramı , insan yaşantısını etkileyen zaman soyut bir kavramdır. Zaman, “bir iş veya oluşun içinde geçtiği, geçeceği veya geçmekte olduğu süre, vakit” olarak tanımlanmaktadır. Zaman kavramı bizi hukuk düzeninin kendisine bağladığı sonuçlar nedeniyle ilgilendirmektedir.Toplum düzenini sağlayan hukuk kuralları içinde yer alan önemli müesseselerden birisidir.

Ferdi mülkiyetin tesisi ve korunması ile birlikte zamanaşımı hukuk düzeni içinde yer almış ve önem kazanmıştır.

zamanaşımı kavramı Hukukta bir hakkın istenmesi veya bir yetkinin kullanılmasında etkili olan zaman değil, bunun bir parçası olan süredir. Kavramdaki zaman, başlangıcı ve sonu bilinen bir zaman kesitini ifade eder. Bazı eserlerde zamanaşımı kavramıyla eş anlamlı olarak süreaşımı kavramı kullanılmakta ise de kanunlarda kullanılması ve hukuk dilinde birliğin sağlanması için sürecaşımı yerine zamanaşımı kavramının kullanılması tercih edilmiştir.
Uzun bir süreden beri hukuk bilimi içinde yer almaktadır. Zamanın bir kesiti olan sürenin geçmesi hukuki ve sosyal düşüncelerle düzeltici bir hukuki olay olarak” özel ve kamu hukukunda yer alan bir kavramdır. Bu kurum şekli hukukta yer almakta ve şekli hukukun uygulandığı bütün maddi hukuklarda tatbik yeri bulmaktadır.
Genel kamu yararını hedef aldığı için özel hukukta olduğu gibi kamu hukukunda da önem arzeden bir müessesedir.
Bu nedenle hemen hemen her hukuk dalında düzenleyici bir unsur olarak zamanaşımına yer verilmiştir. Genel olarak zamanaşımı, “kanun tarafından tayin edilen sürelerin geçmesi ve şartların gerçekleşmesi ile fiili bir durumun kanuni duruma çevrilerek devlet otoritesi tarafından korunmasıdır”.
Esasen hak kazanma veya bir külfetten kurtulma yoludur.Kanunda yazılı sürelerin geçmesi ve şartların gerçekleşmesi neticesinde bir hak kazanma haline kazandırıcı (iktisadi) zamanaşımı “prescription acguisitive veya prescription usucaplon”, bir külfetten kurtulma haline ise kaybettirici veya düşürücü (iskati) zamanaşımı “prescriptilon extincetive veya prescription liberatoire” denilir.
Bunlardan düşürücü zamanaşımında bir hakkın dava yolu ile istenebilme imkanı belirtilen süre sonunda ortadan kalkar. Bunun sonucu olarak düşürücü zamanaşımı borçlu cephesinden borçların sükutu, alacaklı açısından da hak sahibinin hakkını terki manasını taşır.

Belirli sürenin sonunda, bir hakkın iktisap edilmesine neden olanına da kazandırıcı zamanaşımı denir.

Düşürücü zamanaşımı Borçlar Kanununun 146. maddesi ve diğer maddelerinde düzenlenmiş olmasına rağmen’, kazandırıcı zamanaşımı Eşya hukukunda (MK md. 712, 713, 777 ve 996) düzenlenmiş bulunmaktadır. Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte, hukuk literatürümüze giren zamanaşımı sayesinde, bir çok ihtilaf belirli süreler sonunda kendiliğinden ortadan kalkmıştır. Bunun yanında, iktisadi ve hukuki düzenin istikrar kazanması açısından da faydalı olmuştur.
Çeşitli nedenlerle birlikte alacaklının alacağını uzun süre istememiş olması; o alacağın daha önce ödenmiş bulunduğu younda bir karinenin doğması ya da alacaklının onu istemekten artık vazgeçmiş olduğu kanaatinin meydana gelmesine sebep teşkil etmiştir. Bu karine ve kanaatin yıllar sonra yıkılmasına imkan vermek daha büyük ihtilafların doğmasına yol açar. Borçlu, bu arada belki elindeki delilleri lüzumsuz görmüş, belki de diğer ispat vasıtalarını temin ve ibraz etmek imkanını kaybetmiştir. Bütün bunlara rağmen yıllar sonra dahi alacaklının alacağını dava yolu ile isteyebilmesine müsaade etmek yalnız taraflar arasında daha büyük huzursuzlukların doğmasına neden olmakla kalmaz, bir takım haksız sonuçların elde edilmesine de neden olabilir.
Diğer yandan çok uzun süre nizasız, fasılasız devam eden fiili bir durumun kanunda yazılı olan sürenin geçmesinden sonra hukuki bir değer kazanması, yani o fiili durumun hukukileştirilmesi, kamu düzeninin sağlanmasına katkıda bulunmaktadır. Denilebilir ki, zamanaşımı konusunda kamunun menfaati ferdin menfaatinin önünde tutulmaktadır.
Vergi hukukundan farklı olarak özel hukuktaki zamanaşımı, kanunda belirtilmiş olan süreler içinde talep veya dava edilmemiş olan alacakların özü o ne dokunmamakla beraber “dava edilebilme vasfını kaybetmesi” sonucunu doğuran bir süre geçicidir.” Demek ki Borçlar Kanununda zamanaşımının borçların sükutu sebepleri arasında sayılmasının nedeni, dava edilebilme imkanının ortadan kalkması olmaktadır. Dava edilmesi halinde borçlu zamanaşımı definde bulunmak suretiyle ifadan kaçınabilmektedir. Fakat esas olan borç varlığını devam ettirmekle birlikte tabii eksik (tabi, doğal) borçlara dönüşmektedir.

Bütün bunlara rağmen borçlu zamanaşımına uğradığını bilerek veya bilmeden borcunu ifa etmiş olsa bu ifa geçerlidir ve geri istenemez.”
Kaynak: Vergi Hukukunda Zamanaşımı