Günümüzde, vergileme işleminde başarı sağlanabilmesi için mükelleflerle işbirliğine gidilmesi ve onların vergiye gönüllü uyumlarının artırılmasının şart olduğunu anlayan vergi idareleri, vergileme işlemini “mükellefe rağmen” değil, “mükellefle birlikte” yürütmeyi ve onların beklentilerini de dikkate almayı düşünmüşlerdir. Dolayısıyla, mükellef haklarının ön plana çıkmasının felsefi dayanağı; vergileme işlemine mükellef açısından yaklaşılması ve mükelleflerin vergi idarelerine güven duymalarını sağlayacak düzenlemelerin yapılmasıdır.
Günümüz dünyasında vergi tahakkuk ve tahsilatında etkin olan gelir idareleri, bu başarılarını mükellef odaklı yaklaşım ve sürekli gelişim ilkesine borçludur. Son çeyrek yüzyılda büyük bir gelişim gösteren internet ve bilişim teknolojilerinin de etkin kullanımı ile vergilendirme işlemlerinde yeni hizmet seçeneklerinin gündeme gelmesiyle, e-Uygulamalar ve hızlı iletişim kanallarıyla mükelleflerin vergiye gönüllü uyumunu sağlamak eskiye oranla daha da kolaylaşmıştır.
Gerek etkin bir mükellef hizmetinin sunulması, gerekse mükelleflerin vergi kanunlarında var olan haklarının ön plana çıkması aynı anda gelişmeye başlayınca, vergiye bakış açısı ve vergiyi beyan edip öderken gösterilen gönüllü uyum seviyesi giderek artmaya başlamıştır.
Tabi ki modern mükellef hizmetlerinin sunulması veya mükellef haklarına koşulsuz riayet edilmesi tek başına yeterli olmadığından, bunlarla beraber Ülkelerin kayıtdışı ekonomik faaliyetlerle mücadelesi de artarak devam etmektedir. Kayıtdışı ekonominin yüksek olduğu bir ekonomik hayatta sadece gönüllü uyum ve mükellef haklarını ön plana çıkararak vergilendirilebilir kapasitenin veya toplumsal vergi bilincinin artırılması mümkün değildir.